DİRİLİŞ “ERTUĞRUL” DİZİSİNDE AYKIRILIKLAR…
Eklenme: 20.12.2014 13:20
Engin Altan Düzyatan, Esra Bilgiç ve Kaan Taşaner’in başrollerinde oynadığı Diriliş dizisi TRT 1 de başladı.
Bizim vergilerimizle ayakta durabilen TRT’nin bütün kanalları, Devletin, Başbakanlığın koruması ve denetimi altındadır.
Diğer özel kanallardan farkını sorarsanız, hükümet yanlı, bir noktada borazan olmak zorundadır.
Temel ölçülerimiz ve değerlerimiz açısından bakarsanız, özel kanallardan farkını az da olsa görürsünüz, ancak yeterli değildir.
Maziye özlem, değerlere yönelişten parsa toplamak isteyen zihniyetlerin; zaman zaman böyle diziler yapmasını kimse engelleyemiyor. Rant kapıları kapatılamıyor. Menfaat tüccarları büyük paralar kazanıyor.
Bir zamanlar yayınlanan Muhteşem Yüzyıl gibi benliğimizde, inancımızda büyük yaralar açan, Kanuni gibi cihan padişahını küçük düşüren, Osmanlı sarayının bilmem ne hale getirildiğini unutmadık, unutmayız. Daha birçok dizi ve aslına ters düşen sahneler…
Şu anda bütün televizyon kanallarında yayınlanan 300’ün üzerinde dizinin ahlaki ve dini boyutları, kime hizmet ettikleri, kimler tarafından beslendikleri, açtıkları yaralar, meydana getirdikleri tedavi edilemez hastalıklar bellidir, takip erdin göreceksiniz.
Osmanlının kurulmasıyla ilgili Diriliş’in daha ilk bölümünde tezatlar başladı.
Hayvanları çok olan Kayı Boyu Türkleri otlaklar bulmak ve Moğol zulmünden kurtulmak maksadı ile Anadolu’nun topraklarına gelirler. Baba Gündüzalp bir rivayete göre dizideki ismi de böyle geçiyor, Süleyman Şah, kıtlık ve zulümle boğuşurken oğulları ile toplantı yapıyor ve oğul Ertuğrul’u yeni yeni mekânlar bulmakla görevlendiriyor. Bir diğer oğul ağabey Gündoğdu ise dizide görevin kendisine verileceğini düşünerek rahat hareket ediyor, hatta kardeşlerine görev verilmemesi kendisine verilmesi için entrikalar çeviriyor.Halbu ki; babaya, ataya kesinlikle törede ve dinde karşılık yoktur.
Kayı Boyunun arması şahin kuşu iken, domuz resminin dizide ne işi var ve tam ortada. Sırt sırta vermiş 3 hilalin nerede kullanıldığını bir açıklamak çok güç. Hadi 3 ok ve yay tamam. Bayanların elbiseleri başları nasıl açık olabilir. Bırakın Müslüman Türk kadınını gayrimüslimlerin kadınlarının dahi kapalı olarak yaşadığı bir çağda bu ne perhiz bu ne turşu, bu nasıl bir hoş görü?...
Sol elle su içiliyor, Ertuğrul Bey’in büyük oğlu Gündoğdu’yu hain gösteriliyor, bu ne demek, tarihi gerçek böyle mi?
Tapınak Şövalyelerinin, Domuzun ne işi var tam ekranın ortasında?
Adı diriliş olduğu halde,Yüzüklerin Efendisi’ni çeken Siyonist zihniyetin taklit edildiğini ileri süren, yazarlarımız haksız değil.
“Sahneler, kameraların duruşu, kostümler epey bütçe ile çekildiğini belli ediyor. Kostümler, kıyafetler Moğollara uydurulmuş, oysa Selçuklu ve Osmanlı kıyafetleri daha farklı. Ülkemizde özellikle erkeklere düşük bel pantolon giydiriliyor. Kimden geliyor bu düşük bel giymek biliyor musunuz? Helak edilen Lût Kavminden.
TRT’nin hiç mi tarih danışmanları yok, ülkemizde hiç mi Milli Manevi değerleri savunan tarih bilimcileri yok? Hiç mi Çağrı filmini, Ömer Muhtarı, Ashabı Keyf’i izlemediniz. Kime hizmet eder bu TRT?...
Batı aşklarını konu alan konuşmalar bizim geçmişimizi yansıtmıyor.
Kadınlar adeta eşi sefere cihada gitmesin diye neler neler yapıyorlar…
Yahu aslını çekin yeter, çok şey istemiyoruz. Aslını istiyoruz. Subliminal domuzları istemiyoruz, bu milletle savaşmayın barışın yahu, sizin sponsorunuz bu millet.
Bir kuruluş diriliş varsa birliktelik olmalı entrika, fikir ayrılığı, kuyu kazmak ile Diriliş olmaz.
TRT kıyam dizisinde gösterdiğin hassasiyeti göster ve ecdada yakışır işler yap.”( Hasan KARABULUT) diye yazanlar da var..Feryatlarında, acılarında, şikâyetlerinde haklı değiller mi?...
Bizi biz yapan değerleri, ecdadı gelecek nesillere doğru tanıtamazsak, örnek hayatlarını dizilerde kimyasını bozmadan verebilirsek hizmet etmiş oluruz, aksi halde ihanet olur, zarar büyük olur, vebalin ve hesabın altından kalkamayız.
Her şeye rağmen, bu dizide bazı gerçekler aynen işlenmiş, ecdadı karalamak, çamur atmak yerine, güzel mesajlar verilmektedir.
Anlayanlar ve diziyi çekenler için yine bir şiirimizle yazımızı noktalayalım:
GELİRİZ!
Kös vurur, davul çalar, yerimizde durmayız,
Gönüller aşkla dolar, sebebini sormayız,
Aşk-ı Hicrân sevdâlar, nûrdan geri kalmayız,
Adüv elini yalar, nâmertten aş almayız.
TA EZELDEN BERİDİR, COŞA COŞA GELİRİZ,
EMEK AŞKIN TERİDİR, BASA BASA GELİRİZ!
Canlara can veririz, asla tâviz vermeyiz,
‘Kul’ olanı severiz, sinirleri germeyiz,
Sevgi/Saygı dileriz, yaban bağa girmeyiz,
Günahları sileriz, yüze kara sürmeyiz.
MÜBÂREK YATAĞINDAN, TAŞA TAŞA GELİRİZ,
YİĞİTLER OTAĞINDAN, KOŞA KOŞA GELİRİZ!
Türk, Kürt, Boşnak, hepimiz, Çerkez, Çeçen, Laz’ıyla,
Birliktedir sesimiz, âşıkların sazıyla,
Tükenmez nefesimiz, zikirlerin hâzıyla,
Namazlarda fesimiz, Kış, Baharla, Yazımız,
DÜŞMANLARA ÇUKURLAR, EŞE EŞE GELİRİZ,
HELÂL OLAN UÇKURLA, BEŞE BEŞE GELİRİZ!
İstiklâl Harbi yaptık, sulha açık kapımız,
Sadece Hakka taptık, asâletli yapımız,
Mazluma el uzattık, şifa verir hapımız,
Cihatta sıra kaptık, kazma, kürek sapımız,
MAZLÛMUN YARASINI, DEŞE DEŞE GELİRİZ,
KANTARDA DARASINI, KESE KESE GELİRİZ!
Kader-i İlâhide başımız, bayram, seyran, acımız,
Helal lokma aşımız, oğul, kızan, bacımız,
Hilal olmuş kaşımız, gül demeti tacımız,
Çağlar üstü yaşımız, Müslüman inancımız,
ŞEHİTLİK MAKAMINA, DÜŞE DÜŞE GELİRİZ,
ERENLERİN YANINA, PİŞE PİŞE GELİRİZ!
Toprakları suladık, İstiklâlin kanıyla,
Bayrakları boyadık, Şüheda’nın canıyla,
Zaferlere doymadık, Hakanların şanıyla,
Hakkı yerde koymadık, adalet, irfânıyla,
ŞER OLANIN YANINDA, ŞİŞE ŞİŞE GELİRİZ,
KARANLIĞIN TANINDA, DÜŞE DÜŞE GELİRİZ!
İstersen Tarihten sor, bizi anlatır size,
Aşkın ateşinde kor, fermân verildi bize,
Bahçemizde sümbül mor, secdede nasır dize,
Kemâli’de hayra yor, selam var hepinize,
DİKENLİ ENGELLERİ, AŞA AŞA GELİRİZ,
MİLLET OLAN DİLLERİ, PAŞA PAŞA GELİRİZ!
|