SABIR VE SİYASET..
Eklenme: 27.06.2007 02:26
*"Sen sabret, çünkü zaman sabretmez" diye bir Arap Atasözü vardır. "Sabrın sonu zaferdir" Hadis-i Şerifi ana kaynak olarak, sabrın sonunun selamet olacağı gerçeğini önümüze getirir. Sabretmeyen, şükretmeyen ve de fikretmeyen, vurdumduymaz Müslümanlar haline getirildik, getirilmeye de devam ediyoruz. Bu; bazı zihniyetlerin işine geliyor, bizi de bir noktada uyumaya sevk ediyor gibi geliyor benim kanaatime göre.. Sabırla cihad yan yana geldiği zaman; bazı noktalarda iyi düşünmek, olup/bitenleri iyi değerlendirmek ve hedefi de görmek zorundayız.
*Halkımızın siyaset ve siyasetçiye karşı bezginliği, yılgınlığı ve kızgınlığı az değildir. Yıllardan beri siyaset ve siyasetçi halkımıza yanlış veya noksan anlatılmış, bir noktada siyaset "Sahtekârlar Mesleği" haline getirilmiştir.Cumhuriyet tarihinde bazı seçimler; ülkenin esaretine, devletin çöküşüne ve birlik/beraberliğin tehlikeye düşmesine vesile olmuş, Türk Milleti kara günler yaşamıştır.
*İlm-i İlâhiyat, tabâbet (doktorluk,sağlık) ve siyaset üçgeni bir devleti batırır, milleti yok eder veya zirvelere çıkarır. Aslında; namuslu ve layık kimselerin siyasete el atmaları, girmelerinin Farz-ı Ayn olduğunu ileri sürenler vardır. İsabetlidir. Asırlardan beri layık olanları, namuslu insanları sadece cami kapılarında, Ramazan ve bayram günlerinde görmek isteyenlerin işgal ettikleri meydanlar; zakkum ve çakır dikenleri haline gelmiş, zehirli damacanalardan insanımız su içmeye mecbur bırakılmıştır. Bizi içimizden vuranlar, sırtımıza hançer saplayanlar, temel değerlerimiz içinden çıktıkları halde, gömlek değiştirenler, üç kuruşluk dünya ve koltuk menfaatleri için imanından taviz verenler az değildir. Şapkalar düşmüş, keller görünmüştür..
*Bu milleti asırlardan beri uyutanlar, başların ayak, ayakların baş olduğu düzenlerin meddahlığını yaptıranlar, stadyumları dolduranlar, topların, popların,copların ve lopların esiri olanlar, şehvet/şöhret/menfaat putlarını kıramayanlar, nefislerinin pazarında kaybolanlar ve "insan" olduklarını unutanlar ne anlar sabırdan, siyasetten, ne bilir cihadı, imanı, öz değerleri..
*Zaman sabretmiyor, tarih affetmiyor... AK Parti nasıl kuruldu, kimler kurdu, iktidara nasıl geldi, köprülerin altından ne kadar sular geçti, atları alanlar Üsküdar ve Ankara yollarında nasıl yaya kaldılar ve bu seçime nasıl giriyoruz? Bu suallerin cevaplarını hiç sorduk mu?. Bir misyonu kökünden kazımak isteyenlerin arkasında kimler vardır?..
*Bu milletin sinesinde her zaman ok olmuş, cop olmuş, yok olmuş, Kıyamete kadar da olacak özelliklere sahip bir partinin, ayni zihniyet adamı, "Değişim Takvimi" adı altında, Ak Parti misyonuna, temeline ters düşen daha birçok vitrin mankenleri özel merasimlerle partiye alınıyor, altı ok patentli kişiler listelerin başına konup, bakanlık sözü veriliyorsa, TV.de dansöz yarışmasında jüride bulunan, Müslüman Türkün aile yapısına ters düşen, ahlaki değerlerini alt/üst eden dizilerle meşhur (!) olan bir adam ile masonluğu tescillenmiş ayrı bir adamı partiye alıp değişim rüzgârları çok hızlı esip, değerleri silip/süpürüyorsa, milletin güvendiği, sevdiği, saydığı bir Anadolu Yiğidi tarafından rozetler yakalara takılıyorsa, arı kovanlarına eşek arılarının üşüştüğü gibi, yağma hasanın böreğinden parçalar koparmak, menfaat pastalarından pay alabilmek yarışında (!) olanlar gözde olabiliyorlarsa, Ak Parti için yeni oyun ve senaryolar, tuzaklar hazırlanıyorsa; suallere nasıl cevap vereceksiniz? Nasıl veririz, nasıl sabrederiz?.. Cumhuriyet tarihinde, bir yazar tarafından ilk defa hazırlanan Ak Parti misyonunu anlatan eser için bir hayırlı olsun denilmiyor, teneke de olsa bir rozet takılmıyorsa, olup/bitenler karşısında ne yaparsınız, nasıl sabredersiniz?..
*"Ak süt içinde ak kıl" ı gören, sert ve dürüst, kırılan fakat eğilmeyen, özü ile sözü bir, imanından tâviz vermeyen, dâvâ adamı, önce Hakk'ın sonra halkın hizmetinde ve her şey Türkiye için temel taşlarını, Türkiye temeline koyan AK Parti'ye bir şeyler mi oluyor? "Merkez Sağ"da yerini alabilmek için tavizler mi veriliyor? "Muhafazakâr Demokrat" parti anlayışı sabırları imtihan mı ediyor? Millî irade, seçmen sandığa nasıl götürülecek?
"Yurt için çalışmak hem şanlı düğün,
"Ak Parti Ülküsü" her şeyden üstün!"
Dizesinde yer alan düğün ve ülkünün neresindeyiz?
"El ele, kalp kalbe, kardeş kardeşe,
İleri, ileri koşmak gayemiz,
Hak ve hakikattir tek mefkûremiz!"
Mısrasını sabrın neresine koyacağız?.
"Bir el istiyorum:
Zalime kamçı, düşküne hancı, topala değnek,
Hizmet yarışında ömrü olsun hevenk hevenk.
Bir örtü istiyorum:
Yerlere düşmesin, çile dolsun,
Hesap gününde kaldıran el olsun!"
Dizelerini hangi yiğitlerin önüne koyacağız?
*Osmanlının son kalesi, ecdad mirası, Şüheda Cennet Vatanı Cehennem'e çevirmek isteyen deviren yobazlara, akl-ı evvellere, cüce beyinlere, "Dün dündür, bugün bugündür" tekerlemesi ile beyinleri sulandıran siyasi bezirgânlara, partilerini, imanlarını ve fikirlerini satanlara karşı sabır meyvelerini nasıl koruk yapacaksınız?
*Siyasi çember içerisinde ilk defa, sert ve dürüst bir kalemle, ak süt içinde ak kıl'ı gören zihniyetle, 69 eseri içerisine ilave edilen Neden Ak Parti? İsimli eserin yazarı olarak, okuyucularımızın, dostların teşvik ve ısrarları üzerine, Bursa'dan "Aday Adayı" oldum.Ak Parti misyonunu bilsin/bilmesin, yaşasın/yaşamasın, milletin vekili olmaya layık olsun/olmasın, ölçüleri tutsun/tutmasın, yüzün üzerinde müracaat oldu. Siyasi oyunları, taraf olmayı, parti teşkilatlarında bulunmayı bir üstünlük sayarak, kendilerine paye çıkaranları, karşısındakilere tepeden bakanları, siyasi şovları, kesenin ağzı açılarak bozuk para gibi harcanan milyarları, tanıtım ve teamül yoklamasında kiraladıkları otobüslerle kelle başı insanları salonlara dolduranları, patronlarının ihalelere girdiği bir gazetede köşe yazarlığı yapan, Ak parti ve partinin sahip olduğu misyona yıllardan beri saldıran, bazı medyaya sahifeler dolusu ilan/reklam verenleri, çöp kutularına atılacak, taşacak kadar bol sayıda basılan gazetelerde yer alan röportajları, televizyon haber bültenlerinde yer almaları, ön safta bulunayım diye ite/kaka safta yerlerini alanları, cenaze merasimlerinde bile namaz kılmadığı halde, ön safta yer alanları, parti ve teşkilatlarına büyük miktarda bağışta bulunanları ve genel merkez mülakatlarındaki curcunayı yakinen gördük, yaşadık ve milletin vekillerinin kimler seçildiğini bir defa daha aynel yakin anladık. Milletin vekilliği ve Bursa'da yapılan icraatlar çemberinde demirbaş listeler gibi liste başlarına oturanlarla listeye giremeyenlerin kaç okka geldiklerini oy verenler bilir, Bursalı bilir, insanımız bilir, Hakk bilir. Her dönemde geçerli olan siyasi oyunlara, "katakulli" ve menfaate dayalı tuzaklara "Sabır Taşı" nasıl çatlamasın?..Ayakların baş olduğu, değersizlerin elde gezdiği, değerlilerin kenara atıldığı, sapla/samanın birbirine karıştığı, buğday pahasına saman satılan bir zaman diliminde, milletin gerçek vekillerine ne zaman görev verilir, hak yerini bulur. Adalet terazisi Mizan'a kalmaz...
*İnsan denilen en üstün varlık, Kıyamete kadar seçim halindedir: iyiyi, doğruyu, güzeli, faydalıyı ve istikamette olanları seçmelidir.
Oy, sorumluluğu bilenler için önemli bir emanettir.
Çıkar hesapları, menfaat, para,makam/şan/şöhret önde tutulursa; vicdanlar körelir, şeref ve haysiyet ayağa düşer.
İnancı suç saymak, Hakk'tan ve doğrudan yana olmamak; beyinleri ve vicdanları baskı altına almak demektir, gelecekten endişe edilir.
Ekonomik ve kültürel bağımsızlığın olmadığı bir ülkede, siyasi bağımsızlıktan söz edilemez. İnançsız toplumlar, yıkılmaya mahkûmdur.
"İnsan bir yolcudur; buradan kabre, kabirden Haşre, Haşirden ebede gider" gerçeğinde, yolunuz Meclise düşse ne yazar? Ağa olsanız, paşa olsanız, cebiniz, mideniz dolu olsa, şan/şöhret/şehvet/para/mal/mülk merdivenlerinden çıksanız ne yazar? Millet vekili seçilseniz, milletin vekili olmasanız ne yazar? Vebal ve sorumluluğu bilir misiniz? Atılan her adımın, dilden çıkan her kelimenin, harcanan her saniyenin, ömürden geçen her günün hesabının verileceğini bilir miyiz? Makamların ateşten gömlek, dipsiz kuyu, çıkmaz sokak olduğunu bilir misiniz? Kaş ile göz arasından daha yakın ölümü hatırlar mıyız? .Bu saltanat, bu debdebe, bu kaos, bu hayat neden?..
*İbret alınmadığı için tekerrür eden tarihten bir vesikayı size aktarmak istiyorum. Birinci Cihan Savaşı sırasında, Viyana'da bir otel odasında kalan Mehmed Akif Ersoy, bayram çığlıkları ile gösteriler yapan halkın coşkusunun nedenini sormuş. İngilizler'in Osmanlılar elinden Kudüsü aldığı gün için bayram yaptıklarını, sokaklara döküldüklerini söylemişler. "Halbuki biz Avusturya, Macaristan ile müttefik ve onlar için savaşa girdik" diyen rahmetli Mehmed Akif, beyninden vurulmuşa dönmüş.Bu tarihi vesikada önemli gerçekler yatar, daha nice böyleleri tarihte yer alır. "Onların muamelesine, dinine girmedikten sonra senden razı olmaz, dost olmazlar.." ilahi emri bize neden ders olmaz, rehber olmaz?
*Şahsiyetliler, doğrular, Hakk'tan ve halktan yana olanlar, emperyalist güçlerle mücadele edenler, IMF., AB., ABD. gibi bizi istemeyenlere karşı bayrak açanlar,"28 Şubat İttifakçıları"nın oyunlarına gelmeyenler, özü ile sözü bir, imânı kâmil, nokta kadar menfaat için virgül kadar eğilmeyenler, dâvâ adamları kalkın ayağı, buyurun meydanlara, siyaset, millet ve sandık sizi bekliyor!..
*Sadece dünyada değil, Mahkeme-i Kübrâ'da da hesap vereceğiz. Buruk bir acıyla gülümsemek, neticeyi beklemek sabrın meyvesi olacaktır. "Men sâbere zafere!.."
|