AB UYUM YASALARI ÇÖPTE: “ALLAH KATINDA DİN İSLÂM’DIR!”
Eklenme: 02.08.2018 13:45
“Avrupa Uyum Yasaları, ne getirdi, neler götürdü?” diye bir sual sorulsa; yüzümüz kızarır, rengimiz solar, derin acılar duyarız.
Avrupa birliğine üye olma süreci içinde TBMM tarafından çıkarılan yeni yasalara AB uyum yasaları denmektedir. Yeni çıkan yasalardan maksat, ya yasal düzenleme olmayan ya da yasal düzenleme olup da üzerilerinde değişiklik yapılan yasalardır. Avrupa birliği müktesabına uyum süresince sayısız yeni yasa çıkmış, TBMM bir çok yasaları da değiştirmiştir.
Konu hakkında tüm yasaları burada tek tek belirtmek gerekmez, çoğu çöpe atılacak, şer projenin birer tohumlarıdır.
Milletten saklanan yüz kızartıcı, utanç verici zina ile ilgili suçlar ve İslam Dini’nin Allah katında tek din olmasının kabul edilmediği yasalar ibret verici ve düşündürücüdür.
Zina ederken yakalanan çift, mahkeme huzurunda bu işi gönül rızasiyle yaptıklarını beyan ederlerse, suç teşkil etmez, ceza almazlar.
Türkiye ve Dünya devletlerinde Müslümanların namaz kıldıkları cami ve mescitlerde Cuma Hutbeleri okunurken, “Âyet-i kerimede yer alan:“Şüphesiz Allah katında din İslam’dır.”( Âl-i İmrân, 3/19.) söylenmeyecek,okunmayacak...Bu hıyaneti, cehaleti, garabeti kabul etmeden okuyan imamlarımız yanında, okumayanlar da oldu. (Almanya’da bulunduğum bir sırada, Mannheyim’de bulunan Merkez Camisinde Cuma Namazı kılarken, imam Efendinin bizzat ağzından duymuş, hayret etmiştim.)
Yıllar sonra, şükür Mevlâ’ya...Tabuların yıkıldığı, perdelerin aralandığı, kabukların çatladığı, diriliş sürgünlerinin güverdiği bir zaman diliminde, cami hutbelerinde “ALLAH KATINDA DİN İSLÂM’DIR!” ilahi emrini kulaklarımız duydu, ruhlarımız rahat etti.
17 KASIM 2017/CUMA günü okunan hutbeye göz atalım:
“Resûlullah Efendimiz (s.a.s)’in hizmetinde çalışan Yahudi bir genç, amansız bir hastalığa tutulmuştu. Vefakârlık örneği Peygamberimiz, ölüm döşeğinde yatan bu genci ziyarete gitti. Gencin, ruhunu bu şekilde teslim etmesine gönlü razı olmayan Rahmet Elçisi, şefkat dolu üslubuyla bir kez daha onu Müslüman olmaya davet etti.
Genç, çekingen bir edayla yanında bulunan babasına baktı. Belli ki Müslüman olması durumunda ailesinin tepkisinden korkuyordu. Lakin sonuç korktuğu gibi olmadı ve babası, Allah Resûlü’nün bu nazik davetini kabul etmesini istedi. Genç de Kelime-i Şehadet getirerek İslam ile müşerref oldu.
Bu duruma son derece sevinen Peygamber Efendimiz (s.a.s), şöyle diyerek şükrünü ifade etti: “Benim vasıtamla bu genci ateşten kurtaran Allah’a hamdolsun.”( Buhârî, Cenâiz, 79.)
Hutbemizin başında okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz Allah katında din İslam’dır.” (Âl-i İmrân, 3/19.)
Peygamberimiz (s.a.s) de okuduğum hadis-i şerifte şöyle buyurmaktadır: “Kim kalbiyle tasdik ederek Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şahadet ederse Allah ona cehennemi haram kılar.”( Buhârî, İlim, 49.)
Hz. Âdem’den itibaren bütün peygamberler, insanlığı sadece bir olan Allah’a teslimiyet ve ibadete davet etti. Tevhid inancından uzaklaşıldığı, yaratılış gaye ve hikmetinin unutulmaya yüz tuttuğu dönemlerde Yüce Rabbimiz, peygamberleri vasıtasıyla davetini yineledi. Bu kutlu davanın son elçisi, âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.s) oldu. O, kendisinden önceki peygamberler gibi sadece Allah’a iman ve ibadete, hak ve hakikate, bilgi ve hikmete, ahlak ve erdeme çağırdı.
“Bugün Dininizi kemale erdirdim. Nimetlerimin tamamını size bahşettim ve sizin için din olarak İslâm’dan hoşnut oldum.”( Mâide, 5/3.) âyetinde de belirtildiği üzere İslam, Resûl-i Ekrem Efendimiz ile kemale erdi. O, dünya ve ahiret saadetine ulaşmanın yollarını insanlığa öğretti.
Bizler, bütün peygamberlerin Allah’ın kulu ve elçisi olduklarına, onlar aracılığıyla gönderilen kitapların aslına iman ederiz. Yine biliriz ve iman ederiz ki Allah katında kıyamete kadar geçerli olan tek hak din İslam’dır. Bütün insanlığın ebedi kurtuluşu Allah’ın son dini İslam’a teslim olmaktan geçer. Dünya ve ahiret saadeti, Kur’an-ı Kerim’in hayat veren mesajlarına, Resûlullah Efendimizin eşsiz örnekliğine imana bağlıdır.
Gönülden kelime-i şehadet getiren, Allah’ın huzuruna itaatle, salih amelle, hayır ve iyiliklerle çıkan her bir mümin, Rabbimizin rahmetine mazhar olacaktır. Rab olarak Yüce Allah’ı, din olarak İslam’ı, peygamber olarak Muhammed Mustafa (s.a.s)’i, kitap olarak Kur’an’ı tasdik etmeyenler ise kendilerine yazık edeceklerdir.( Müslim, Îmâre, 116.) Onlar hakkında Yüce Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Her kim İslam’dan başka bir din ararsa, bu kendisinden asla kabul edilmeyecektir. Ve o, ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.” (Âl-i İmrân, 3/85.)
İslam’ın dalga dalga yeryüzünde yayılmasını ve gönüllerde yankılanmasını hazmedemeyenler, öteden beri dinimizin aleyhine türlü teşebbüslerde bulunmuşlardır. Bütün insanlığın kurtuluş ümidi olan, şefkat ve merhamet, huzur ve güven dini İslam, günümüzde de terör, şiddet gibi bir takım haksız ithamlarla karalanmaya çalışılmaktadır. Dünyanın pek çok yerinde Müslümanlar, ötekileştirme, ayrımcılık, baskı, şiddet ve zulüm gibi insaf ve vicdanla bağdaşmayan türlü uygulamalara maruz bırakılmaktadır. Her geçen gün İslamafobi hızla yaygınlık kazanmaktadır.
Tarih boyunca dinimizi, inancımızı, değerlerimizi zedelemeye ve yok etmeye yönelik girişimler, İslam hakikatine hiçbir zarar verememiştir. Allah’ın izniyle bundan sonra da zarar veremeyecektir. Yeter ki bizler, bütün bu olumsuzluklara rağmen dinimizin kıymetini iyi bilelim. Bu dini bizlere lütfeden Rabbimize çokça şükredelim. Yüce dinimizi, Kur’an ve sünnete dayalı sahih bilgilerle öğrenelim ve gelecek nesillere öğretelim. Yeter ki İslâm’ın iman, ibadet ve ahlâk esaslarını hayatımıza doğru bir şekilde yansıtalım ve insanlığa iyi örnek olalım. İnancımız ve ibadetlerimize, kardeşlik ve muhabbetimize, hâsılı bütün değerlerimize hep birlikte sahip çıkalım.
Hutbemi Kur’an-ı Kerim’de bizlere öğretilen şu dualarla bitirmek istiyorum: “Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi saptırma, bize tarafından bir rahmet bağışla! Kuşku yok ki lütfu bol olan yalnız sensin”( Âl-i İmrân, 3/8.)
“Ey Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işlerimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla! Ayaklarımızı dinin üzere sabit kıl! Ve kâfirler güruhuna karşı bize yardım et, bize zafer ihsan eyle!”( Âl-i İmrân 3/147.)
Çerçevelik bir HUTBE...Müslümanların zaman zaman, tekraren okumaları gereken bir HUTBE...
Tekrar edeyim: Tarih boyunca dinimizi, inancımızı, değerlerimizi zedelemeye ve yok etmeye yönelik girişimler, İslam hakikatine hiçbir zarar verememiştir.
Allah’ın izniyle bundan sonra da zarar veremeyecektir.
Yeter ki bizler, bütün bu olumsuzluklara rağmen dinimizin kıymetini iyi bilelim.
Bu dini bizlere lütfeden Rabbimize çokça şükredelim.
Yüce dinimizi, Kur’an ve Sünnete dayalı sahih bilgilerle öğrenelim ve gelecek nesillere öğretelim.
Yeter ki İslâm’ın iman, ibadet ve ahlâk esaslarını hayatımıza doğru bir şekilde yansıtalım ve insanlığa iyi örnek olalım.
İnancımız ve ibadetlerimize, kardeşlik ve muhabbetimize, hâsılı bütün değerlerimize hep birlikte sahip çıkalım.”
İŞTE HAKİKAT VE SIR BURADA...BU AYNADA KENDİMİZİ GÖRMELİYİZ. KIYAMET’E KADAR ŞER ODAKLARININ, BÂTILIN OYUNLARI, TUZAKLARI OLACAK, HAÇLI SEFERLERİ DEVAM EDECEKTİR.
|