MASON KALAYLARI VE CİLALAR...
Eklenme: 11.08.2018 13:12
İstiklal Savaşı kazanmış, Mustafa Kemâl’in makamından kovduğu, kapattığı MASON LOCALARINDAN/DERNEKLERİNDEN olan Rotary, Lions, Liones gibi kuruluşlar, asrın kaos ve mûsibetleri içerisinde önemli bir yer tutar.
Bu teşekküllerin her taşın altığndan çıktığı, Tuğra sergileri açacak kadar cömert (!) olduğu, Kur’an Kursları da açarlarsa şaşırmayacağınız kökü dışarıda emperyalist şer odaklarıdır.
Üstatlarının biri olan Bülent Akkan’ın internette yer alan mesajına kulak verin:
“Dünya üzerinde 300 yıldan beri var olan Hür Masonluk, "Yüce Varlık'a İnanç" temeli üzerine kurulu bir "Kardeşlik Kurumu"dur.
Üyelerini din, ırk, dil, inanç ve makam ayırımı yapılmaksızın inançlı, hür, namuslu, aydın ve iyi ahlâklı erkeklerin oluşturduğu Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneği, Türkiye’de faaliyet gösteren her dernek gibi, ülkemizin yasalarına tabidir ve çalışmalarını devletimizin denetimi altında sürdürür.
Derneğimizin üyeleri, devletine ve milletine sadakat yeminiyle bağlı, ülkesinin bağımsızlığına, bölünmez bütünlüğüne, demokratik ve laik düzenine inanmış, yasalarına her bakımdan uyan, ülkesine yararlı birer ‘Kâmil İnsan’ olmak amacıyla çalışan vatanperver Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıdır.
Ancak başta kamu düzenine aykırı hareket olmak üzere, yüz kızartıcı bir suçtan mahkûm olan veya bir Masona yakışmayan bir yaşam tarzı sergileyen üyesini derhal bünyesinden uzaklaştırır.
Hür Masonluğun, hukukun ve ahlaki değerlerin dışında faaliyetlerde bulunması, kendi varoluş felsefesine aykırıdır. Hür Masonluk, insani değerleri yüceltir, samimi ve ahlaka uygun her türlü kişisel düşünceyi hoşgörü ile karşılar.
Hür Masonluk her türlü siyasi ve dini tartışmaların uzağında kendini geliştirmeye, yetiştirmeye yönelik felsefi çalışmalar yapan, bireysel bir öğretidir.
Hür Masonluk hiçbir konuda üyelerini toplu ya da tek tek, bir kanaat veya fikri kabul etmeye ve açıklamaya asla zorlamaz. Her Mason, bu temel ilkeler ışığında izleyeceği yolu, kendi aklı ve vicdanıyla saptar, böylece kendi Hakikati'ni araştırır.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin onurlu ve yurtsever vatandaşları olan bizler, gerek mesleki çalışma alanlarımızda gerekse bu çatı altında yaptığımız çalışmalarla örnek bireyler, vatandaşlar ve insanlar olmak yolundaki gayretlerimizi sürdürüyoruz.”
Yaldızlanmış, süslenmiş/püslenmiş, karın doyuran bir mesaj...İfadelerde yer alan ne doğru, neler doğru; Masonluğu tetkik ettikten sonra karar verin.
Nasip olursa yakında çıkacak olan yeni bir kitabımız ASRIN BELÂSI ...”İZİM”LER VE GİZLENEN GERÇEKLER İSİMLİ kitaptan Masonluk hakkında bazı cümleler alalım:
İçimizdeki ve dışımızdaki düşmanlarımızdan bir tanesi de Masonluk ideâli ve bu ideâli yürüten Masonlardır.
Kendilerine mahsus bir din anlayışı olduğunu çekinmeden söyleyen masonlar; din ve milliyetçiliğin düşmanıdırlar. Mânayı ve mâneviyatı kabul etmezler.
Dernek statüsü altında ideal ve ideolojilerini yürütmeye çalışan masonlar, Türkiye’de Bakanlar Kurulu kararı ile (1965 Tarihli Resmi Gazete. Karar no:6/5643-5647-5648) tanınırken; Tuğra sergileri, Mevlana âyinleri, camilerde mevlit okutmalar, “Mazlum ve yardımsever postu”na bürünerek kafesleyebilecekleri insanlara, varoşlara kadar giderek yardım ve yatırım yapmaları gibi faaliyetleri yapmaktan geri kalmazlar, medyayı çok iyi kullanırlar. Bursa’da, Fevzi Çakmak Caddesinin tam ortasında diktikleri Osmangazi heykelinin sol eline şehâdet parmağı, sağ elinin altına da “Adil ol” ibaresini koyar,bir gün gelir Kur’an Kursları da açarlarsa, şaşmayın…
Fikri ve iktisadi cephelerden Türk milletini kemiren zengin tabakadan meydana gelmiş bir menfaat şebekesidir. Orta sınıf insanının karşısına çıkmışlardır. Masonlar; halkla beraber olmayı, “Gericilik” sayarlar.
İstanbul/Yağmur yayınevi tarafından basılan “Masonluk ve Masonlar. İzzet Nuri Gün-Yalçın Çeliker” isimli bir eser ana kaynağımız olmak üzere, çok çeşitli kitap ve kaynaklardan istifade ederek, bu düşman hakkında özet halinde izahatlar verelim.
Hiram Efsanesine göre Kudüs’te kral Davut “Allah’ın evi” ni inşa ettirmek ister. Memleketin her tarafından 40 bin amele toplatılır. Bunlara “Mason” yani “Duvarcı” ismi verilmiştir. İnşaatın başlaması ile Davut ölür, yapıyı oğlu Süleyman devam ettirir. Sonradan bu binaya “Süleyman Mâbedi” adı verilir. Bu mabette üç bin kişi usta olarak çalışmaktadır. Ustalardan biri de Adon Hiram Abif’tir. Bu adam dul bir kadının oğludur. Hiram mahiyetindeki işçileri çırak, kalfa ve usta diye üçe ayırmıştı. Çıraklar usta ve kalfaların, kalfalar da ustaların bildiği sırları bilmezlerdi. İnşaatın sonuna doğru usta olmayı bekleyen üç kalfa gerekli ehliyeti gösteremedikleri için usta yapılmazlar. Muhakkak usta olmak isteyen bu üç kişi, sırları zorla öğrenmeye karar verirler. Hiram bir öğle üzeri mabedi gezmeye geldiği zaman, pusuda bekleyen üç kalfanın uğrar. Mabedin üç kapısından kaçmak isterken önü kesildi ve elinde bulunan cetvel, gönye ve çekiçle kalfaların üzerine yürüdü ve üç kalfanın arasında öldürüldü. Cesedi dağa kaçırılarak gömüldü ve mezarı üzerine akasya dalları dikildi. Hiram’ın ölümü üzerine bütün çalışmalar durdu. Hazreti Süleyman, Hiram’ın katillerinin bulunması için emirler verdi. Nihayet katiller bulundu, mabedin inşaatı bitirildi. Kaybolan ve aranılan bir kelime olan Jehova-İbranice Allah- eski bir mabedin taşı üzerinde bulundu. Bu efsanede sözü geçen işaretler, isimler ve kelimeler masonluk sembolizminde bugün önemli rol oynamaktadır.
Masonların ilk büyük teşkilatlanması, İngiltere’de olmuştur.1717 tarihinde Londra’da dört büyük Mason locası birleşip; “İngiltere Büyük Locası” ismini aldı. 1723 yılında “Masonluk Anayasası” hazırlanarak, büyük loca tarafından kabul edildi. 1736 tarihinden itibaren masonluk bütün dünyada yayılmaya başladı ve Fransa ile Amerika’da büyük gelişmeler gösterdi. 1737 yılında Almanya’da “Absalom” adı ile ilk mason locası kuruldu ve kısa zamanda yetmiş bin mason locaya kayıt yaptırdı. 1933 yılında Masonluğu yasak kılan Hitler, bütün mason localarını kapattı. Almanya’da tutunamayan Yahudi Masonlar, yurt dışına kaçmışlardı. Yasaklara rağmen Rusya’ya sıçrayan Masonluk, kısa zamanda 37 locasını faaliyete geçirdi. Napolyon, Goethe, Puşkin, Volter, Dante, Franklin, Waşhington, Truman, Onaltıncı Lui ve Roosvelt gibi tarihi simalar saf kan Yahudi, veya Yahudi asıllı masonlardır.
Masonluğun Türkiye’de 250 yıllık bir tarihi vardır. Türkiye’de ilk mason locası 1703-1730 tarihleri arasında Üçüncü Ahmet zamanında açılmıştır. Yeri, gayrimüslimlerin çoğunluğu teşkil ettiği Galata civarıdır. Locanın ilk Türk üyelerinin İbrahim Müteferrika ve 28 Mehmet Çelebinin oğlu Sait Çelebi olduğu ileri sürülmektedir.
Türkiye’de Masonluğun yerleşmesi ve melanetlerine başlaması daha çok Abdülmecid devrinden sonradır. Büyük Reşit Paşa, Fuat Paşa, Mithat Paşa, Ahmet Vefik Paşa, Namık Kemal, Ziya paşa ve Şinasi de mason localarına girmişlerdir. İngilizlerin bilhassa Mithat Paşa üzerinde durdukları, ondan büyük faydalar sağladıkları bugün kesin olarak vesikalarla tespit edilmiştir. Mithat Paşa mason biraderlerini ve İngilizleri mahcup etmemiş, devletin başına birbirinden kötü belalar açmış, İkinci Sultan Abdülhamid hanın feraseti ve imanı sayesinde devleti yıkmadan önce bütün görevlerinden alınarak, istediği adaya sürgüne gönderilmiştir.( Osmanlı bayrağına haç ilave etmek isteyen Mithat Paşa; aslında kel kafalıdır, saçları yoktur. Bir ressam tarafından başına kalpak takılarak, Ziraat Bankalarına asılan tablosu yapılmıştır.) Yalan söyleyen tarihin bile utandığı vesikalara, aydınlanan gerçeklere rağmen; içimizdeki bazı beyinsizlerin Sultan Abdülhamid Han’a, “Kızıl Sultan, Pinti Hamit, Müstebit Sultan” demeleri, çeşitli iftiralar atmaları altında Yahudi ve Mason düşmanlığı yatar. Abdülhamid sayesinde faaliyet gösteremeyen, İstanbul’da bulunan mason locaları, soluğu Selanik’te almış, “Dönmeler” meydana gelmişti.
Osmanlı Yüksek Şurası kurulduğu zaman Türkiye’de 33 dereceli, 21 tane mason locası vardı. Sadrazam Talat Paşa ile gazeteci Hüseyin Cahit Yalçın, bu liste içerisinde bulunuyorlardı.
1909 dan Cumhuriyetin ilanına kadar, eskiden kurulmuş olanlarla beraber Türkiye’de 42 adet mason locası faaliyet göstermiştir. Cumhuriyetin ilanından sonra cemiyetler kanununa göre ilk resmi tescil İzmir’de yapılmış, “Yetimlere Yardım Cemiyeti” adı altında faaliyet göstermişlerdir. 30 Haziran 1927 tarihinde “Tekâmül-ü fikri cemiyeti” ismi altında İstanbul vilayetine kayıtlarını yaptırmışlar, 9 Mayıs 1923 tarihinde “Türkiye Yüksek masonluk Cemiyeti” unvanını almış oluyorlardı. Masonlar bu yıllar içinde 19 sayı “Büyük Şark” isimli bir mecmua çıkarmışlar, nice beyinleri yıkamışlardır.
Mustafa Kemal Atatürk fesat ocaklarını yasaklamış; “Ben çok iyi bildiğim ve tanıdığım bu masonluğu selahiyetlerimi kullanarak hem de kendi rızaları ile yasak ettirdim. Localarını kapattırdım. Beni sevenler ve kararlarıma değer verenler bu gayemi yaşatmalıdırlar.” Şeklinde gelecek nesillerde, bir de vasiyet bırakmıştı. ( Mason localarının kapatılması büyük olaylara vesile olmuş, Türkiye Büyük Millet Meclisinde ateşli konuşmalar yapılmış, takrirler verilmiştir. 10 Ekim 1935 tarihinde, bütün gazetelerde Anadolu Ajansının resmi haberi yayınlanmış, “Türkiye’de mason locaları bir emirle kapatıldı” şeklinde gazetelere manşet olmuştu.)
10 Ağustos 2018/Cuma tarihli Bursa’da yayınlanan bir gazetede: “Rotary, topluma ilham verecek” başlıklı bir haber yayınlandı. (Aslında bir davası olduklarını bahseden, slogan yapan gazetelerin, bu tür haberlere yer vermemesi gerekir...)
Uluslararası Rotary 2440, Bölge Federasyonunun 2018/19 Dönem başkanı Alaeddin Demircioğlu oldu.
Dünyada ikiyüzden fazla ülkede, 541 bölge, 35 binden fazla kulüp ve yaklaşık 1 milyon 300 bin Rotaryen olduğunu belirtti.
İzmir, Bursa, Balıkesir, Çanakkale, Manisa, İzmir, Aydın, Denizli ve Muğla 66 Rotary Kulübünde, 1700 Rotaryen olduğunu belirtti.
Ulu Hakan Sultan Abdülhamide Masonluğun ne olduğunu sormuşlar: “Kıpkızıl Gâvurluktur” demiş...
Günümüzde altın tas içinde zehir sunanlar, böyle sunuyorlar.
Uyanık olmak lazım, aldanmamak lazım, özellikle gençlerimizi bu tehlikelerden korumak ve kurtarmak zorundayız.
BİR NOT:
MASON LOCALARI, ATATÜRK TARAFINDAN KAPATILMIŞTIR.
İlhami Soysal’ın; “Dünyada ve Türkiye’de masonluk ve masonlar” isimli kitabında; Atatürk’ün mason localarını kapatmasındaki sebepleri,iki değişik rivayete göre anlatmaktadır.
Taha Kıvanç (Fehmi Koru) da, 4 Mart 1994 tarihli Zaman Gazetesindeki makalesinde ayni rivayetleri anlatır. Birincisi şöyle:
“Eski Milletvekillerinden İbrahim Arvas’ın, “Tarihi hakikatler” adiyle yayınladığı anılarında “Dış bağlantı” gerekçe olarak gösterilmektedir. Adliye Bakanı Mahmut Esat, bu konuda etkili olmuştur… Kapatmayı durdurmak için huzura gelen Mason heyet, önceden bilgilenmiş olan Mustafa Kemal’in; “Siz Avrupa’da hangi locaya bağlısınız, üstadınız kimdir?” sorusuna: “Cenova’ya bağlıyız, üstadımız Borca Mişon Cenaplarıdır” cevabını verince, şu tepkiyi almışlar: “Haydi defolun buradan, Cehennem olun gidin. Yahudi uşakları…”
İkinci rivayet de şöyle:
Sedat Simavi tarafından çıkarılan Yedigün dergisinde ( 27 Aralık 1938 ) yer alan ve Atatürk ile Üstad-ı Âzam Mim Kemal Öke arasında geçtiği bildirilen bir görüşme eksenlidir. Buna göre Dr. Öke’nin ilkelerine tıpatıp uyduğu sözleri üzerine Mustafa Kemal şu cevabı vermiş: “O halde masonluğun hikmet-i vücudu yoktur. Ben başkalarının yaptığı prensiplere eğil, ancak kendi prensiplerime uyarım.”
Bugün Anıtkabire binlerce masonu yığan, Atatürkü dillerinden düşürmeyen Masonlara ne demeli?...
|