İLK KURŞUN ÖRTÜ İÇİN SIKILDI
Eklenme: 28.09.2017 15:20
Müslüman kadının mahremiyeti, öteden beri, bir çok çevrenin saldırısına uğramıştır. Bizatihi İslam'ın düşmanları olsun, kendisini Müslüman kabul edip de, İslami emirleri,içine bütünüyle sindiremeyenler olsun, Müslüman kadının mahremiyetine el ve dil uzatmaya kalkışmışlar, bu mahremiyetin bir parçası olan örtüyü adeta boy hedefi edinmişlerdir. Günümüz Müslüman kadınının da, değişik şekillerde muhatap olduğu bu saldırılan tarihteki iki örneğini burada anlatmak istiyoruz. Bu örneklerde, aynı zamanda İslam toplumlarının hassasiyeti de açık bir şekilde müşahade edilecektir.
Örtüye Yahudi Saldırısı
MÜSLÜMAN kadının örtüsüne ilk saldırılardan birisi, Hz. Peygamber döneminde vuku bulur. Hadise şöyle cereyan eder:
Müslümanlarla Yahudiler, Medine'de bir anlaşma çerçevesinde sulh içinde yaşamaktadırlar. Koynuka Oğullan adıyla bilinen Yahudilerden bir bölümü, Medine çarışısında kuyumculukla uğraşmaktadır.
Bir gün, bir Müslüman kadın, ziynet eşyası yaptırmak için bir ,Yahudinin dükkanına girer. Orada otururken, bir Yahudi, arkadan, Müslüman kadının eteğini, farkında olmadan sırtına dikenle iğneler. Kadın ayağa kalkınca, mahrem yerleri açılır ve dükkanda oturan Yahudiler, bu çirkin olay karşısında alayla gülüşürler. Kadın perişan olur ve ağlayarak evinin yolunu tutar.
Hadiseyi seyreden bir müslüman, Yahudinin dükkanma gelir ve bu iğrenç olayı çıkaran adamı öldürür. Yahudiler de toplanarak, o müslümanı şehid ederler.
Olay, Hz. Peygamber'e ulaştığında Rasulullah çok üzülür. Yahudiler, müslüman kadının mahremiyetine saldırmakla varolan anlaşmayı bozrnuşlardır. Hz. Peygamber, Yahudileri Kaynuka Çarşısında toplayarak onlara anlaşmayı bozduklannı, artık savaşa hazır o1rnaları gerektiğini bildirir.
Kaynuka Oğullarının sonu, Medine'den toptan sürgün edilmektir.
Bu, müslüman kadının mahremiyeti de dahil, müslürnanlann haklanna yapılan saldınnın, Hz. Peygamber tarafından belirlenen bir bedelidir.
SÜTÇÜ İMAM’IN TAVRI
İkinci olay, Kaynuka Oğullan hadisesinden yaklaşık 13 asır sonra meydana geldi. Fransızlar Birinci Cihan Harbi'nden sonra bir çok Güney Anadolu vilayetlerimiz olduğu
gibi Maraş'ı da işgal ettiler. Maraş'ta, ,"ellik gavuru" diye nitelenen Ermenilerle işbirliği yaparak sağa sola saldırmaya başladılar. Saldırıya uğrayanlardan birisi de müslüman kadının mahremiyeti idi. İşte bu gergin günlerde, Maraş tarihine "Uzunoluk Hadisesi" diye geçen ve Sütçü İmam'ın ismiyle bütünleşen bir olay cereyart etti. Bu olay, Maraş'ın düşman işgalinden kurtuluşu ile sonuçlanan savaşın da ilk kurşununa şahit olacaktı.
Hadise şöyle oldu:
UZUNOLUK'ta bir kadınlar hamamı vardır. ikindi üzeri, birkaç çarşaflı ve peçeli Müslüman hanım, hamamdan çıkarlar. Yolları, devriye gezen Ermeni ve Fransız karışımı silahlı bir grup tarafından kesilir. çat-pat Türkçe de konuşan Ermeni bir devriye, kadınlara yüzlerini açmalarını söyler. Kadınlar bir köşeye büzülürler. Ermeni-Fransız Grubu üstlerine gelmekte ve sürekli yüzlerini açmalarını söylemektedirler. Kadınlar yüzlerini açmazlar. Bunun üzerine, saldırganlar elle sarkıntılığa kalkışır ve kadınların peçelerini açmak isterler.
Hadisenin gelişmesini bir süredir, sütçü dükkanından içi kabara kabara seyreden ve adı tarihe "Sütçü İmam" olarak geçecek olan bir Maraşlı,daha fazla dayanamayarak saldırganlarm üzerin elindeki tabancayı boşaltır.
Saldırganlardan kimi yaralanır, kimi kaçar. Müslüman kadınlar kurtulur. Müslüman kadının mahremiyeti için atılan bu kurşunlar, Maraş'ta zaten patlama noktasındaki savaşı başlatan ve güzel Maraş'a kurtuluş günlerini getiren kurşunlardır.
( ALTINOLUK Mecmuası. YUVAMIZ Eki. Ağustos 1986. Ahmet Maraşlı)
İbret alınmadığı için tekerrür eden Tarih’in sayfaları arasında yer alan bu İKİ OLAy İslami emirleri içine bütünüyle sindiremeyenler, Müslüman kadının mahremiyetine el ve dil uzatmaya kalkışmışlar, bu mahremiyetin bir parçası olan örtüyü adeta boy hedefi edinmişlerdir.” Temel gerçeğinin sadece iki örneğidir. Daha niceleri vardır, ibret ile bakılmalıdır.
Kadının bir meta olarak kullanılmak istenildiği, çiklet sakızı ve otomobil lastiklerine varana kadar müstehcen resimlerle şehvet penceresi açmak isteyenlerin, iki olayda yer alan kişilerden farkı yoktur. Asrın cehaletinde ve kaosunda “Medeniyet/ModaÇağdaşlık/Asrilik/Atatürkçülük/Cumhuriyet/Devrimcilik” dolmaları ile insanlara yutturulmak istenilmektedir.
Kadınları soyup soğana benzetmek isteyen zihniyet; ayni zihniyet, kullananlar ayni kişilerdir.
Sözüm ona günümüz modasında önemli bir yer tutan kadınların pantolonlarını avret mahalline yaklaşacak şekilde delenler, parçalayanların gayesi bellidir, iki olayda yer alan zihniyetin asrımıza uzanan bir projesinin, küçük bir parçasıdır.
Yahudiler ve Gâvurlar böyledir, değişmez, değişmeyeceklerdir.
Yazımı yine anlayanlar için bir şiirimle bitireyim:
“MODA” DİYE DİZLER YIRTIK
Cehâletin bu kadarı,
Göğüs açık, baldır çıplak.
Tavuğa atılan darı,
San ki bunak, hem de ahmak.
“MODA” DİYE DİZLER YIRTIK,
EDEP KALMADI BİR PIRTIK.
İkaz etsen hemen kızar,
Şikâyetçi olur, azar,
Hızması var, edin nazar,
İffet/Namus, mezat pazar.
NE SÖYLEYEM, KİME DİYEM,
AZ KALDI KAFAYI YİYEM.
Biri çıksın da söylesin,
Hâyayı, âra düylesin,
Sağır Sultan’a söylesin,
Gideni geri eylesin.
EDEP/HÂYA SÖZLÜKLERDE,
ERKÂN VAR MI YÜZSÜZLERDE?
KEMÂLİ zamandan bȋzâr,
Kalemi yazmazsa kızar,
Çirkef lağımlardan sızar,
Adalette ol bir hızar.
FELÂKEAT Mİ, KIYAMET Mİ,
DÂLÂLET Mİ, ALÂMET Mİ?
|