ASRIN KAOS VE CEHÂLETİNDE, KÜRESEL TERÖRÜN HEDEF ALDIĞI DİN: İSLAM
Eklenme: 21.11.2015 04:03
Dünya ülkeleri arasında, geleceğin en büyük Devleti olma yolunda hızlı adımlarla yükselen/yücelen Osmanlının son kalesi, mübarek miras temsilcisi TÜRKİYE’DE çok şeyler değişti. Kabuklar çatladı, kozalar yarıldı, perdeler aralandı, tabular yıkıldı; güzellikler devam ediyor.
Diyanet İşleri başkanlığının her Cuma hutbeleri; yurt içi ve yurt dışında bütün camiylerde tek ses, tek yürek, tek bilek olarak atıyor, ruhları yeniden dirilişe davet ediyor.
Bir hutbelerinden aldığım özlü cümlelerle, ben de sizlere seslenmek istiyorum.
“Allah’ın varlığına ve birliğine iman etmek, O’na hiçbir konuda ortak koşmamak ve sadece O’na kullukta bulunmak” Dünya saadetinin temel kaynaklarından biridir.
öldürmeyi değil yaşatmayı, zulmetmeyi değil hakkı gözetmeyi, batıla değil hakikate tabi olmayı, hayâsızlığı değil iffeti kuşanmayı ve erdemli duruş, cehaleti değil bilgi ve hikmeti öğütlemek, savaşı değil barışı, terör ve vahşeti değil vicdan ve merhameti, fitne ve fesadı değil sulh ve salahı öğretmek,vurdumduymazlığı değil sorumluluğu, bencilliği değil paylaşmayı, bölüp parçalamayı değil birleştirmeyi esas almak; Allah ve Peygamberin buyrukları arasındadır.
İslam; hayatın her kesitine vicdan ve merhameti bir ilke, bir prensip olarak yerleştirdi. En zor zamanlarda dahi zulme, şiddete ve haksızlığa asla müsaade etmedi. Meşru müdafaa sadedinde değerlendirilen savaşın bile bir hukuku, bir ahlakı olduğunu asırlar öncesinden insanlığa haykırdı. Kadına, çocuğa, yaşlıya, tabiata dokunulmasını, zarar verilmesini kesin olarak yasakladı. Bu insaf ve merhamet çağrısı kısa sürede tüm coğrafyalarda yankı buldu. Müslümanlar, âleme silah, şiddet ve vahşet değil; sevgi, merhamet, şefkat, adalet ve hakikat medeniyeti taşıdı.
İbrahim Suresi, 14/3. Ayetlerde mevla şöyle buyurur: : “Dünya hayatını Âhiret’e tercih edenler, Allah’a giden yolu kapatanlar, onu eğri ve çelişkili göstermek isteyenler var ya, işte onlar derin bir sapıklık içindedirler.”
Bir Hadis-i Şerifte ise Peygamberimiz (s.a.s) : “Müslüman, elinden ve dilinden Müslümanların güvende oldukları kişidir. Mümin ise canları ve malları hususunda insanların kendisinden emin oldukları kişidir.” ( Tirmizî, İmân, 12.)
Ancak zamanla, Asrın kaosunda, cehaletinde, hüsranında; kimi cahil müntesipler, dinin özünden, ruhundan, hayat veren değerlerinden uzaklaştı ya da türlü hile ve desiselerle uzaklaştırıldı. İnsanı yaşatmak ve ona varlık gayesini anlatmak üzere gelen bir din, nice süfli emellere alet edildi. İslam, bütün hakikatleri insanlığa bildirmişken kimileri, hakikatin sadece kendi ellerinde olduğunu iddia eder hale geldi.
Yüce Dinimiz İslam, bugün büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır. Zira İslam’la, Müslümanlıkla ilgisi olmayan cinayet şebekelerinin işlediği cürüm, saldırı, vahşet ve katliamlar ne yazık ki İslam’la birlikte anılır olmuştur. Modern zamanların tüm insafsızlığı, vicdansızlığı, adaletsizliği İslam’a ve masum Müslümanlara mal edilmeye çalışılmaktadır. İslam, vicdanı ve insafı kirlenmiş, yüreğitükenmiş insanlarca terör ve vahşetle birlikte zikredilerek olumsuz bir İslam imajı ve algısı üretilmektedir. Dinimiz, itibarsızlaştırılmaya, İslâm’la ilgili, insanların kalplerinde bir endişe ve korku oluşturulmaya çalışılmaktadır.
İnsanlığa rahmet olarak gelen bir dinin, bir kitabın, bir peygamberin ve o dine mensup olan insanların bu tür terör olayları üzerinden itibarsızlaştırılması, en az işlenen bütün bu vahşetler kadar ağırdır. Yeryüzündeki en büyük cinayet, ahlak ve hukuk tanımayan katliamlara cihat adı verilmesidir. İslam dininde, hayat rehberimiz olan Kur’an-ı Kerim’de böyle bir anlayış yoktur. Dinimizin cihat anlayışı, öldürmek değil, yaşatmaktır. Harap etmek değil, mamur eylemektir. Gönüllere kin, nefret, intikam tohumları değil, sevgi, şefkat, merhamet tohumları ekmektir. Yeryüzüne şiddet, terör ve vahşet üzerinden korku değil, hak ve hakikat yoluyla barış, güven, huzur ve adaleti yaymaktır.
Din adına masum insanları, kadınları, yaşlıları, çocukları acımadan öldürenler aslında bütün insanlığı katletmektedir. Ne hazindir ki, İslam’ın yüksek şiarı olan tekbir, bu vicdansızlıklara alet edilmektedir. Aslında Ankara’da Paris’te, Beyrut’ta, Bağdat’ta, Nijerya’da, hâsılı dünyanın dört bir yanında öldürülen sadece masum insanlar değil, âlemlere rahmet olarak gönderilen İslam’ın yüce değerleridir. İnsanlığını yitirmiş, gözü dönmüşlerin yaptıkları yüzünden tahkir edilen, Kerim Kitabullah’tır. İtibarsızlaştırılan, Merhamet ve Şefkat Peygamberi Habibullah Muhammed Mustafa’dır. Ötekileştirilenler, dışlananlar, teslimiyetle bu kitaba, bu peygambere gönül veren sadık ve masum Müslümanlardır.
“Allah’ın varlığına ve birliğine iman etmek, O’na hiçbir konuda ortak koşmamak ve sadece O’na kullukta bulunmak” Dünya saadetinin temel kaynaklarından biridir.
Bugün, din kisvesine bürünmüş cinayet şebekeleri, geçmişten günümüze birikmiş öfkeleri, incinmiş onurları, bastırılmış duyguları, yıkılmış hayalleri istismar etmektedir. Onlar bugün, tarihte acı hikâyeleriyle hatırladığımız, ortalığı yakıp yıkan, topyekûn medeniyetimizi tahrip eden Moğollarla aynı yöntemi kullanmaktadırlar. Vicdan ve insaf medeniyetine kast eden Haçlılarla aynı yolu yürümektedirler. Bu coğrafyanın masum insanlarını ölümlerden ölüm beğenmeye mecbur edenler, aslında tüm insani değerlere kastetmektedirler. Ancak bizler biliyoruz ki, dillerinden tekbir düşmese de, alınları secdeden kalkmasa da insanlık dışı katliamların faillerinin İslam’la uzaktan yakından asla ilgisi yoktur. Zira insana ve insanlığa yönelik bu tür vahşeti gerçekleştirenlerin, onları yönlendirenlerin ne Allah’a saygıları, ne de herhangi bir dine mensubiyetleri söz konusu olabilir.
Geliniz dünyada huzura, Âhirette kurtuluşa erebilmek için İslâm’ın rahmet yüklü mesajlarına yeniden sımsıkı sarılalım. Çocuklarımıza ve gençlerimize sahip çıkalım. Onlara inanç ve değerlerimizi doğru öğretelim. Sahih dini bilgiye ulaşma ve sahip çıkma çabasını hiç elden bırakmayalım. Sunulan her dini bilgiyi araştırma ve incelemeden kabul etmeyelim. İslâm’ın rahmet iklimini en güzel şekilde temsil etmek için gayret gösterelim.
Kan çanağı haline gelen gözlerimizden sel olup akan gözyaşlarımızın hicrani ile rabbimize dua edelim, yalvaralım: “Rabbimiz! İlmimizi, anlayışımızı artır ve bizi salih kullarından eyle!” AMİN!...
Yazımı bir şiirimle bitirmek istiyorum:
TEVHİT MAYASINDA BİR OLDUK!
Edirne, Hatay, Kars Vatanda toprak,
Millet-i sâdık, ümmet der adına.
Şühedaya kefen kurumuş yaprak,
Tarihi oku, yeni ahfâdına.
TEVHİT MAYASINDA BİR OLDUK; BİRİZ,
BİRİMİZ HEPİMİZ, HEPTE BİRİMİZ.
İmanla yükselen, inmeyen bayrak,
Kalenin burcunda, surlarda sancak,
Allah önünde baş eğeriz ancak,
Gelecek İslam’ın, zafer olacak.
HAYKIRALIM TAŞ, TOPRAK DİLE GELSİN,
ARŞA ÇIKAR HAKİKAT, AŞK YÜCELSİN.
Hapishane, mezar, gönüller vicdan,
İbret ile nazar, âhenkler vicdan,
İstiklal-i Hazar,edepler vicdan,
Hakkı yazan, yazar, istekler vicdan,
KARARIRSA, OLMAZSA OL VİCDANLAR,
VÎRÂN OLUR, YIKILIR KÖŞK-Ü HANLAR.
Uludağ dibinde varsa çakıl taş,
Mazlum karnında helal bir lokma aş,
Leylâ’nın yüzünde varsa Hilal kaş,
Cehennem’e sütredir bir damla yaş,
HARAM DAĞI YIKAR BİR TUTAM ÇEĞİL,
HAKKA DAYAN, HAKKIN ÖNÜNDE EĞİL.
Birlik olduk, rahmet yüklü bulutlar,
Kardeş bulduk, tükenmedi umutlar,
Fermân oldu Haktan gelen komutlar,
Yunusun gezdiği diyarlar, yurtlar,
İNANDIK BİRLİKTE, BİRLİK YÜRÜDÜK,
ÖLMEZ DİRLİKTE, SİPERDE SÜRÜNDÜK.
Millî Mefâhiri anlatır babam,
İstiklal Harbinde koşarken anam,
Şehitler kervanı sonuncu dedem,
Ermeni yakmış, yüzü benli ninem.
YEDİ DÜVEL İLE EYLEDİK SAVAŞ,
İŞTE BİZ BÖYLEYİZ DADAŞIM GARDAŞ.
Türk, Kürt, Boşnak, Laz, her evde var gazi,
Kader-i Birlikte yazılan yazı,
Dergâh-ı İzzette, alırız hâzı,
Bir kırık mızrapla, âşığın sazı,
HORLANSAK TA, BİZLER CİHAN ERİYİZ,
ÇAĞLAR ÖTESİNDEN HAK ÖNDERİYİZ.
Vatan bizim, Millet bizim, Can bizim,
Yatan bizim, Ümmet bizim, Kan bizim,
Bayram bizim, Devrân bizim, Han bizim,
Seyran bizim, Hayran bizim, Tan bizim,
KUR’AN BİZİM, SÜNNET BİZİM, DİN BİZİM,
EZAN BİZİM, KANDİL BİZİM, GÜN BİZİM.
Seher vakti, yel bizim, esen bizim,
İnce kemer, bel bizim, çeken bizim,
Nazlı yâre gel bizim, eken bizim,
Âşıklarda tel bizim, biçen bizim,
GÜLİSTANDA GÜL BİZİM, DİKEN BİZİM,
MOR DAĞLARDA TÜL BİZİM, ÇÖKEN BİZİM.
KEMÂLİ kaleminde, tâviz vermez,
Bozulan cihanda kötülük bilmez,
Akar göz yaşları, akanı silmez,
Boş olan sözleri önlere sermez,
YETMİŞ YEDİ MİLYON, AYNI SOFRADA,
ÇATLASIN DÜŞMANLAR, KALSIN TAFRADA.
|