AHİT, AKİT VE MİSAK OLARAK NİKÂH VE BOŞANMA FȖRYASI
Eklenme: 13.02.2017 19:52
Resmi ağızlardan çıkan ve Cuma hutbelerine konu olan rakam ürkütücü ve korkutucu.
2015 yılında ülkemizde 602.982 çift evlenirken, 131.830 çift boşanmış. Bu boşanmalar neticesinde 109.978 çocuk, anne şefkatinden, baba merhametinden mahrum bırakılmıştır.
İki yıl da hesaba katılırsa; azalma olmayıp, çoğalmalar çığ gibi büyüyor.
“Adalet Sarayları” ha bire yapılıyor, Mahkemelerin sayısı çoğaltılıyor, hakim ve savcılar kum gibi; suç oranları azalmıyor.
Asrın kaosunda, insanlığın hüsranda olduğu bir zaman diliminde, Kıyametin kapısında ; bunun sebeplerini sorduk mu? Önce nefsimizde aradık mı? Verilen cevapları, doğruları
görebildik mi?
Görmeyen gözle, duymayan kulakla, hissetmeyen ruhla imana ve akla dayanan Hakkın istediği, emrettiği doğrulurda nasıl buluşur, hayatımızda nasıl yaşarız?
Yeni evlenen bir ailede, nikâh önemlidir. Yine bir kambur olarak dışarıdan aldığımız medeni kanunla kadın ne haldedir, hakları nedir, yapılan nikahlar, ne derece doğru, huzur verici, bu tartışılabilir. “Dini Nikâh”tan kaçanlar, adına “İmam Nikâhı” diyenler de ayrı bir yara ve kambur olarak içimizde...
Resmi ve ehil ağızlara göre Nikâh; “Sadece iki bedeni bir araya getiren şekilsel bir ritüel değildir. Nikâh, eşlerin Yüce Allah’ın adını şahit tutarak bir ömrü paylaşmak üzere birbirlerine verdikleri sözdür. Nikâh, hem bir ahid, hem bir akit, hem bir misaktır. Ahit ve muahede, yani sözleşme olması itibariyle nikâh bize ahlâkî bir sorumluluk yükler. Akit olması itibariyle nikâh, bizi hukuki sorumluluk altına sokar. Misak olması itibariyle de nikâh, eşlerin sadece birbirlerine değil, aynı zamanda Allah’a söz verdiklerini ve sorumlu olduklarını hatırlatır.
Nikâhtaki misak üzere kurulan aile yuvasının temeli sadakate dayanır. Aile olmak, iyi günde, kötü günde, varlıkta ve yoklukta eşlerin birbirlerine sadık kalmalarını gerektirir. Birbirlerinin hak ve hukukuna sahip çıkmalarını icap ettirir. Ailenin temelinde emanet bilincine sahip olmak vardır. Zira eşler, birbirine Allah’ın emanetidirler. Onlar, nikâhta birbirlerine söz verirlerken aslında emanetini koruyacaklarına dair Allah’a söz verirler. Kendisi gibi mükerrem bir varlık olan eşinin gönlünü incitmeyeceğini, haysiyetini zedelemeyeceğini, Allah’ın emanetine asla ihanet etmeyeceğini dile getirirler.
Aile kurumunun günümüzde nice tehlikelere maruz kaldığı bir gerçektir. Özellikle bazı yayınlarda aile mahremiyetinin çiğnenmesi ve nikâhsız birlikteliklerin adeta özendirilmesi, aile anlayışı ve yaşantımızda büyük tahriplere yol açmaktadır. Evlendirme adı altında yapılan kimi programlarda ise aileye yönelik değerlerin istismar edilmesi ve ayaklar altına alınmasıyla aile müessesesi itibarsızlaştırılmaktadır. Diğer yandan ihanet, aldatma, şiddet gibi sebeplerden dolayı işlenen cinayetlerin, kararan hayatların, dağılan yuvaların, tükenen umutların sayısı azımsanamayacak kadar çoktur. En üzücü olanı ise bu olumsuzlukların neden olduğu mağduriyetten en fazla masum çocukların ve kadınların etkilenmesidir.
Ailede sadakat ve meveddeti temel şiar kabul eden bir dinin müminleri için bu rakam ürkütücü boyutlardadır.”
Devletin resmi kanalı TRT 1 ve diğer kanallarda, özellikle beslenen/desteklenen mahut MEDYA’da, bütün dizi ve programlarda, kadın bir meta olarak kullanılmakta, böyle olmaları körüklenmektedir.
Haber okuyan bir bayan spikerin dahi göğsünün açılmasının medeniyet ve çağdaşlıkla izahı mümkün değildir.
DİRİLİŞ-ERTUĞRUL dizisinde Hayme Ananın göğsünü açan zihniyet nasıl izah edilebilir?
Yüzlerin boya çanağı, gözlerin, kirpiklerin, dudakların şehvete davetiye çıkaran şekillere sokulmasının izahını; Akl-ı Selim, İman-ı Kâmil kimseler yapabilir mi?
Yazımı, anlayanlar için yine bir şiirimle bitireyim:
GÖNÜLDEN DAMLALAR
Benliğini kaybeden, sudan çıkmış bir balık,
Edepsizce aybeden, aklı noksan bir alık,
Zalim gibi darbeden, olamaz ki babalık,
Boş kelâmı sarfeden, olur ancak sobalık.
ASÂLET MAYADANDIR, BOZUK İSE DÜZELMEZ,
EDEPLE/HÂYADANDIR, YÜZSÜZ OLAN ÜZÜLMEZ.
“Ben” gönülde saklıdır, kullanan ârif olur,
Hak sahibi haklıdır, zorlukla onu bulur,
Zalimler dayaklıdır, tövbe etse kurtulur,
Yürüyen ayaklıdır, gün gelir unutulur.
İÇİNDE SAKLI BİR “BEN”, VARDIR SENDEN İÇERİ,
‘BEN’LERİ BİLİRSEN SEN, HIZAR OLUR BİÇERİ.
Asâlet yüzün akı, asȊl olsa duygular,
Mücevherat, bir takı, olmaz asla kaygular,
Cepte keskin bir çakı, olsa bile kurgular,
Bülbül ol, gülde şakı, olur sana saygılar.
ASÂLET “BEN”LE KAİM, KENDİNİ “BEN”DE ARA,
DOĞRULUK OLSUN DAİM, YÜZÜNE DÜŞMEZ KARA.
Maya olursa bozuk, ahvadı bozuk gelir,
Diksen bitmeyen kazık, boyu nasıl yükselir,
Yenir mi tatsız hazık; zerde, tatlı istenir,
Altından olsa tozluk, akıl yoksa cücelir.
SU AKMAZSA GÖZE’DEN, AKAN SULAR KESİLİR,
ÇAĞLAYANDAN SÖZ EDEN, GÖZELERİ NE BİLİR?
Damladan olur Deryâ, Deniz farkında olmaz,
Kâmiller bunu der ya, âh! alan yerde kalmaz,
Sırta yükle angarya, kapını kimse çalmaz,
Yunan Kopili Parya, Müslim selamı almaz.
KEMÂLİ’DEN DAMLALAR, KALEMDEN ÇIKTI, AKAR,
ÂHENK DOLU MÂNALAR, AĞYÂR SETLERİ YIKAR.
|