:: YAZI

Eklenme: 20.07.2017 12:27 


GÜL DİKENİ:
NEDİR KARNE HALİ?
BAŞKAN EDEBALİ,
DÜŞÜNÜN AHVALİ.
İSTERSEN OL VALİ,
NEDİR KARNE HALİ?
KEMÂLİ
BAŞKAN “EDEBALİ” NİN KARNESİ...

DİBÂCE Köşemde Yıldırım Belediye Başkanı İsmail Hakkı Edebali koltuğuna oturduğu zaman aynen şöyle yazmıştım:
“Cihan İmparatoru, Evliya Padişah Osman Gazi’nin Mürşidi, Hocası Şeyh Edebali’dir.
Bu gönül ereninin, mânevî mimarın, kutup yıldızının Osman Bey’e vasiyeti, öteler ötesinden günümüze kadar değerini kaybetmeden gelmiş, Kıyamet’e kadar da muhafaza edecektir.
Bu vasiyet masalarımız üzerinde, çerçevelerle duvarlarımızda ve kültür değerlerimiz arasında önemli bir yer tutar.
Sapla samanın, at itiyle it izinin birbirine karıştığı, değersizlerin tertemiz elde gezdiği, değerlilerin bir kenarda yalnız kaldığı bir kaos asrında; Edebali, Muhammet, Ali, Ebubekir, Osman, Hatice, Ayşe, Zeynep, Fatma, Amine, İsmail, İbrahim, Ferhat, Zekeriya,İsa, Musa, Recep….., gibi isimleri taşımak kolay değildir, er kişinin işidir. İsimlerin dahi bir vebâli, mesuliyeti ve Mahşer günü hesabı vardır.
Ana/Babaya ilk sual, evlatlarına yedirdikleri helâl lokma ve koydukları isim olacaktır. Mahşer günü isimleri ile çağrılan ümmet’in, isimleri, Taş, Kaya, Tuğçe, İrem, Devrim, Özgür, Samet, Asiye, Sanem, Rebah, Yesar, Necih, Nâfi, Eflâh, Cemre, Aziz, Kezban(Keziban)….., gibi isimleri koyanların vay haline..
Gürültülü/Patırtılı, kavgalı, şâibeli, ihanete dayanan belge/bilgilerin havada uçuştuğu, şer odaklarının oyun ve tuzakları, güdümlü mahut medyanın iftira ve yalanları altında bir seçim dönemi yaşadık ve ‘Millî İrâde’ tecelli etti, hak yerini buldu. İnsanların hesabı yanında, Allahın da var olan hesabı mukadder oldu, şer odakları gereken dersi aldı.
Hasbelkader nasıl olduysa başkanlığa seçildiği günü basını çağırarak: “İlk icraatım belediyede bulunan mescidi kapattım” diye övünerek, belediye amblemini bir haça benzeten, Zihniyeti belli, Ahmet Taner Kışlalı’nın adını meydana veren bir belediye başkan adayı da boyunun ölçüsünü aldı, Mevla onu koltuğa getirmedi.
Her zaman böyle olmaz mı?... Hakka dayanan Millî İrâde olduğu müddetçe, hak geldi mi batıl zâil olur, değerler yerini bulur. Hazreti Ademle başlayan insanlık savaşında bu hep böyle olmuştur, Kıyamet’e kadar da böyle olacaktır.
Köşe yazımda o tarihlerde şöyle demiştim: “İsmail Hakkı Edebali kardeşimiz, ateşten gömleği giyerek Yıldırım Belediye Başkanlığı koltuğuna oturdu. Ziyaretine gidemedik, nasip olursa gideceğiz.
İlk icraatı olarak, başkanlık kapısını söktürdü. Koltuğun ve görev yapacağı yılların hayırlı olmasını niyaz eder, başarılarının devamını dileriz.
Şeyh Edebali’nin Osman Bey’e vasiyetlerinden bazı cümleleri buraya almak istiyorum. Gönül ehli şöyle diyor, Başkanlık makamında bulunan Osman Bey’e:
“İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler.
Güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelâmlısın.Ama; Bunları nerede,
nasıl kullanacağını bilmezsen, Sabah rüzgârına savrulur gidersin.
Öfken ve nefsin bir olup aklını yener. Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın.
Dünya senin gözlerinin, gördüğü gibi büyük değildir.
Ananı, Atanı say, bereket büyüklerle beraberdir.
Bu dünyada inancını kaybedersen yeşilken çorak olur, çöllere dönersin.
Açık sözlü ol. Her sözü üstüne alma, gördün söyleme, bildin bilme. Sevildiğin yere sık gidip gelme, kalkar muhabbetin itibar olmaz. Üç kişiye acı:
Cahiller arasındaki alime, zenginken fakir düşene, hatırlı iken itibarını kaybedene. Unutma ki! Yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir. Haklı olduğunda mücadeleden korkma. Bilesin ki! atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler ...
Ey oğul, artık Bey'sin! Bundan sonra öfke bize, uysallık sana. Güceniklik bize gönül almak sana. Suçlamak bize, katlanmak sana. Acizlik bize hoş görmek sana, anlaşmazlıklar bize, adalet sana, haksızlık bize, bağışlamak sana.
Ey oğul, sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma ve insanı yaşat ki devlet yaşasın. Ey oğul, işin ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı. Allah yardımcın olsun!”
Başkan Edebali bunu çok iyi bilir, belki de masası üzerinde, çerçeve içindedir.
Aradan asırlar geçmesine rağmen, bu öğüt/vasiyet bugünkü gibi taze ve değerlidir. Herkes için geçerlidir. Keşke her makama böyle bir levha asılsa; başkan, âmir, memur, görevli her gün okuduktan sonra göreve başlasa..
“Öfke nefis, sabır, sebat, irade, nezaket, edep, ahlak, adalet, fazilet, haklı mücadelede korkmamak, cesaret, atalet, merhamet, sevgi, saygı, cömertlik, muhabbet” gibi hasletler insanı yükseltir, yüceltir, aynı derecede de alçaltır.
Genç, dinamik, aklını edeple kullanan İsmail Hakkı Edebali’nin, boş kubbede iz bırakacağı, birbirinden güzel eserler meydana getireceğine inanıyorum.
İlk icraatı olarak, yıllardan beri yıldırımın sırtında bir ur gibi bekleyen AHMET TANER KIŞLALI Meydanının, Türkiye’nin en yüksek ve büyük bayrağının dalgalandığı meydana BAYRAK MEYDANI isminin verilmesini talep ediyor, hayırlı ve doğru her hizmetinde, gayretinde gazete olarak yanında olduğumuzu bildirmek isterim.”
Yıldırım’a hoş geldin Edebali, Başkanlığınız hayırlı olsun!
Bir şiirimi size ve okurlarıma armağan etmek istiyorum:

BAŞLADI YARIŞ!
Fermânlar yazıldı, başladı yarış,
Siperler kazıldı, cihada varış,
Canımız hazırdı, iman yakarış,
Son durak Hazardı, aşkla yalvarış,
ÇIKTIK ANLIMIZ AK, UZUN SEFERE,
AÇ TA TARİHE BAK, RÜTBE NEFERE.

“Kırkambar” gayeler, sırtlarda yorgan,
Mukaddes pâyeler, yağlı ip urgan,
Kutludur sâyeler, âdil buyurgan,
Destan, hikâyeler, gönül doğurgan,
HAYKIRDI İLERLE!, GÜNEŞ DOĞACAK,
TEK VÜCUT, BİR ELLE, ŞERRİ BOĞACAK.

Mübârek bir dâvâ, ateşten gömlek,
Atlastan bir hava, ruhlarda ilmek,
Sımsıcak bir yuva, umutta dilek,
Dolacak bir kova, mazluma vermek,
HAKKIN GÜR SESİYLE, İNLEDİ KUBBE,
AŞKIN NEFESİYLE, KÜRREYLE, HÂBBE.

Secdelerde alın, dizler nasırlı,
Hak selamı alın, heybet kasırlı,
Fermânı tez salın, Tarih asırlı,
Ulu çınar dalın, dört anasırlı,
İŞTE ER MEYDANI, YİĞİT GEREKİR,
CİHANGİRİN KANI, İZ BIRAKIR PÎR.

Kemâli özünde, taşan selini,
Kor ateş közünde, alır terini,
Hikmetli sözünde, yüklü serini,
Ak alın yüzünde, bilir fėlini.
BAŞLADI BU YARIŞ, MENZİLE GİDER,
MÜJDELER VARIŞ, BİLMEYEN NE DER.
Aradan yıllar geçti... Köprülerin altından, yıkılan setlerden nice sular/seller geçti. Ömür de akıp gitti...Gün bugün, zaman diliminde buradayız. Nasip olursa yakında yeni bir seçim atmosferine gireceğiz, niceler gidecek, yeniler gelecek koltuklara/makamlara...
“Yiğidi öldür, ama hakkını ver...” atalar sözümüz ne güzeldir. Taşlar gediğine oturur, mânalar tamamlanır...
Yıldırım Tarihi; Başkan Edebali’nin projeleri, çalışmaları, gayretleri, titizliği ve dürüstlüğü ile yeni bir devir yaşadı, çok sayıda hatalarına rağmen..
İnsanların en büyük zaafı, nefsini sevmek, nefsinin esiri olmak ve pohpohlamayı bir rütbe olarak kabul etmektir. Acı bir gerçek olarak; günümüz anlayışında ve yetişen nesillerde “Ben”lik, şöhret, ün, şan ve methedilmek tatlı bir yemek gibi... Her taşın altında, medyanın her satırında, gecelerde, etkinliklerde Başkanları görürseniz, şaşmayın... Bu zamanın en büyük hastalıklarından biridir. Dipsiz kuyu, ateşten gömlek; koltuklarda oturanların en büyük imtihanıdır, bu imtihanı kazananlar çok değildir.
Yıldırım gibi çok mozaik bir yapıya sahip beldede, Belediye Başkanlığı yapmak kolay değildir...
İsmail Hakkı Edebali; dirayetli ve liyaketli bir Danışma Heyeti kurmadığından, yönetim birimlerine aynı kalitede kişiler getirmediğinden, daha çok önemlisi başkan yardımcılıklarına ve Daire Başkanlıklarına siyasi baskı, tavsiye ve diretmelerle adamlar getirildiğinden, menfaat beklemeyen dostların kendisini ikaz etmelerine rağmen hataların ve eksiklerin diz boyu olması mukadder olmuştur.
Cumhurbaşkanımız ve Başbakana, Millet Vekillerine Edebali hakkında çok sayıda dosyaların verildiğini, şikâyetler yapıldığını biliyoruz. Aldığımız duyumları ve fısıltı gazetesini, zaman zaman Başkanımıza mesajlarla bildirdiğimiz halde, önemli görmediği, dikkate almadığı vârittir.
Başkanı yazı yazdığım gazete ve internet köşelerinde zaman zaman tenkit ettim, başarılarını gündeme getirdim, mesajlarla zaman zaman kendisini uyardım. Hakiki dostun acı söyleyeceği, tenkit ve temennilerin zaman zaman kırıcı olabileceği gerçeğinde, Başkan Edebali bu olgunluğu göstermedi, kin bile güttü demek mümkün...
Her hafta CUMALIK GÜL DİKENİ dörtlüğümle Cumasını tebrik ettim.
Türkiye ve Dünyanın en uzun şiir kitabı SEHER YELİ eserimin Takdim yazısını yazdı, gala yapacaktık, nasip olmadı.
Dışarıdan getirilen,büyük miktarda paralar ödenen ehil olmayan niceleri etkinliklerde boy gösterirken, Bursa’da bulunan değerler, o sahada ehliyetli kişiler, eser sahipleri unutuldu, davet edilmedi, sebebi bilinmez...
Özellikle Ramazan programlarında “eğlence”havasının hüküm sürmesi, tenkitlere, küskünlüklere, darılmalara vesile oldu. Bursa’da bulunan hiç bir değere programlarda yer verilmedi.
Hatırası henüz soğumayan sadece bir olaydan bahsetmek istiyorum.
1987 Tarihinde basılan Tarihe Mührünü Basan, Bursa’da saltanat süren Osmanlı Sultanları ve Bursa Bibliyografyası isimli eserimi, yeniden düzenleyerek; Tarihe Mührünü Basan, Bursa’da Saltanat Süren Osmanlı Sultanları ve Bursa’nın Bilinmeyenleri isimli 454 sahifelik kitabın belediye tarafından basılmasını bir dilekçe ile makamına sundum.
Başkanın bundan haberi olduğunu sanmıyorum...
Kısa bir zaman içerisinde: “Bahse konu olan işlem ile ilgili kanun gereği ihale yapıldığı ve ihale kapsamında bu tür işlemler olmadığı için çalışmanıza gereken uygulama yapılamamaktadır.” Şeklinde anlaşılması güç bir cevabi yazıyla kitap CD.si iade edildi.
İkinci önemli bir acaip ve komik bir olay da şöyle. Kitap Festivali yapıldı. 40 yazar, 50 yayınevinin katıldığı festivale, iki kişi göstermelik olmak üzere Bursa’dan listeye konuldu.Böyle bir acaiplik ve komiklik olabilir mi?...Tarafından Türkiye ve Dünyanın en uzun şiiir kitabına takdim yazısı yazılan, yayınlanmış 83 eseri ile şu anda Türkiye'de rekoru elinde tutan şahsımızı bu festivale davet etmezken, mahut ve malum kişileri ağırladı, bedel ödedi.
Başkanı o makama getiren, site site gezerek gazeteleri dağıtan, oy isteyen, mücadele veren, gayret gösteren, menfaat beklemeyen dostlar yanında, etkinlik ve gecelerde aynı kişilerin boy göstermesi de ayrı bir yara olarak gündeme geldi, sitemler kendisine bildirilirken başkan aldırış bile etmedi.
Bilgi ve belgelerle daha birçok hata, eksik, noksanlıklar Başkan Edebali’yi bugünlere getirdi. Gelecek hayırlı ola inşaallah...
Reklam tahtalarında, orada/burada, medyada, yerli/yersiz etkinlik ilanları, boy gösteren reklamların biri çok entresan. Cnes Rekorlar Kitabına girmek için “En uzun horon” gayreti/etkinliği komedi haline geldi. Milyarlar ödeyerek, misafirleri ağırlayarak, konaklayarak Bursa’ya getir, neyimiş en uzun horon tepilecek miş...Güler misin, ağlar mısın?.. Bu kadar israf, masraf, el insaf...
Menfaat ve şöhreti tekmeleyen, sert ve dürüst samimiyeti riya perdesi altında saklanan yapmacık nezaket ve dalkavukluktan üstün tutan zihniyet ve kalemler dimdik ayakta, koltuklardakiler gidicidir.
Yeni bir seçim ufukta... Bakalım kim kala, kimler gide... Önemli olan boş Kubbede hoş bir seda ve iz bırakmaktır. İnsanlar eseri,hayvanlar semeri ile kalır.
Dostlar da her zaman acı söyler... Menfaat beklenmeyen yerde; sert ve dürüst bir samimiyet vardır, riya kaçacak delik arar.

  Yorum gönder
 
Diğer yazılar

* ASRIMIZIN BÜYÜK HASTALIĞI ÇIPLAKLIK...
* HASTALAR RİSALESİ HASTALIKLA BARIŞMAYA VE BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRİR
* BİR DAMLA VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
* ŞİKÂYET VE KARAMSARLIK SONSUZU...
* ŞİKAYET!..
* AK PARTİ NEREYE GİDİYOR?...
* ANARŞİ VE TERÖRDEN KURTULMAMIZ “HUCURAT SURESİ” İLKELERİNDE YER ALIYOR
* ERMENİ CEMAATİ VE KÜRT BİLİNEN ERMENİLER
* İBRETLİK BİR HİKÂYE
* ERMENİ CEMAATİ VE KÜRT BİLİNEN ERMENİLER


Tüm Yazılar

 
© 2006 - 2024 İlhan YARDIMCI
Tasarım & Yazılım Sinan Eldem