:: YAZI

Eklenme: 01.09.2016 13:49 


ATİLLA Özdür ağabeyimiz; zamanı yıpratan bir yazar...Milli Gazete’de uzun yıllar yazdı. Şimdi emekli, Yeni Marmara gazetesinde ara/sıra yazıyor.
Yeni kuşağın hiç anlamadığı, raflarda gizli kalmış tozlanmış meseleleri yeniden gündeme getirir.
Abdülmuttalip Yıldırım isimli, Binbaşı rütbeli bir kişinin hayat hikayesini dile getiren Özdür şöyle yazmış:
“Askerliğe ortaokulda başlamış. Askeri liseleri kapatma projesinin yanlışlığını sergileyen az bulunur canlı bir delil...
Maarif ilk mekteplerinin hemen ardından başladığı askeri tahsil hayatı yine askeri okullarda bitmiş. Herhangi bir hoca efendinin Rahle-i Tedrisinden ders almamış…
Dindarlıkla falan bir ilgisi olmamış. İnsan arada sırada bir kaç kadeh devirebilirse de, bu arada sıralık eğer alışkanlık doğurursa, kişi de ayyaş olup çıkarmış. Bu itibarla, aklını kullanıp alkol ve içkinin yanına yaklaşmamış…
Demek ki FETÖ’cülükte suç ve kabahat askeri liselerde olmaktan ziyade, talebenin aklını hippileştiren sistemde…
Aklını kullanıp kendini ayyaşlık çukuruna düşmekten koruyan 13 yaşlarında askerliğe adım atmış Abdülmuttalip Binbaşı, bu kez başlamış kendini sorgulamaya…
Kimdir, nereden gelip nereye yolcudur. Getirenle götürecek olan da kim olup, gideceği yer neresidir ?...
Kimliğini öğrenmeye yönelmiş…
Türkiye’de Peygamer Ocağı’na yer vermeyen YAŞ, Atatürk’ün Ocağı üzerinde giriştiği rutin temizlik hareketlerinin birinde çengelini bu binbaşıya da takmış…
1996 yılında Atatürk’ün Ocağı’ndan atılan Binbaşı Adülmuttalip, Urfa’ya gelerek belediyede bir işe yerleşir.
28 Şubat’ın uğursuz çengeli binbaşının nafakasını gasp edince, mumaileyh bunalıma girer. Aylarca boş gezer. Üniforması sırtındayken kendisine dost olanlar da, ordudan kovulması üzerine selam sabahı keserler…
Bir ara özel sektör fabrikalarından birinde iş bulur. Kısa bir zaman sonra patronu konuşup dertleşmek amacıyla kendisini çağırır. Başlarlar tatlı tatlı sohbete. Sohbet havasının münasip olduğu bir anda işveren dostu ;
“Muttaiıp bey, bizi de fişlerler. Bize de zarar verirler. Sizi çok sevdiğimiz halde ne yazık ki, işinize son vermek zorunda bırakıldık. Özür beyan eder bizleri bu hale düşürenleri Allah’ın adaletine havale ederim. Kusuruma bakmayınız”…
Binbaşı bir daha yıkılır. Çünkü çaldığı bütün kapılar yüzüne kapatılıyor. Bu yıkılışın ardından kapanan kapılar gibi gözleri de kapanır…
Gözünü açtığında Kayseri Cevher Nesibe Hastanesi Psikiyatri bölümündedir. Delilerle yan yana yatarken yeniden dalar gider. Tekrar gözlerini açtığında bu kez Âhirettedir…
Rahman ve Rahim olan Rabbi, bütün mazlumların önünde kendisine ve bütününe rahmet diyor…
Mütebessim çehresiyle Binbaşı Abdülmuttalip Efendi, hüzün yüklü bir sesle soruyor,
Ya diğer subay ve astsubaylar ?…
Akabinden Adülmuttalip binbaşı dinlenmek üzere getirildiği Urfa Öğretmenevinin dokuzuncu katındadır. 44 yaşlarındadır. Bunalımdan kurtulamayınca buradan dokuzuncu kattan, kendini aşağıya bırakıverir…”
İbret ve hikmet dolu bir serüven... Daha nicelerini böyle gördük, dinledik, kitap haline gelen eserleri okuduk.
“Adaleti Savunanlar Derneği-ASDER-” tarafından basılan çok çeşitli Yaş Kararları ile ordudan atılan insanların dramlarını, acı sonlarını okuyabilirsiniz.
İbret alınmayan tarih tekerrür etmez... Etmedi.. Görmeyen gözler gördü, sağır kulaklar işitti, cüce beyinler idrak etti. 15 Temmuz Darbesi bizi yeniden kendimize getirdi.
Askeri okullar kapatıldı, layık oldukları cezaları çekmek üzere onbinler yakalandı, hapishanelere tıkıldı. Soruşturmalar başladı, Mevlam sonunu hayırlara vesile kılar inşaallah.
Atilla Özdür’ün ifadesiyle: Sözüm ona, “Atatürk’ün Ocağı”, 28 Şubat ihanet ekibince Adülmuttalip’lerden temizlenince, meydanı boş bulan FETÖ’cülerle dolduruldu .
Aslında bu ocak, 13 yaşında asker elbisesi giyenlerin yerine, şeytani çiftletleştirme yoluyla gerçekleştirilen suni ilkah ürünleriyle doldurulmuştu…
Bunlarca da hayat, her yönüyle yaşanmaya değerdi. Öylesine değer ki, devletin bölücü terör örgütlerine karşı giristiği hava ve kara harekatlardaki başarısızlıklara varıncaya dek, her türlü orospuluğa kadar, değerdi…
15 Temmuz sonrasında yalın görüntüsü karşı tepkiyi andırsa da, Ocak, Peygamer Ocağı havasını teneffüse yönelerek söz konusu suni ilkah ürünlerinden temizlenmeye alındı…
Aman dikkat kurunun yanındaki yaş deyiminde ifadesini bulacak Yeni Abdülmuttalip’lerin akıl sağlıklarına karşı, aman dikkat…”
EVET; AMAN DİKKAT!... KURULARIN YERİNE YAŞLAR DA YANMASIN!... Şimdi kuzu postuna bürünen, pusuda bekleyen ayıların, domuzların, yılanların ihbarlarında Atatürkü kullandıkları unutulmasın.
Dumanlı havayı seven kurtlar, ayılar, yılanlar yeni senaryo vce oyunlar peşindedir, tehlike henüz geçmiş değildir.
Yazımı yine bir şiirimyle bitireyim:
PUSU KALLEŞ SİMİDİ
Yıllar bekler pusuda, arkasında bekleyen,
Beden rahat uykuda, rüyalarda tekleyen,
Kurtuluş var korkuda, gayretle emekleyen,
Âdil olan sorguda, adaleti yükleyen.
PUSU KALLEŞ SİMİDİ, BAYATLARSA HİÇ YENMEZ,
AKIL AÇAR KİLİDİ, BUNA MAHARET DENMEZ.

Pusu; kim, nasıl kurar, tüm insanlar uykuda,
Pusudan kimler korkar, mâna dolu korkuda,
Kuranlara kim bakar, sorular hep askıda,
Sonunda kimi yakar, manşet olan baskıda.
ÖLÜMÜ KORKUTANLAR, PUSUYU DA KORKUTUR,
NEFSİNİ UYUTANLAR, KENDİNİ DE UNUTUR.

Fare de pusu kurar, peyniri kapmak için,
İnanan hûşu duyar, bir gönül yapmak için,
Fermân gelirse uyar, Rabbine tapmak için,
Varını boşa koyar, dünyayı satmak için.
PUSULAR FARKLI OLUR, ZAMAN GELİR DEĞİŞİR,
ATILAN HEDEF BULUR, KENDİ İLE SEVİŞİR.

Sabah vakti cüdamlar , gaflet ile uyurken,
Pusu kuran adamlar, ayakta dik dururken,
Şehitten al kan damlar, mermi insan vururken,
Yere düşen fidanlar, genç yaşında kururken.
NEFSİNE PUSU KURSAN, SONUNDA KURTULURSUN,
KURTULUŞU BİR SORSAN, KALIPTA YONTULURSUN.

Pusulayla pusuyu, bulmak kolay iş değil,
Terk et fazla uykuyu, değerlere ver meyil,
Araştırma kuytuyu, haram dağ yıkar çeğil,
Kendin için sorguyu, yapar isen sen eğil.
PUSULA YÖN GÖSTERİR, PUSU İNSAN ELİNDE,
HABER GELİR SESLENİR, BİR BİLİNMEZ DİLİNDE.

KEMÂLİ nefsi için, pusu kurar da bekler,
Pusular biçim biçim, bilmez bunu bebekler,
Kudret-i Hak’ta hiçim, sır dolu kelebekler,
Mûâllakta bin niçin, bizi bekler emekler.
HAKKA PUSU KURANLAR, KENDİ DÜŞEN AĞLAMAZ,
PUSUDA KUDURANLAR MEVLÂ’YA EL BAĞLAMAZ.

  Yorum gönder
 
Diğer yazılar

* ASRIMIZIN BÜYÜK HASTALIĞI ÇIPLAKLIK...
* HASTALAR RİSALESİ HASTALIKLA BARIŞMAYA VE BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRİR
* BİR DAMLA VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
* ŞİKÂYET VE KARAMSARLIK SONSUZU...
* ŞİKAYET!..
* AK PARTİ NEREYE GİDİYOR?...
* ANARŞİ VE TERÖRDEN KURTULMAMIZ “HUCURAT SURESİ” İLKELERİNDE YER ALIYOR
* ERMENİ CEMAATİ VE KÜRT BİLİNEN ERMENİLER
* İBRETLİK BİR HİKÂYE
* ERMENİ CEMAATİ VE KÜRT BİLİNEN ERMENİLER


Tüm Yazılar

 
© 2006 - 2024 İlhan YARDIMCI
Tasarım & Yazılım Sinan Eldem