ALLAH’A İMAN, SADAKAT, TESLİMİYET, SABIR VE SEBÂTIN GÖSTERGESİ: HİCRET
Eklenme: 10.09.2018 11:08
“Fahr-i Kâinat Efendimizin (SAV.) Risaletini kabul etmeyen müşrikler, ona ve müminlere her türlü zulmü, baskı ve işkenceyi reva görmüştü. Artık Mekke’de nefes almalarının imkânsız hâle geldiği bir anda, Yüce Allah müminlere dinlerini özgürce yaşayabilecekleri, ibadetlerini kolayca yerine getirebilecekleri huzurlu bir şehre, Medine’ye göç etme izni verdi. Önce müminlerden bir kısmı yola çıkmış, ardından da Peygamberimiz, sadık dostu Hz. Ebû Bekir ile birlikte Medine’ye hicret etmişti.”
Yaratılıştan sonra, en önemli bir olay,Hicret senesini , Tarih kitapları böyle yazar.
İslâm Tarihinin bu şerefli yolculuğu, keyfi bir göçü değil, hakkın ve hakikatin yeryüzüne hâkim olması için imkân arayışını simgeler.
Hicret; Allah’a imanın, sadakat ve teslimiyetin, sabır ve sebatın göstergesidir.
Hicret; Allah’ın rızası, insanlığın huzur ve barışı için sahip olduğu her şeyden vazgeçen fedakâr bir muhacirin, kendisine kucak açan cömert bir Ensara kavuşmasıdır.
Kur’an-ı Kerim’de (Tevbe, 9/100.) bu zahmetli ve bereketli yolculuğun kardeş kıldığı muhacir ve ensar şöyle müjdelenir: “İslâm'ı ilk önce kabul eden muhacirler ve ensar ile iyilikle onlara uyanlar var ya, Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır…”
Hicret, Asr-ı Saadet’te yaşanmış ve bitmiş bir hadise değildir. Bugün de nice Müslüman, yurdundan ve yuvasından gözyaşları ile ayrılarak yollara düşmekte; kendisine ensarlık yapacak iyilik timsali insanlara sığınmaktadır. Bizlere düşen ise, hicretin yıl dönümünde bu gerçeği bir defa daha hatırlayarak zulmün ve adaletsizliğin sona ermesi için gayret göstermektir. Ayrıca hicret, her türlü fenalığı arkasında bırakarak, kötülükten uzaklaşarak iyiliğe ve hayra doğru adım atmaktır.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) hicretin bu manevi boyutuna şöyle işaret etmektedir: “Müslüman, elinden ve dilinden diğer Müslümanların zarar görmediği kişidir. Muhacir ise, Allah’ın yasaklarını terk eden kimsedir.” (Buhârî, Îmân, 4.)
Hicrette asıl olan samimiyettir, halis niyettir. Hicretin mayası, Allah’a bağlılık ve Resûlullah’a olan muhabbettir. Mümin, arkasında bıraktığı acı günlere rağmen iman ve umutla hayata tutunduğu zaman muhacir olur. Muhacir de harama sırtını dönüp ısrarla helâlin izini sürdüğü zaman hicretin manasını keşfeder.
11 Eylül 2018/Salı günü Hicri Yılbaşıdır.
Muharrem ayının ilk gününe ulaşmış, hicrî 1440 yılını yaşamaya başlamış oluyoruz.
Hicretin yıldönümü olan bu başlangıcın, Milletimize ve İslâm Âlemine hayırlar getirmesini Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum.
Yeni bir hicrî yıla girerken Müslümana yaraşan, geçmişin muhasebesini yaparak geleceği tanzim etmektir. İsyandan itaate, günahtan tövbeye, gösterişten tevazûa, ayrılıktan Vahdete, düşmanlıktan kardeşliğe, cehaletten ilme, kötülükten iyiliğe hicret etmektir.
Geliniz! Hicreti andığımız bu günde,zalimlerin zulmünden kaçarak yurdunu, yuvasını terk etmek zorunda kalan muhacir kardeşlerimize ensar olalım. Hayat yolculuğumuzu kâmil bir iman, salih bir âmel ve güzel bir ahlakla mamur etmeye bir daha niyet edelim. Yönümüz, yolumuz, hicretimiz daima Allah’a ve Resûlüne olsun. ( Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü Hutbesinden faydalyanılmıştır.)
Hicri Yılbaşında Hicret eden Müslümanlara bir şiirimi armağan etmek istiyorum:
GÖNÜLDEN DAMLALAR (59)
Huzuru arama, bulmak zorlaştı,
Uzak dur Harama, Günah bollaştı,
Kantarda darama, bakan kalleşti,
Yüzdeki karama, utanç allaştı.
HÜSRÂNDA BİR ASIR, KAOS ZAMANI,
KAT/YAT/KÖŞKLE, KASIR, YETMEZ TAMAMI.
Kabirde yatanlar, Fatiha bekler,
Dünyada atanlar, âzap emekler,
Mala mülk katanlar, hani şebekler,
Hayatı satanlar, ümit bebekler.
KABRİSTAN ZİYÂRET, İBRETLE NAZAR,
MÂNEVİ TİCARET, İMANSIZ KIZAR.
Yaşayan ölüler, ölümü bilmez,
Paslanmış gönüller, günahı silmez,
Zikretmeyen diller, zerre irkilmez,
Çalan/Çırpan eller, Hakka eğilmez.
YAŞAYAN ÖLÜ ÇOK; İLAHI PARA,
HAZIRLIK DERDİ YOK, KANSERLİ YARA.
Cahile anlatsan, Dinden/İmandan,
Çeneni patlatsan, kalkan limandan,
Heybelerden katsan, umut gümândan,
Bedavaya satsan, bitmez amandan.
DEVEYİ ATLATMAK, DAHA KOLAYDIR,
İKİYE KATLATMAK, TȖFAN, OLAYDIR.
Sorumlu her Müslim, hesâbı büyük,
Olsa bile İslim, daha da küçük,
Feryat yüklü seslim, açar bin höyük,
Müslümanım, feslim; kamburdan bir yük.
İŞTE CİHAT BUDUR, YAPAN MÜCAHİT,
YAPMAZ İSEN KUDUR, OLURSUN BİR İT.
“Zamane “ der geçer, fetvâ bol kese,
Ölçer/Keser/Biçer,söyler herkese,
Haram demez içer, sırt ister kese,
Adamını seçer, yaşar vesvese.
BÖYLE ÂDEM DE ÇOK, KÂMİL YANINDA,
İLİM/İRFAN HİÇ YOK, KIZAR ANINDA.
Allah’ı biliriz, Emre uymayız,
Kur’an’ı biliriz, âmel etmeyiz,
Peygamber biliriz, izde gitmeyiz,
Ölümü biliriz, zaman koymayız.
ŞEYTAN’I BİLİRİZ, ŞERDEN KORKMAYIZ.
CENNETİ BİLİRİZ, NEFSİ YIKMAYIZ.
Ahlak bir gerdânlık, şerefle takın,
Yoldan çıkmak anlık, cahilden sakın,
Asırda Hüsrânlık, görünen akın,
Etme Tanla/Zânlık, Ecel var yakın.
HER YOLDA BULUNMAZ, İZDE AHLAK VAR,
KART HOROZ YOLUNMAZ, DÜNYA GELİR DAR.
Bu zaman içinde, KEMÂLİ kalem,
Binlerce niçinde, cevap bir âlem,
Şiirli biçimde bir kırık lâlem,
Netice seçimde, yapın ihâlem.
YAZ ŞAİR, SEN DE YAZ; OKUYAN OLUR,
DUA İLE NİYAZ, YERİNİ BULUR.
|