KARIŞIRIM!...KARIŞIRLAR!...
Eklenme: 03.08.2017 11:05
İkamet ettiği Şehirde “Dümenci” lakabı ile anılan, şirket ortaklarını çeşitli oyunlarla diskalife ederek, aile şirketi haline getiren bir patronun Gazetesinde; açık yerleri kapalı yerlerinden fazla olan bir hatun tarafından, bir yazı yayınlandı.
On sekiz yıl inandığı dâvânın Bayraktarlığını yapan, Bursa’da bir âbide, bir kale gibi yükselen bir gazetenin ismini taşıyan, “Bursa’nın Vicdanı, Hayra motor, Şerre fren” sloganları ile yayın hayatını sürdürürken, bütün ideolojileri çatısı altında toplamak imanını (!) taşıyan, zaman zaman Erbakan Vakfının, zaman içinde CHP’nin, bilmem kimlerin, hangi zihniyetlerin haberlerini manşet yapan, “Biz ticaret yapıyoruz...Kuru bir imanımız var..” diyen bir patronun gazetesinde...
Yazısı içinde iki tane de resim kullanmış: “Kıyafetime Karışma” ve
“ Şortuma da, baş örtüme de karışma.”
Bir hatunun fanusu ve namusu örtüyü şûûrlu olarak örten bir kişinin orada böyle boy göstereceğine inanmam. Manken olarak çıkarılmış olabilir. Doğru ise, Kıyamet âlametlerindendir...
Henüz, Allah’ın kesin emri kapanmayı iman edemeyen hatun, neler yazmamış ki?...
“Lütfen artık bi şey olsun! Bir aydınlanma, bir şeyler! Bu ülkede o kadar çok aydın, entelektüel, kitap, bilim, sanat sevdalısı insan var ki neden bu kadar susuyorlar anlamıyorum!
Bakın şimdi kadınlar ‘Kıyafetime karışma’ diye bir protestonun, etkinliğin içindeler. Hem türbanlı, hem mini etekli kadınlar kol kola yürüyor, birliktelik gösteriyor. Bundan daha güzel bir şey olabilir mi? Benim dekolteme, kolumdaki dövmeme, arkadaşımın başındaki türbana karışmak kimin haddi? Kusura bakmayın baylar, bayanlar! Ne geri kafalılığın temsilidir türban, ne tecavüzün, tahriğin sebebidir mini etek! Bu tür açıklama yapan insanların zihni kirli, bilinci kör, pis, eli dili irin kaplıdır kanımca…”
Yine bir düzmece provokasyon olan bir delinin tahra ile Atatürk’ün heykeline saldırısını; “Mal bulmuş mağribi” gibi ballandıra ballandıra anlatan kızımız, barış istiyor, her şeyin güzel olacağı müjdesini veriyor.
Şimdi yazarlık da ucuzladı... Eline kalemi alan, bir köşe bulan,patronuna yağcılık/yağdanlık yapmak gayreti (!) ile ağzına göre konuşuyor, ahkâm kesiyor, fetvalar veriyor, Vatanı ve insanlığı kurtarıyor.
“Emr-i bi’l-Ma‘rûf; Nehy-i ‘ani’l-Münker” diye temel bir kavram vardır.
Emr-i bi’l-Ma‘rûf; iyiliği emretme, Nehy-i ‘ani’l-Münker ise kötülüğü yasaklayıp ondan alıkoyma demektir. Ma’rûf, Kur’an ve sünnete uygun düşen, Allah’ın razı olduğu şeylerdir. Münker de Allah’ın râzı olmadığı, haram kıldığı şeylerdir.
Cenâb-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de iyiliği emredip kötülüğü yasaklamanın farz olduğunu şu âyet-i kerimeyle bildirir: “Siz insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a iman edersiniz.” [Âl-i İmrân, 3/110..] Bu önemli vazifeyi gücü yettiğince ifa etmek bütün müminlerin görevidir.
Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v): “Sizden biriniz çirkin bir iş görürse, onu eliyle değiştirsin; eğer buna gücü yetmezse, diliyle uyarsın; buna da gücü yetmezse, kalbiyle buğz etsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir”[ Müslim, “İman”, 20.] buyurmuştur.
Âlimler başta olmak üzere herkes gücü nispetinde bu görevi en güzel şekilde yerine getirmekle sorumludur. Kur’an-ı Hakîm’de: “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır”[ Âl-i İmrân, 3/104.] buyrulmaktadır.
İyiliği emredip kötülükten sakındırma görevi ağır bir sorumluluktur. Fahr-i Kâinat Efendimiz bu görevi yerine getirmeyenlerin durumunu şöyle haber vermektedir: “Bana hayat bahşeden Allah’a andolsun ki, siz ya iyiliği emreder kötülükten alıkoyarsınız ya da Allah, kendi katından sizin üzerinize bir azap gönderir. O zaman dua edersiniz, fakat duanız kabul edilmez.
İşte hakikat, işte İlahi emir, işte bu...Biz neredeyiz?...
Ece hatuna bir çift söz yeter sanırım: “Gazete sloganında: “Hayra motor, şerre fren” deniliyor. Hayırda var, şer de var... O zaman niye karışıyorsunuz? Demezler mi?...
Kelâmın güzeli kısa olsun, herkes alacağını alsın... ye
Yazımı bir şiirimle bitireyim:
KARIŞIRIM!...KARIŞIRLAR!...
“Şortuma Karışma”, çıktın sokağa,
Ahlakla barışma, Devrimci Ağa.
Barışla yarışma, bak şimdi çağa,
Milletle tanışma, çık artık dağa.
BU MİLLET KARIŞIR, DİNİNE BAĞLI,
HİZMETTE YARIŞIR, DİRİLİŞ ÇAĞLI.
Başında bir örtü, o da sokakta,
Ettiler dürtü, hızlı atakta,
San ki böcek börtü, gönlü patakta,
Kuru bir gürültü, havla ayakta.
KANDIRMA KENDİNİ, OYUNA GELME,
YIKMA ÖZ BENDİNİ, AĞLAYIP/GÜLME.
Allah’ın emrini, duydun mu bacım?
Eritir demiri, iman ilacın,
Vicdanın kemirir, ahlaktır tacın,
Yanarsın dipdiri, tövbe muhtacın.
SENİ KANDIRIR ONLAR, BEYNİN YIKARLAR,
FELÂKETTİR SONLAR, KİR/PAS AKARLAR.
Kitap Kur’an’a gel, Peygamberi bil,
Tutma bâtılın el, tövbe et, dikil,
Ağır yük taşır bel, tohum ol, ekil,
Fırtına değil, yel, kantarda çekil.
KEMÂLİYE GÜVEN, RAHLESİNE GEL,
DOĞRULUĞU ÖVEN; KORKMA, YOK ENGEL.
|