CAMİDEN KAÇANLAR, KİLİSEYE GİTMEYENLER..
Eklenme: 24.12.2007 06:00
Kan, can ve irfanla İstiklal Savaşı yapmış, tarihe destan yazmış bir millet olarak bizi ne hale getirdiler, nasıl bir toplum yaptılar? Bu soruların cevaplarını bulmuş ve anlamış değilim.
Toplumu ayakta tutan, bir milletin ilelebet yaşaması ve geleceğinden endişe etmemesi için şart olan millî ve manevi değerlere sahip çıkanlara saldırır, çeşitli lakaplar takar, dindar olanlara karşı ayrı bir husumet besleriz. "Hayatın esası ve milletin ihyası" olan din ve dini değerler denildiği zaman, zıp oturur/zıp kalkar, binbir çeşit kulp takarız.
Din ve Hak kitabı Kur'an, Peygamber ve sünneti ile alay edilmez, temel değerler üzerinde münakaşa ve münazara yapılmaz, bilinmeyen hususlarda ahkâm kesilmez, inat edilmez, bilgiçlik taslanmaz.
Karamürsel Kaymakamı Kurban Bayramında halk ile bayramlaşmak, kaynaşmak için, merkez camisine toplanmayı uygun görür ve gereken talimatı verir. "Vay sen misin milleti camiye çağıran. Camide bayramlaşma olur mu? Laiklik elden gidiyor.." yaygaraları televizyon haberlerine kadar taşınır. CHP. Bursa milletvekili Abdullah Özer, İç işleri bakanı Beşir Atalay'a soru önergesi verir. Kaymakam Ramazan Mangaloğlu hakkında tahkikat açılıp/açılmadığı sorulur. Boyalı basın, kirli ekranlar "Mal bulmuş mağribi" gibi saldırılarını sürdürür, birinci haber olarak yer verirler.
Öte yandan Fazıl Say isimli dümbelek çalak bir adamın hezeyanları da gazetelerde ve televizyon ekranlarında ilk sıralarda yer alır. "Bakanların karıları türbanlı imiş. Cumhurbaşkanının eşi türbanlı imiş. Yüzde otuzlarda kalmışlar, Bu yüzden Türkiye'yi terk edecekmiş." Kültür bakanı bu densiz adama cevap vermeye tenezzül eder, kırk dereden su getirir..
Yeni YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan; ilk basın toplantısında, üniversitelerde yasakların kalkacağını söylemiş. Üniversitelere bağımsızlık verileceğini, türban yasaklarının gözden geçirilmesinin gerektiğini, dayatma olmamasını istemiş. Yine ayni zihniyet ve gürûh tarafından bir kaşık suda fırtınalar, mideleri bulandıran milli bütünlüğü bozucu, topluma zarar verecek saldırılar, iftiralar ayyuka çıkar...
Sermayeleri şehvet, menfaat, hıyanet ve yalan olan bazı medya organları ile cüce beyini devirimciler, hep böyle yaparlar. Tanzimat'tan bugüne böyle yaparlar.Kalkınan Türkiye'nin önüne taş koymak için böyle yaparlar. Devr-i Sabık yıllarının gerilerde kaldığı Türkiye'de kaos meydana getirmek için böyle yaparlar.Millî birlik ve beraberliği bozmak, huzursuzluk meydana getirmek, beynelmilel şer güçlerin ekmeğine yağ sürmek için böyle yaparlar.
Camiden kaçarlar, kiliselere de girmezler. Bazıları bayramdan bayrama koltuk altlarına tutuşturdukları bir seccade ile cami avlularına girer, namazdan sonra da ahududu şarabı ve likör ile bayram kutlarlar. Kurban etleri ile kadeh kaldırırlar. Şarkılı/türkülü cenaze merasimlerinde alkışlarla, Onuncu Yıl ve Dağ Başını Duman Almış marşları ile ölülerini toprağa gömerler. Reyting uğruna ramazan aylarında gazete ve ekranlarını türbeye çevirir, Kur'an tefsirleri, Yasin, Tabareke kitapları dağıtır, tam sayfa Ramazan sayfaları yaparlar.
Bir yanda din, diğer yanda dinsizlik..Saldırı ve iftiralar.. Bu nasıl olur, nasıl bir zihniyet?..
Cumhuriyet, Laiklik, Atatürkçülük, demokrasi, hürriyet, diye diye milletin anasını ağlattılar. Sahte yüzleri ile, aziz insanımıza hayat hakkı tanımadılar. Bir güruh oldukları halde, çoğunluğun ensesinde boza pişirdiler. Putlu ve mutlu azınlık oldukları halde, 70 milyon insana post saydırdılar. Bu nasıl olur, neden olur?.. Hiç düşündünüz mü?..
|