“ÇANAKKALE RUHU”NU UNUTTURMAK…
Eklenme: 15.03.2019 14:11
“Fertleri din, dil, tarih ve kültür şûûru almış milletler, sınırları çizilmiş devleti meydana getirir. Seviyeli milletler; birlik ve beraberliğin cumhurun reyine ağırlık veren, geçmiş ile geleceği birbirine bağlayan, iman ve ilim terakkisinde daima ileri giden millet demektir. Kendi halkı ile küsülü, tarih ve kültür değerlerine yabancı, batıla hayran ve süfli değerlere kapıları açık bir devletin geleceğinden endişe edilir.
Bir milletin bütün fertleri arasında Tarih, Dil, Din, Kültür bağları çürükse, ikilik, emniyet ve güven birbirlerini kemiriyorsa, millî ve manevî değerlere sahip çıkılmıyorsa; o milletler hakiki manasıyla millet olamadıkları gibi, istikbal adına da va’dedecekleri hiçbir şey yoktur.
Devleti ve fertlerini meydana getiren insan; yüksek duygularla mücehhez, fazilete istidatlı, ebediyete meftun en yüksek varlıktır. Varlık ve hadiseler kitabında bütünleşen, gönül duyguları hikmet parıltıları ile dolu, özünü tanıyan, mazisini inkâr etmeyen, atalarına hürmetkâr, dost ve düşmanını bilen, geleceğe emin adımlarla yürüyen insanların olduğu devletler, milletler sarsılmaz, yıkılmaz ve gelecekten endişe edilmez.”
İfadeleri; “Çanakkale Destanı İyi Bilinmelidir” isimli eserimizin, önsözünde yer alır.
“İstiklal Savaşı”, Bedir Harbi’ne benzetilen “Çanakkale Muharebeleri” kolay kazanılmamış, yüz binlerce şehit verilmiştir. Osmanlının son kalesini ortadan kaldırmak, İslam’ı ve Türk milletini yeryüzü coğrafyasından silmek için hazırlanan “Haçlı İttifakı” Çanakkale Boğazına kadar gelmiş, Allah’ın inayeti ve Müslüman Türk Milletinin cihadı ile sulara ve tarihe gömülmüşlerdir. Tarihi değiştiren bu olayın ruhunu unutturmak isteyen şer güçlerin; zaman zaman İslam’a, ezana, Kur’an’a, tarihimize, kültürümüze, millî ve manevî değerlere saldırması ihanet planlarının parçalarıdır. Bu oyuna gelmemek, gaflet ve hıyanet içinde bulunmamak bir ibâdettir..
Cihan tarihinde; “Çanakkale Destanı”nın önemli bir yeri vardır. “İman ve azmin, hâris emel ve düşüncelere galip gelişi” demek olan Türk İstiklâl Savaşı”, “Çanakkale Destanı” ile zirveye çıkar, “Yedi Düveli Yenen Güç” Çanakkale’de âbide olur… “Bedrin Aslanlarına benzetilen” Çanakkale Şehitleri; “Adam gibi adam olmak” isteyen aziz milletimizin her ferdinin ya dedesi, ya babası, ya ninesi, ya da dayısıdır.
“Çanakkale içinde vurdular beni
Ölmeden mezara koydular beni”
Dizelerinde; sadece 57. alayın tamamının şehit olduğu, savaş sonrasında “İstiklal Madalyası” vermek üzere bir tek neferin bulunamaması üzerine, 57. alayın sancak direğine madalyanın takıldığı dünyanın yazmadığı bir destandır.Çanakkale Muharebelerinde şehit olan 300 bin vatan evladının yanık türküsü, iç âlemi ve iman tezahürü mevcuttur. 276 kilogram mermiyi sırtında taşıyan fedakâr Mehmetçik Mehmet oğlu Seyid, kolunu kaybetmiş genç subaylarımızdan Üsteğmen Hasan Dursun, Miralay Mustafa Kemal Atatürk, Mehmed Çavuş, Ahmet Onbaşı, nice Mehmetçikler, “Dar gelmeyecek makber için” tarihe gömüldüler, gönüllere gömüldüler, ebediyete gömüldüler…
“Çanakkale Destanı” ile ilgili çok sayıda eser yazıldı, belgesel yapıldı, film çevrildi. Çanakkale’ye düzenlenen gezi turlarında 92 yıldan beri bu destanı anlatırız, hâlâ bitiremedik, yani nesillere bu şûûru veremedik.. Tarih kitaplarında, özellikle okul kitaplarında “Çanakkale Destanı Ruhunu” gerçek yönüyle anlatamadık, anlatılmıyor…Anlatılanlara, anlatanlara “Hûrafe, dini motifler” denilerek, şûûrun içinden çıkılmak isteniliyor.
Çanakkale Destanı’nı büyük Türk düşmanı İngiliz Churchil, Alman Generali Liman Von Sanders ve yabancı kaynak ve yazarlardan okumak lazım. “Derin Devlet” anlayışında tarihi gerçekleri doğru yazanlar varsa, onlardan da faydalanmak isâbetli olur.. Veya cesaretle olayların üzerine gidip, gerçekleri “Doğru ve cesaretle” yazanların kaleminden okumak, erbâbından dinlemek ve yaşamak lazım…
Çanakkale 5. Ordu Komutanı Alman General Liman Von Sanders bir teftiş sırasında Mehmetçiğe sorar:
-İyi savaşıyor musunuz?
- Evet Komutanım!
- Niçin savaşıyorsunuz?
- Allah rızası için…
Bütün Mehmetçiklerden ayni cevabı alan Generalin tarihi yorumuna bakınız: “Evlatları Allah rızası için çarpışan bir millet, ebediyen var olur.”
General Mac Arthur da şöyle der: “Savaşta silahlar önemlidir, komutanlar önemlidir, ama daha önemli olan mâneviyattır, ruhtur!...”
İşte Türk düşmanı Yahudi asıllı Churchill’in tarihi tespiti: “Anlamıyor musunuz? Biz Çanakkale’de Türklerle değil, Allah ile savaştık…Tabi ki, yenildik…”
Evet; bu tarihi gerçekleri hangi tarih kitaplarımızda bulmak mümkündür. Yazılanlar “Ders Kitabı” olarak kabul edilir mi?... Eser yazanlar, DVD., VSD., CD. çıkaranlar desteklenir mi?...
Talim/Terbiye Kurulu tarafından onaylanarak ilgililere tavsiye edilen, iktidar hükümetleri tarafından kaldırılan kararları, toplatılan kitapları, yakılan belgesel/filmleri hangi Devlet’te görebilirsiniz? Bu gerçekleri yabancı kitap ve kaynaklarda görebilir, savaş müzelerinde düşmanların mağlubiyetlerini seyredebilirsiniz. Çanakkale Savaşlarında zayiat veren 205 bin İngiliz, 47 bin Fransız, 253 bin Türk askeri için Çanakkale’de yapılan anıt ve mezarlıkları/şehitlikleri hiç gördünüz mü? Bir metrekareye altı bin mermi düşen Çanakkale Savaşları’nın yapıldığı toprakları hiç ziyaret ettiniz mi? Daha 15 yaşlarında gönüllü olarak Gelibolu’ya gelip Çanakkale savaşlarına katılan Anzaklar için özel olarak yapılan mezarlıklardaki itina, bizim şehitliklerimizin pür perişan hallerini ağlayarak hiç gezebildiniz mi? Dini/Vatanı/İmanı/Namusu için şehit düşen isimsizler için yaptırılan Hisarlık Burcu’ndaki 41,70 metre yüksekliğindeki, 300 bin kesme taş kullanılan, altı müze olarak ziyaret edilen “Şehitler Âbidesi”nin heybet ve azâmetini ruh ve şûur derinliği, hikmet ve tefekkürü ile seyredebildiniz mi? Mecidiye tabyaları, Alçıtepe Köyü (Kirte), Sargıyeri Şehitliği, Seddülbahir ve Ertuğrul Koyu, Arıburnu, Anafartalar, Conk Bayırı, Bigalı, Kocaçimen Tepesi, Cesaret Tepe, Mehmet Çavuş Anıtı, 57. Alay Şehitliği gibi yerleri, kazılan her karış topraktan mermi/şarapnel parçası çıkan, rengi kan gibi olan Çanakkale toprakları üzerinde abdestli ayaklarla hiç yürüdünüz mü? Haçlı âleminde beş gün süre ile kilise çanlarının durmadan çalarak Çanakkale’ye asker topladıklarını, kartpostal ve afişlerle yapılan propagandalarda haçlı askerlere minnettar kalınacağını, dört bin gönüllü Yahudi’nin bu topraklara savaşmak için geldiğini, İki Cihanın güneşi Peygamber Efendimizin o yıllarda Çanakkale’ye gelip, dört gün kumandanlık yaptığını, melekler ordusunun imdada geldiğini hangi kaynaklarda okudunuz?. Yarım milyon asker, dünya kadar mühimmat, savaş gemileri, zırhlılar, yiyecek/içecek/konfor, dünyalık gereçlerle Müslüman Türk’ü Anadolu topraklarından atmak için Çanakkale’ye gelen düşmanların her şeylerini bırakarak kaçtıkları, gemilerini Ege’nin engin sularına gömdükleri, müstevli fikir ve ruhlarını Tarihe miras bırakarak bir milletin bağımsızlık aşkını ve Allah’a olan bağlılığını dünya önünde bir kere daha tescil ettiklerini biliyor musun kardeşim? Onlar bilirler mi acaba?... Tarihi inkâr eden “Devrim Yobazları” ne derler acaba?...
“Ey şehit oğlu şehit, isteme benden Makber,
Sana agûşunu açmış duruyor Peygamber…”
Dizelerinde kendini bulan aziz Şehitlerimiz için birer Fatiha okuyarak, aziz şehitlerimizin ruhları önünde saygıyla eğilelim.
“Çanakkale Ruhundan” rahatsız olan fitne/fesat ocakları unutulmamalı, huzur/barış/sevgi ve inancın orada yattığı gerçeği gelecek nesillere aktarılmalı, öğretilmeli ve yaşatılmalıdır. Aksi halde şehitlerimizin kemikleri sızlar, ruhları rahatsız olur, Mahşer günü hesabımız zor ve büyük olur.
Çanakkale Ruhunu unutturmak isteyen mahut zihniyet ayni zihniyettir, gelecekte de devam edecektir.
SEN; böyle şehitlerin ahfadı değil misin kardeşim?.. Bedrin aslanlarına benzetilen yüce şehitlerin torunu olmak sana yetmez mi?.. Tarihine altın harflerle yazılan destanların şahidi olmak istemez misin?...
“Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor,
Bir Hilâl uğruna ya Rab ne güneşler batıyor” dizesinde yer alan eli kınalı Mehmetçiklerden biri de sen olmak istemez misin?..
“Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var”
Dizelerindeki haykırış; asrımızın kokuşmuş “..izimler” kaosunda geçerli değil midir? Batı ve bâtıl, “Çanakkale Ruhu” na karşı değil midir?.
“Çanakkale Destanı” gerekirse yeniden yazılır,
Süngümüz tarih tanır, kınından çıkınca can yakar.
Vatan, bayrak, din, ezana göz dikene mezar kazılır,
Edirne’den Ardahan’a toprak şahit olsun, kan akar.”
Dizelerindeki iman ve azim; dün ne ise bugünde ayni olmalı, emperyalist güçler “Çanakkale Ruhu” na gölge bile düşürmemelidir.
Aziz şehitlerimize fatihalar gönderiyor, yapılan Hatm-i Şerifleri ruhlarına armağan ediyoruz. (Daha geniş bilgi için bakınız, izleyiniz: Çanakkale Destanı iyi bilinmelidir. İlhan Yardımcı, Dizayn Ofset, 64 sayfa, 2005/BURSA. Ve Görüntülü DVD.Çanakkale Destanı Unutulmamalıdır. Hazırlayan: İlhan Yardımcı, 2007/Mart-Bursa )
Çanakkale, Vatana kurban edilen eli kınalı Mehmed’lerin türbesidir. Her türbede yatan şüheda Mehmed, bizim Evlad-ı Fatihandır. Bir şiirimizi nice Evlad-ı Fatihan’lara armağan edelim:
MEHMEDİM!...
( ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE )
Muhammedi Ocağın şanlı askeri,
“Şahadet Rütbesi” alan Mehmedim.
Savaş meydanlarının aslan neferi,
Kanını yurt için döken Mehmedim!.
Serhat boylarında siperler kazdın,
Tarihe adını süngünle yazdın,
Anzak İşgalini imanla bozdun,
Vatana canını veren Mehmedim!.
Savaştan savaşa girer coşarsın,
Aşılmaz dağları uçar aşarsın,
Cepheden cepheyi sorar koşarsın,
Mertlik destanını yazan Mehmedim!.
Bayrak dalgalanır, ceddin hür yaşar;
Sancakla zaferden zafere koşar,
Rahmeti sonsuzda ummanlar taşar,
Hilâle adını veren Mehmedim!.
Kıbrıs’ta kazandın büyük yarışı,
Millete sağladın huzur, barışı,
Ülkenin verilmez toprağı, taşı,
Biz uyurken, nöbet tutan Mehmedim!.
Yatağın toprak, yorganın kardan,
Mektuplar beklersin anadan, yardan,
Asâletin vardır, inancın candan,
Tek kollu, tek bacaklıdır Mehmedim!.
Tüllenen mağrib’de melekler uçar,
Yüce değerini Hak kendi biçer,
Vatan toprağında çiçekler açar,
Kefene bürünmüş yatan Mehmedim!.
“Şehitler Ölmez, Bu Bayrak İnmez!” bil;
Ağlama aslanım gözyaşını sil,
Şehadet gelinliğin bir beyaz tül,
Canını Hakk için veren Mehmedim!.
Çanakkale destan, Kore’de zafer,
Sadr-ı İslâm’dan çıkmıştır bir nefer,
İstiklal Savaşında “Er Oğlu Er”,
Tüfek elde, süngü belde Mehmedim!.
KEMÂLİ ne yazsa, sen için azdır,
Yan bakan düşmana mezarı kazdır,
Tarihe adını bir daha yazdır,
İsimsiz kahraman olan Mehmedim!.
BİR NOT
“Çanakkale Zaferi, kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla bir milletin omuz omuza vererek üstlendiği büyük mücadelenin adıdır. Çanakkale, ismini Sevgili Peygamberimizden alan kahraman Mehmetçiğin, imanından aldığı güçle bütün dünyaya “Çanakkale Geçilmez” diye haykırdığı, tertemiz alnından vurulup toprağa düştüğü yerdir. Yüreği sarsılmaz bir imanla dolu olanların, kalbi vatan aşkıyla çarpanların yedi düvele karşı bütün yokluk ve imkânsızlıklara rağmen kazandığı zaferdir Çanakkale.
Çanakkale Savaşları bize bir kez daha göstermiştir ki; Allah’ın rızasını kazanmak, İ‘lâ-yi Kelimetûllahı yeryüzüne hâkim kılmak için çarpan yürekler asla esaret altına alınamayacaktır. Yurdumuzun üstünde tüten en son ocak sönmeden rengini şehidin kanından alan al bayrağımız inmeyecektir. Şehadetleri dinin temeli olan ezân-ı Muhammedi hiçbir zaman dinmeyecektir. Bu uğurda gerekirse nice canlar verilecek ancak mabedimizin göğsüne nâmahrem eli değmeyecektir. Hakka tapan milletimizin birlik ve beraberliğine göz dikenler asla muvaffak olamayacaktır.
Bugün bizlere düşen, Çanakkale’de şahlanan o muazzam ruhun idrakinde olmaktır. Bizi biz yapan, bizi millet yapan değerlerimizin etrafında kenetlenmek, onları nesillerimize aktarmaktır. Şehit ve gazilerimizin emaneti olan mukaddesatımızı aynı bilinç ve idealle yarınlara taşımaktır.
Unutmayalım ki, Millet olarak birlik, beraberlik ve kardeşlik şuurunu diri tuttuğumuz, değerlerimize sahip çıktığımız müddetçe karşı koyamayacağımız hiçbir hain saldırı, kazanamayacağımız hiçbir mücadele, elde edemeyeceğimiz hiçbir zafer yoktur.”
( 15 Mart 2019/Cuma günkü Diyanet İşleri Başkanlığı hutbesinden)
|