OSMANLININ 400 YIL HAKİM OLDUĞU FİLİSTİN/KUDÜS, BUGÜN YAHUDİ ZULMÜ ALTINDA
Eklenme: 08.08.2017 12:29
“Hz. İbrahim Peygamberden günümüze yeryüzünün en önemli hayat alanı Kudüs’ün bugünkü durumu içler acısıdır.
Hz. İbrahim ve bir çok peygamber’in medfun bulunduğu mübarek belde,bugün yahudinin zulmü altında inim inim inlemekte, İslam Âleminden bir ses çıkmamaktadır.
Tarihi kaynak, blilgii ve belgelere göre; Müslümanlar, Hz. Ömer ile mübarek beldeyi feth ettiler. İslam Ordusu Ubeyde Bin Cerrah önderliğinde şehri kuşattılar. Patrik Safronyus şehrin anahtarını Hz.Ömer’in kendisine vermek istedi ve Hz.Ömer şehre geldi. Fetih böylelikle tamamlanmış oldu. O sıralarda “İlya” diye isimlendirilen şehir için Hz. Ömer bir ferman yazdı ve ismini “Kudüs” olarak değiştirdi.
Uzun yıllar mücadelelerle boğuşuldu kutsal beldede. Bir dönem Mısır, Farisi, Roma hakimiyetindeki şehirde yahudiler az bir zaman bulunmuşlardır. Hristiyanlar için de önemli bire belde olan Filistin ve içerisindeki Kudüs hac zamanı kendilerinin uğrak mekânlarındandır.
Kudüs Müslümanlar için de oldukça önemli bir beldedir. Peygamber Efendimiz’in (SAV.) övgüsüne mazhar olmuştur. En sevgilinin, alemlerin Rabbine yolculuğa gittiği yerdir.
Kur’andaki ifadeye göre “etrafı mübarek kılınmıştır.” Ve Rabbimiz her türlü noksanlardan münezzehtir, Rabbimize hiçbir zorluk yoktur.
Sahabeler arasında Mescidi Aksa ve etrafına çok önem verilmiştir. Fetihten sonra Emeviler şehri kontrol altına aldılar ve onlarda çok önem verdiler. 661 ile 750 yılları arasında hüküm sürdüler. Abbasiler 750 ile 878 yılları arasında Kudüs şehrine hakim oldular. Abbasiler, Fatimiler ve Karmatiler arasında olan askeri darbelerden dolayı şehirde istikrarsızlık yaşandı. 1071 tarihinde Selçuklular tekrar mübarek beldeyi feth ettiler. Daha sonra bozuk itikatlı Fatımilerle yaptıkları çatışmalardan dolayı haçlılar, 80 yıl kadar Kudüs’ü işgal ettiler. Selçuklu Sultanlarından ve önemli devlet adamlarından bazıları Fatımiler’in ajanları tarafından ya zehirlenerek ya da suikastlerle şehid edildiler. Toloni, İhsidi ve Fatımiler (Mısırlılar) zamanında Kudüs ve Filistin Mısır’a bağlı kaldı.
1099’da haçlıların beldeyi istilasından sonra inanç ayrımı yapılmadan müslüman ve yahudiler hunharca katledildi. Dört halife döneminin ardından ilk “İslam Birliği’ni” kuran ve 1187 yılında Selahaddin Eyyubi Kudüs’ü Hittin Savaşı’nda haçlıların elinden geri almayı başardı. Kudüs halkına en iyi şekilde muamele yaptı. Kübbetü's Sahra’nın üstündeki haç işaretini kaldırttı. Şehrin restore, mimari ve yenilenmesine çok önem verdi. İslam Birliği’nin mimarının vefatından sonra haçlılar kısa bir süre tekrar hakimiyet sağladılar. 1244 yılında Necmettin Eyyüp tekrar “Müslüman Belde” yaptı. Ardından dünyayı kasıp kavuran Moğol istilasından Kudüs de nasibini alıyordu. 1259 yılında Memlükler, Moğolları yendiler. Şam Mısır ve Kutsal belde Kudüs’e hakimiyetleri 1517’ye kadar devam etti.
Osmanlılar 28 Aralık 1516’da Sinan Paşa önderliğinde, Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferinde Kudüs’e girdiler. Kudüs’ün Fethinden sonra Yavuz Sultan Selim, Mukaddes Kudüs şehrini 31 Aralık 1516 tarihinde ziyaret etti ve şehrin ismini Kudüs-ü Şerif olarak değiştirdi. Osmanlı Devleti Kudüs'e 400 yıl hakim olmuştur. Osmanlı için Kudüs her zaman büyük önem taşımıştır. Kanuni Sultan Süleyman, Sultan 4.Murad, Sultan Abdülmecid, Sultan Abdülaziz ve Cennet mekan Sultan 2. Abdülhamid Han Kudüs Şehri için pek çok hizmette bulunmuştur.
2. Abdülhamid Han’ın Siyonistlerin elinden kurtarması oldukça manidardır. Her cüretkarlığı gösteren korkak kavim siyonistler, toprak istemek, parayla satın almak, sultana rüşvet teklif etmek gibi terbiyesizliklere başvurdular. Sultan öyle bir strateji izledi ki 100 yıl bir daha cüret edemediler.
Osmanlı hakimiyeti Kudüs’ü bir dünya şehri yapmıştı. Bir takım asker ile idare edebilecek halde barış hakim olmuştu. Kudüs’e “lailahe illallah halilül rasulullah” yazdırılmasıyla üç dinin mensuplarının gönlü kazanılmış, 400 yıl süren barış tesis edilmişti.
1897 yılında Yahudi Kongresinde alınan kararları uygulamaya koyan siyonistler, 1917 yılında Kudüs’ün Osmanlılardan İngilizlerin eline geçmesine neden oluyor ve günümüzde de devam eden kan göz yaşının akması başlıyordu. 1948 yılında İsrail devleti ilan ediliyorken ilk tanıyan Müslüman ülke maalesef Türkiye oluyordu!
Etrafı mübarek kılınan belde Kudüs/Mescidi Aksa günümüzde Ömer’i, Selahaddin’i Yavuz’u, Abdülhamid’i özlemekte.
Ey Kudüs’ü Şerif, bizim dualarımızda seni kurtarıp etrafına barış gelmesi için Allah’a havale edip kenara çekildiğimiz günler bitecek. Elbette israile bir Seyid Onbaşı çıkıp haddini bildirecek. Elbette yakın bir gelecekte gargad ağaçlarını ektikleri günlere şükür edecek siyonistler.
Ne zaman mı?
Siyonistleri tükürükle boğmaya güç sahibi Müslümanlar duaları ettikten sonra Allah’a havale etmeyi bırakıp, yeryüzünde Allah’ın halifesinin kendisinin olduğunu hatırlayıp harekete geçtiği zaman!” ( Yeni Marmara Gazetesinde, Hasan Karabulut’un bir makalesi)
Daha güzel bir aktarma, anlatım ve âhir kelâm, bundan daha güzel olamaz.
Kudüs, Mescid-i Aksa, Kur’an’a göre; etrafı mübarek kılınan belde, bugün siyonizmin hedef tahtası haline getirilmiş, Müslümanların namaz kılmalarına müsaade edilmemiş, kılmak isteyenler şehit edilmiş, bu mübarek mescidin yerle bir edilmesi için her türlü oyun ve tuzaklara el atılmış, beynelmilel şer güçlerin yardım ve destekleriyle zalimlerin kamçısı haline getirilmiştir.
Siyonistleri tükürükle boğacak kadar güçlü Müslümanlar; gaflet uykularından uyanıp, ballı/börekli/çörekli sofralarından ve sefahat hayatlarından ayrılıp, cihad zırhını giydikten sonra bu mübarek belde kurtarılacaktır.
Bu konuda birçok yazı yazdım, FİLİSTİN KAN AĞLIYOR isimli bir de Oratoryo hazırladım.
“1948’den bu yana milyonlarca Filistinli topraklarından ediliyor ve mülteci kamplarında sefalet içinde yaşamak zorunda bırakılıyor.
İsrail ve Filistin arasında devam etmekte olan anlaşmazlıklar, bu topraklara barış, istikrar ve güvenlik sağlaması muhtemel müzakere umutlarını yok ediyor.
Silahlı güçler tarafından İsrail ordusuna ve sivil halka karşı gerçekleştirilen intihar saldırılarının yanı sıra İsrail ordusunun öldürdüğü binlerce Filistinli iki taraf arasındaki çatışmaları körüklüyor ve güven sarsıyor.”
Yazımı, yine anlamak isteyenler için bir şiirimle bitireyim:
AŞKTA, SAVAŞTA FİLİSTİN BİR ACI,
ŞEHİTLER VERİLDİ; ANALAR, BACI,
DUALAR SEMÂDA OLDU BAŞ TACI,
AĞLIYOR, YAŞ DÖKER KÂBE’DE HACI,
CİHAD SAVAŞINDA AĞLAR FİLİSTİN.
BAYRAKTA İNTİFÂ, YÜREKTE DÂVÂ,
GAZZE’DE GERGİNDİR HER ZAMAN HAVA,
DUMANLI HAVADA GİTTİLER AVA,
SUSUZ KALDI MÜMİN, GETİRİN KOVA,
SAPAN TAŞLARIYLA, ÇAĞLAR FİLİSTİN.
EZİLEN, SÜRÜLEN, ÖLEN MÜSLÜMAN,
BİRLİKTE EKMEĞİ BÖLEN MÜSLÜMAN,
ŞEHÂDET YOLUNDA ŞÖLEN MÜSLÜMAN,
CİHAD-I EKBERDE KÖLEN MÜSLÜMAN,
TEVHİTTE YEŞİLLER, BAĞLAR FİLİSTİN.
ORTADA KARANLIK, ÖLÜMLE KALIM,
SİYONİST ZİHNİYET ATIYOR ÇALIM,
AVRUPA BİRLİĞİ BAKIYOR FALIM,
SAVAŞTA KIRILDI, TUTMADI DALIM,
ÜMMETİN BAĞRINDA DAĞLAR FİLİSTİN.
MESCİD-İ AKSA, KANAYAN BİR YARA,
DÜNYA SEYREDİYOR, LEKELİ KARA,
MÜSLÜMAN KUDÜS’TE DÜŞERSE DARA,
KEMÂLİ KALEMİ MUHTAÇTIR VARA,
ŞEHİDİN İÇİNDE, SAĞLAR FİLİSTİN!
|