BİR DAMLA VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Eklenme: 25.10.2021 15:56
"Bütün dünya benim olsa, gamım gitmez nedendir bu?
Ezelden gam turâbıyla yoğrulmuş bir bedendir bu.
Gelen gider, giden gelmez; iki kapılı handır bu.
Sakın insafi terk etme, Makam-ı İmtihandır bu."
ŞAİR HİKMET-YAVUZ SULTAN SELİM
BU ŞİİRİN HİKÂYESİ
Bütün dünya benim olsa gamım gitmez nedendir bu?
Yavuz Sultan Selim Han mübârek, bir gün nasıl olduysa gönül ehli olan Şâir Hikmet'i yanlışlıkla üzüp, yanından uzaklaştırmış.
Şâir Hikmet de, diyâr diyâr dolaşıp yerleşecek yer aradıktan sonra, nihâyet Van Müftüsü'nün yanında kâtip olarak çalışmaya başlamış.
Aradan zaman geçtikten sonra, Sultan Selim Han şâiri tekrar bulmak istemiş. Fakat ara ki bulasın... Şâir sanki yer yarılmış da içine girmiş. Düşünmüş, taşınmış ve aklına bir fikir gelmiş. Demiş ki, 'Ben bir mısrâ yazayım ve bir yarışma düzenlensin. Benim mısrâmı beyte tamamlayan en güzel mısrâyı yazana mükâfât vereceğimi îlân edeyim.
Şüphesiz ki Şâir Hikmet de dayanamayıp, katılacaktır. O vakit, onu üslûbundan tanırım.' Ardından şu mısrâyı yazmış :
'Bütün dünya benim olsa gamım gitmez nedendir bu?'
Hemen münâdîler çıkartılmış ve Devlet-i Âl-i Osmân'ın her köşesinde Sultan'ın başlattığı yarışma îlân edilmiş.
Tabiî katılan çok olmuş. Her eli kalem tutan, Sultan'ın mısrâsına bir mısrâ katıp, saraya göndermiş. Fakat pâdişah hiçbirisini kabul etmiyormuş. Her gelene 'Hayır' diyormuş, 'aradığım bu değil.'
Van Müftüsü bu hâli işitince, 'Şansımı bir de ben deneyeyim, nasipse olur' deyip, koyulmuş bir mısrâ yazmaya. Kendince bir şeyler yazdıktan sonra, bir de kâtibine göstermiş, 'Nasıl olmuş?' diye. Şâir Hikmet de, 'Şurası şöyle olsa nasıl olur?', 'Şurasını da şöyle değiştirseniz güzel olmaz mı?' derken ortaya aşağıdaki mısrâ çıkmış :
'Ezelden gam turâbıyla yoğrulmuş bir bedendir bu.'
Pâdişah Van Müftüsü'nden gelen beyti okuyunca birden durmuş. 'Tamam' demiş, 'işte aradığımı buldum. Hemen haber salın bu mısrânın şâirine, saraya gelsin.'
Müftü büyük bir heyecanla gelmiş saraya. Pâdişahla bizzat görüşmek üzere huzûra alınmış. Pâdişah aradığını bulmuş olmanın rahatlığıyla sormuş : 'Bak a müftü efendi. Bu mısrâ ile mükâfâtı hakettin. Lâkin... lâkin eğer ben üslûptan şu kadar anlıyorsam, bu mısrâın şâiri sen değilsin.' Müftü efendi hiç uzun etmemiş. 'Doğrudur hünkârım' demiş.
'Kimdir o halde?'
Söylemiş müftü, 'Kâtibimdir' demiş.
'İsmi nedir kâtibinin?'
'Hikmet...'
'Doğru, Hikmet'dir. Elhamdülillâh, çağırın öyleyse gelsin.'
Çağırmışlar tabiî. Târihin kahramanlıkları ile yâd ettiği Yavuz'u şiirden, edebiyattan da böylesi anlarmış işte...
Bize de aşağıdaki beyit, yâdigâr kalmış :
Bütün dünya benim olsa gamım gitmez nedendir bu?
Ezelden gam turâbıyla yoğrulmuş bir bedendir bu.
Sapla samanın birbirine karıştığı, it izinin at izine girdiği, imanların büyük imtihıan geçirdiği bir saman diliminde bu şiirde gizlenen gerçekleri iyi anlamak ve anlatmak gerekir.
Dünya denen sadece bir istasyonda sırasını bekleyen yolcular gibi halimizin bir muhasebesini iyi yapmak zorundayız. Bizi kolları arasına alan ve alan Âhireti unutturan Dünya hayatımız ve halimiz ne böyle?..Bir gün emaneti sahibine vereceğimiz ecel günü biz ancak imanımız ve âmelimiz kurtarır, dünya değil...
Fani olan dünya hayatındaAnlayanlar gamı, kederi, çilesi, derdi olanların sabır ve şükür halinde daha üstün olacakları Yaradan tarafından belirtilmiş,Peygamber Efendimiz Müslümanın Dünya hayatını sınırlamıştır.
I.Selim, veya bilinen adıyla Yavuz Sultan Selim, 9. Osmanlı padişahı ve 88. İslâm halifesidir. Aynı zamanda ilk Türk İslâm halifesidir ve Hâdim'ul-Harameyn'uş-Şerifeyn unvanına sahiptir. Babası II. Bayezid, annesi Gülbahar Hatun'dur. Böyle bir Allah ve Peygamber dostunun, böyle bir şiir yazması ve hayatına tatbik etmesi, bizim için fânilere bir ibret ve hikmet damlası olmalıdır.
Anlayan ve yaşayanlar için yazımızı iki şiirle noktalayalım.
DEMEYİN!
Aha gidiyorum geldiğim yere,
Bir zaman var idi, itti demeyin!
Gülden köprü yaptım tüm gönüllere.
Diken oldu bize battı demeyin!
Kim sȋne yakarsa, sȋnesi yansın.
Mazlûmlara zûlüm eden utansın,
Doğruyu söyledim,eğri uyansın,
Bütün insanlığa çattı demeyin!
Gerçekleri biraz derin kaşıdım.
Sȋnem dondu Ağustos’ta üşüdüm.
Kırıldım, kırmadım; Sevgi taşıdım.
Bir ömür yan üstü yattı demeyin!
Yaşar Özden, ateş söndü ben yandım,
Çok süründüm,acılarla uyandım,
Aç uyudum, sabır ettim; dayandım,
Bir lokmaya, dostu sattı demeyin
YAŞAR ÖZDEN
(TELEFON MESAJI.18 HAZİRAN 2020/PERŞEMBE)
“BENDEYAR” EKOLÜ İLE VERDİĞİ İLHAMLA
DEMEYİN!
“Zamane” bir Asırda, Sapla/Saman karıştı.
Saltanat Yat/Kasırda, İtle/Köpek barıştı.
Hakla/Bâtıl yarışta, Arş Kat’a yalvarıştı.
Dünya gözü Barışta, korkulacak Savaştı.
DOĞRULARI YAZANA, ÇAMUR ATTI DEMEYİN!
Gidilecek bir yere; elin boşsa, gidilmez.
Başında Namaz bere, Secdelere eğilmez.
Balıksız olmaz dere, varlığı hiç bilinmez.
Gülleri öne sere, Aşk-ı Hicrân silinmez.
GÜLÜ SEVEN BÜLBÜLLER, DİKEN BATTI DEMEYİN!
Gönüller olsa köprü, Sevgi/Sevdâ yolcusu.
Patlarsa sabır küpü, gol atsa futbolcusu,
Dert/Gam olursa törpü, daim bekler kolcusu,
Menfaat/Talan lüpü, Sağ ile hem Solcusu.
DOST OLAN DAİM SÖYLER, BANA ÇATTI DEMEYİN!
Zâlim/Mazlûm yanyana, zûlüm Arşa dayandı.
Belli Gelin/Kaynana, Damat için âyandı.
Ağız söyler Tantana, Nokta/Virgül koyandı.
Olmalı Hak’tan Yana, Şükür/Sabır doyandı.
HAKKIN DEDİĞİ DOĞRU, YALAN KATTI DEMEYİN!
Nârın yanında Nûr var, Sȋneler Aşkla dolsa.
Vatan en büyük diyar, Tevhitle/vahdet olsa,
Yirmi dört ayar miyâr, Mihent Taşını bulsa.
Sel gelir taşı oyar, Âşıklar saçın yolsa.
DOST/YÂREN BELLİ ŞİMDİ; BİZİ SATTI DEMEYİN!
Yaşar Özden Ocakta ; Ateş söndü, o yandı.
Şahit Köyle/Bucakta, Sıbgatullah boyandı.
Ağustosta sıcakta; buz kesildi, dayandı.
Sabır/Şükür kucakta,varı boşa koyandı.
KEMÂLİ ŞİİRLERDE, KALEM YATTI DEMEYİN!
KEMÂLİ
|