HAYAT SOFRASINDA YALNIZ KENDİNİ GÖREN, AÇ KALIR.
Eklenme: 01.03.2018 11:29
Tevhid’e dayanan köklü Tarihimiz, fıtrat değerlerimiz o kadar çok ve güzeldir ki; birbirinden ayırt edemez, okudukça yaşamak istersiniz.
Menkabelerimiz, hikâyelerimiz, masallarımız, ölçülü sözlerimiz,. Atasözlerimiz, bu mayadan özünü alır, kökü maya ile yeşermiş, dalbudak salarak, cihana yayılmıştır.
Siteme email olarak gelen bir inci tanesini sizinle paylaşmak isterim:
Dervişe bir gün sormuşlar:
– Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?
Size farkı gösteriyim deyip, önce sevgiyi dilden kalbine indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi sofrada yerlerini almışlar. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar.
Derviş şöyle bir şart koymuş:
– Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz.
Peki deyip çorbalarını içmeyi denemişler.
Fakat kaşıklar uzun geldiğinden sıcak çorbayı döküp saçmaktan hem kendilerini yakmışlar hem de ağızlarına bir damla bile götürememişler. En sonunda bakmışlar olacak gibi değil sofradan aç kalkmışlar.
Daha sonra derviş, bu defa sevgiyi gerçekten bilenleri yemeğe çağırmış. Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen insanlar gelmiş, sofraya oturmuş. Onlara da aynı şartı dile getirmiş.
Her biri uzun kaşığını çorbaya daldırmış, sonra karşısındaki kardeşine uzatarak çorbalarını içmişler. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve sofradan afiyetle şükrederek kalkmışlar.
Derviş sevgiyi gerçekten yaşayanların farkını soranlara;
– İşte! Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır. Şüphesiz şunu da unutmayın. Hayat pazarında her zaman alan değil veren kazançlıdır.
Hayat pazarı, sofrasında kendini yalnız görüp, yalnız kendi menfaatini düşünenler, her zaman zararlı çıkar, mesut ve bahtiyar olamaz.
“Döğüşürsek yok, bölüşürsek tok oluruz” diyen ehl-i dil, ne güzel buyurmuştur.
Var olanı bölüşmek, cömert ve tok olmak, hayatın en güzel kimyasıdır.
Yazımı anlayanlar içtin, yine bir şiirimle bitireyim
GÖNÜLDEN DAMLALAR (31)
Kurulur sofralar, rızık kapıda,
Kader-i Yazılar, Hak’tan kul için,
Vurulur yaftalar, âdil yapıda,
Mümindir hâz alan, doğruyu seçin.
GÖNÜLDE BİN SOFRA, KURULUR KALKAR,
YAPILMAZSA TAFRA, BOL NȊMET SARKAR.
Rızıklar yazılır, Rahmet-i Hak’tan,
Mezarlar kazılır; Yakın/Iraktan,
Veren el, hep alır; Usta/Çıraktan,
Geriye ne kalır, Menzil uğraktan.
ÇIKARSAN O YOLA, DÂRDA KALMAZSIN,
KANAAT BİR MOLA, AZ DA ALMAZSIN.
Yaratan yaratmış, “Kul” demiş sana,
Kâinat donatmış, ruh ile cana,
Geceler karartmış, kapılar hana,
Gülleri sarartmış, renk vermiş kana.
BİLİRSEN HİKMETİ, SIRLAR AÇILIR,
ŞÜKÜRLE NȊMETİ, NELER SAÇILIR.
Gündüzlerde Güneş, Gecelerde Ay,
Erkeğe var bir eş, nȋmetleri say,
Kızla/Erkek kardeş; kat, yat, ev say,
Canı olmayan leş, at yanında tay.
İLAHİ BİR NȊZÂM, İNSANLAR İÇİN,
ULVȊ BİR İNTİZAM, SORMAYIN NİÇİN.
Bir ömür geçiyor, hayatına bak,
Kim neyi seçiyor, hayalden ırak,
Sırayı bekliyor, kendini bırak,
Ecelden içiyor, ocağını yak.
SON NOKTA VAR, KABİR; EBEDİ SARAY,
İMAN İSTER SABIR, YIL İÇİNDE AY.
KEMÂLİ kalemi, Hak’tan yanadır,
Cümleler âlemi, hem de sanadır,
Bir kırık lâlemi, seven canadır,
Yapın ihalemi, söz erkânadır.
GÖNÜLDE BİR DAMLA, OLURSA MUTLU,
HESAP ADAMLA, VAR İSE KUTLU.
|