ADLİ DARBE TEŞEBBÜSÜSÜN BİRİNCİ YILINDA…
Eklenme: 16.12.2014 14:51
Bursa’ya tayin edilen, bir bürokratı ziyarete gitmiştim.
Ehliyetli, başarılı yıllarının verdiği olgunlukla beni karşıladı ve sohbet sırasında, köşemde değerlendirmem için ona uzunca bir soru sordum.
Sorum aynen şöyle idi;
“17 ARALIK Adli Darbesinin birinci yılına giriyoruz.
Devleti 50 milyar dolar zarara sokan, Millî Bütünlüğe yara açan, provokasyon, oyun ve senaryolarla sokakları kan gölü haline getiren, kıran, yakan, döken, iç huzuru bozmak isteyerek, dış mihrakların iştahını kabartan, Anadolu’yu Irak, Suriye, Mısır, Tunus, Pakistan, Cezayir, Filistin ve diğer işgal edilen topraklar haline getirmek isteyen düşmanlar içerisinde; “PARAREL YAPI”, sonraları devlet ağzıyla “PARALEL ÖRGÜT” diye adlandırılan,MGK.’ nun da KIRMIZI KİTAP haline getirilen örgütün çöreklendiği odak noktalarından bir ilimiz de BURSA’DIR.
Ağır bir yük altında BURSA’DA görev yapacağınıza inanıyoruz.
Bu yapı hakkında ne düşünüyorsunuz, neler yapacaksınız?”
Dengeler bakımından, toplumun huzuru, bugünkü kaos ortamında bu soruma cevap veremeyeceğini beyan etti, normal karşıladım. Dolu olan bu bürokrat hayatın tecrübeleri ile yoğrulmuş, olup/bitenleri çok iyi bilen ve bizzat yaşayan bir kişi olarak medyada boy göstermek istemiyor, görevini en iyi şekilde yapmak istiyordu. Uzun uzun konuştuk, yaraları birlikte deştik ve makamından ayrıldık.
17 Aralık adli darbe, bu soru içinde gizliydi…Darbe teşebbüsünün, birinci yıl dönümünde Türkiye’nin ve aziz milletimizin nasıl bir bâdire atlattığı malumdur. Allah kötülere, bütün kötülüklere meydan vermez, vermesin. Amin!...
Paralel Yapının en büyük ihanet ve zararı; “Siyaset Çamuru”na bulaşmak, dini menfaat aracı, kalkanı olarak kullanmaktır.
Bazen bir şiir bir kitaba, zaman içinde bazen da bir makale binlere yeterlidir. Yakın bir dost yazarın tespit ve teşhisleri bizim için aynı ölçü, aynı duygu ve aynı üzüntülerin temel kaynağıdır. “Kırk Ambar” kilerinden aldıklarımıza bakalım:
“Manevi alanda faaliyet gösteren cemaat ve cemiyetlerin temel amacı insanlarımızı hidayete, dünya ve Âhiret mutluluğuna ulaştırmaktır. Bunun için çeşitli yöntemler uygulanır. Farklı uygulamalara rağmen hedefleri aynıdır. Bu sebeple hepsi saygı değerdir. Bu amaca hizmet eden cemaatler siyasete ve maddiyata önem vermez. Onlar için Allah’ın rızası önemlidir. Maddi menfaat gözetilmez. Menfaat temini ve siyaset, yozlaşmanın işareti sayılır.
Hizmet hareketi ise insanlarımızın inançları istismar etti. Manevi birikimli nesiller için, Okul ve dershane açıyoruz. Söylemleri ile halkımız kandırıldı. Faizsiz kazanç diye toplanan birikimler, kendi şirketleri için kullanıldı. Maneviyattan çok ticari alanlarda yatırım yapıldı. Rakiplerinden kurtulmak için devlet imkânları kullanıldı. Kendilerinize destek veren insanların samimiyeti, resmi ve özel kuruluşların iyi niyetleri kötüye kullanıldı. Sonra dershanelerini kurtarmak için meşru hükümeti yıkmaya kalktılar. Kendi menfaatlerini korumak için topluma zarar vermekte tereddüt etmediler.
Alınan son haberlere göre, hizmet hareketinin dış güçlere araç oldukları kanıtlanıyor. 17 Aralık darbe teşebbüsünden dört ay evvel, AKP Kütahya Milletvekili olan İdris Bal’ın (Bu adam Pensilvanya direktifi ile bir parti kurdu, basın toplantısını tek bir kişi, Anadolu Ajansı Muhabiri bir bayan izledi.) Ankara’da yandaşları yaptığı bir toplantıda söyledikleri çok enteresan. Basında yer alan bu metni (İhanet belgesi) okuyucularım ile paylaşmak istiyorum. Aynen şöyle, "Hükümet çok iyi gitmiyor, AK Parti herkesi kucaklamıyor, bazı kesimleri dışlıyor. Özellikle dış politikada büyük yanlışlıklar yaptı, Suriye'de yanlış bir politika izledi, bu yüzden binlerce insan öldü. Mısır'da tüm dünya bir şekilde gizli veya açıktan darbeyi desteklerken Türkiye neredeyse tek başına Mursi'den yana tavır koydu. Bu ve benzeri politikalar neticesinde uluslararası bir takım güçler artık Erdoğan ile çalışmak istemiyorlar." Şeklinde konuştuğu yazılıyor.
Bir milletvekili hükümet politikalarını eleştirebilir. Ancak, dış güçler istemiyor diye mensubu olduğu parti ve hükümete karşı gizli kapaklı ihanet toplantısı yapmasını anlamak mümkün değil. Dinleyicilerden gelen. "Eğer uluslararası bir takım güçler Erdoğan'ı çizdiyse, İslami bir cemaat olduğunu söyleyen sizlerin tam da bu yüzden Erdoğan'ın yanında olmanız gerekmez mi" şeklinde gelen itiraza şöyle karşılık vermiş. "Çok duygusal davranıyorsun. Kol kangren olmuş, biz bu kolu kesmek lazım diyoruz. Çünkü eğer bunu kesmezsek bütün vücut gidecek, yani ülke elden gidecek. Bugün duygusal olmanın vakti değildir." Dediği bildiriliyor.
Hizmet hareketi mensubu diye tercihan TBMM giren, bu Milletvekiline göre, masum Suriye halkını katleden diktatör ESET’in desteklenmesi gerekiyor. Mısır’da serbest seçimler ile işbaşına gelen MURSİ’nin indirilmesine, Masum ihvan hareketinin dağıtılıp, liderlerinin idam edilmelerine göz yummak gerekiyor. O zaman bizim sömürgeci batıdan ne farkımız kalır. İnsanlık, İslam kardeşliği o zaman iflas etmez mi? İnsanların inancı yüzünden horlanması, dışlanması ve ezilmesine bir İslam cemaati nasıl rıza gösterir. Kendi ülkesinin düşmanları ile nasıl birlik olur. Dış güçlerin hatırı için ülkesine nasıl ihanet eder. Anlamak mümkün değil.
Hz. Peygamberimiz ve Hulefâ-i Râşidîn döneminde dini ve millî hizmetler tek elden yönetiliyordu. Zamanla toplumlar çok büyüdüğü için, bu hizmetlerin ayrılması uygun görüldü. Osmanlı sultanı halife olmasına rağmen, din işlerini Şeyhül İslam’a bıraktı. Önemli işlerde fetva isterdi. Bu yüzden Ak Şemseddin talebesi olan Fatih Sultan Mehmet’in dergâha bağlanmasına izin vermediği söylenir. Büyük Sultanın “Şeyhim Ak Şemseddin Hazretleri ile beraber yaptığım zikrin lezzetine dünyaları değişmem. Eğer Şeyhim izin verseydi zikir yolunu tercih eder, Saltanatı terk ederdim.” Dediği rivayet edilir. Çağımızda lâiklik olarak ifade edilen, din ve devlet işlerinin ayrılması aynı gerekçeye dayanır.
İslam Cemaatleri sadece ilahi rıza için hizmet eder. İnsanlarının dünya ve Âhiret saadeti için faaliyet gösterir. Siyasete çamur olarak bakılır. Politika ile ilgilenilmez. Bu yoldaki insanlar seçimlerde oyunu kullanır. Sonra, siyasetten uzak kalmaya gayret eder. Siyaset ve politika kavramları, yalancılık, nabza göre şerbet vermek anlamında kullanılır. Allah rızası için yola çıkan cemaat ve cemiyetler politikadan uzak durur. Herkese eşit mesafede oldukları, kapılarının tüm insanlara açık olduğu gösterilmek istenir.
Siyaset halka hizmet alanıdır. Toplum desteğinin sağlanması için, taleplere göre düşüncelerden taviz verilir. Belli düşüncelerin birleşmesinden siyasi partiler meydana gelir. Demokratik sistemde halkın çoğunluğunun desteğini alanlar yönetimde söz sahibi olur. İktidar olan siyasi partiler, çeşitli inanç gruplarına aynı hizmeti götürmek zorundadır.
Irak Başbakanı Maliki ülkesinde Şiileri hâkim kılmak için Sünnileri ezdi. Diktatör oldu Sünnileri korumak iddiası ile IŞİD belası çıktı. Suriye diktatörü de Sünni çoğunluğu ezip, Nusayri azınlığı kayırdığı için IŞİD’ın hedefi oldu. Türk hükümeti ise Şii organizasyonlara, roman vatandaşlara destek veriyor. Kürt vatandaşlarımızın ayrılık taleplerine, çözüm süreci ile çözüm bulunmaya çalışılıyor.
Hizmet hareketi ülkemizde dershaneler ile başladı. Sonra yurt dışında okullar açıldı. Buralarda Türkiye tanılıyor diye her kesim kendilerine destek verdi. Türkçe olimpiyatları diye organizasyonlar yapıldı. Bu faaliyetler çok itibar gördü. Sonra eğitim, sağlık, finans ve medya sektörlerine el atıldı. Ülkemize hizmet getiriyorlar. Düşüncesi ile merkezi ve yerel yönetimlerin destekleri sağlandı. Bu sektörlerde rekabet yüzünden, hizmet kalitesi de arttı. Diye sevinirken, sevincimiz kursağımızda kaldı.
Paralel yapı dershanelerini kurtarmak için, meşru hükümeti yıkmaya kalktı. Asılsız montaj görüntü ve ses kayıtları ile milletimizin hafızası ile alay edildi. Devlet organlarına yerleştirdikleri insanlarımızı ihanete zorladılar. 160 Yıllık Emniyet teşkilatını dünyaya rezil ettiler. Şerefli Türk yargı makamlarını, adaletin dışına çıkardılar. Orta doğunun en karışık döneminde, ülkemize duyulan güven sarsıldı. Türkiye yeterince ilgilenemediği için Irak, Suriye ve Gazze’de zulümler arttı.
Paralel yapının ihaneti, insanların dini cemiyet ve cemaatlere şüphe ile bakmalarına sebep oldu. Bu nedenle belki binlerce insanın hidayetine mani oldular. Bu yüzden artık dini konferans ve sohbetlerde itiraz ve sürtüşmeler yaşanıyor. İnanç özgürlüğünü geliştirmek iddiası ile iş başına gelen hükümet, dini bir cemaat olan paralel yapının ihanetlerini boşa çıkarmaya çalışıyor. Bu yüzden inançsızlar, ateistler ve laikler bayram yapıyor. İnançlı grupların birbirlerini yıpratmaları zevkle seyrediliyor.
Hizmet hareketi (!) denilen paralel yapı topluma verdiği zararlar için özür dileyip, meşru çizgiye dönmesi lazım. Demokratik hukuk devletinin tanıdığı özgürlükler kötüye kullanılıyor. Paralel basın ve medya iktidar ve devletimizi yıpratmaya devam ediyor. Bu durum, Allah rızası için hizmet vermeye çalışan cemiyet ve cemaatlere zarar veriyor. Hizmet grubuna inanmış kamu görevlileri, töhmet altında kalıyor. Çoğunluğun hain olduğuna inanmıyorum. Masum olan bu kişiler, artık bir şeyler yapıp liderlerini uyarmalı, aksi halde devlete yardım ederek, suçsuz kişilerin zarar görmeleri önlenmelidir. Dini bir cemaatin topluma zarar verdiğini görmek üzüntü veriyor.
Kanunsuz dinleme gerekçesi ile kamu kurumlarının daha fazla yıpratılmasına izin verilmemeli. O dönemde, tüm kurumların birbirini dinlediğini bilmeyen yok. Basın ve medyanın güvelik kuvvetlerinin telsizlerini izinsiz dinlediğini herkes biliyor. Hâlâ dinliyorlar. Bu sebeple her olay yerine polisten önce gelip, hadise çıkaranlar tahrik ediliyor. Küçük olaylar büyütülerek, sorunlu ülke imajı veriliyor. Konu abartılıyor. Medyada bu olayı malzeme olarak kullanıyor.
GSM operatörleri, tüm konuşmaları zaten kayıt ediyor. Bu şirketler devlet tarafından özelleştirildi. Özel sektörün elindeki bu kayıtların güvenliğini bu gün kim garanti edebilir. Gelişen teknoloji sayesinde dünyada artık gizli bir şey kalmadı. ABD. En gizli belgelerinin basına sızmasını önleyemedi. Dinleme araçları piyasada açıkça satılıyor. Olan oldu. Konu istismar edildi. Yetkiler kötüye kullanıldı. Bu pislik herkese bulaştı. Dinlemelerde ihanet ve hizmet amaçlı olanlar dikkate alınarak farklı değerlendirilmeli, bu pislik daha fazla kokuşmadan konu kapatılmalıdır.”
Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile şimdiki başkan R.Tayyip Erdoğan’ın de ifade ettikleri gibi “Devlette ayrı devlet olmaz. Devlet içinde ayrı bir yapılanma olamaz. Kimse kurumunun dışında başka bir yerden talimat alamaz” uyarısı tarihe önemli bir not olarak düşmüştür, dikkate alınmalıdır.
Yaşanan olaylardan ve halen devam eden saldırı ve çamurlardan Cemaat içinde de fevkalade rahatsız olanların sayısı az değildir. Samimi Cemaat İslam’a ve Müslümanlara hizmeti varlık sebebi olarak kabul etmektedir. Karşılıksız fedakârlıkların sebebi de bu kabulün sonucudur. Bunlardan dolayı Cemaatin geneli, paralel yapı ile uluslararası gizli ilişkilerden rahatsızlık duymaktadır.
Vatikan ziyareti, Musevi düşünce kuruluşları ve birtakım istihbarat örgütleriyle ilişkilerin yanında dış destekli “Başbakan Erdoğan’ı tasfiye” etme girişimlerine dolaylı da olsa destek verilmesi; cemaati derinden sarsmıştır.
Gazete aboneliklerinin iptali, himmetlerin durması, sohbet halkalarının azalması hep bu yanlış ilişkiler ve tavırlardan kaynaklanmaktadır.
F.Gülen’i ve Cemaati yöneten kadro artık bu gerçekleri görmeli ve vakit geçmeden kararını vermelidir.
Netice olarak diyebiliriz ki:
17 Aralık adli depreminde F. Gülen ABD, AB, Fransa, Almanya, İngiltere, İsrail ve diğer şer güçler tarafından yedek lastik olarak kullanılmış, miâdı dolduğu zaman toprağa atılacaktır. Sözüm ona F. Gülen ve Cemaat adına dünyaya servis edilen beyanat, haber ve hazırlanan oyun/tuzaklarda F. Gülen’in bir dahli olmadığı, belirtilen odaklar tarafından servis edildiği kanaatindeyim.
Görünen manzara: Amerika başta olmak üzere egemen güçlerle ve Yahudi lobilerinin desteğiyle paralel yapıyı güçlendirip devleti ele geçirme adına mücadeleye devam edecekler. (Ki bu tutum yanlışta ısrar olacağı gibi sonucu hüsran olur.)
Ya da;
Paralel yapıyı dağıtıp o gizli ve karanlık ilişkilere son verecekler; Cemaatin varlık sebebi olan İslam dinine ve Müslümanlara hizmet yolunda irşat ve tebliğ faaliyetlerine geri dönecekler…
Kaldı ki; Cemaatin kahir ekseriyeti bunu beklemekte ve istemektedir. Bence de en doğru olan budur. Bunun aksi ise intihar olur…
Âhir Kelâm; sadece insanların değil, Allah’ında bir hesabı vardır, mutlak hakim de odur. Hazreti Âdemle başlayan insanlık mücadele ve savaşında hak ile bâtıl çarpışmış, hak daim Bu vatan, bu millet nice böyle bâdireler atlattı, nice böyle darbeler gördü, nice köprülerden geçti. Allahın hesabı, kulların hesabına benzemez. Allah mutlak hakimdir..
Hazreti Âdemle başlayan insanlık savaşında; hakla bâtıl çarpışmış, neticede hak galip gelmiştir. Bazı sancı, hastalık, belâ, musibetler zahiren olsa bile..
Yazımı; dinin içini oyarak yeni bir din anlayışı getirmek isteyenlerle, Siyon ve Vatikan emellerine yağ sürmede gayret gösterenlere armağan olmak üzere, paralel hicivlerle bitirmek istiyorum:
ŞER GÜÇLER
Siyonla, Vatikan, bütün Şer Güçler,
Zulmeden, öldüren, Yahudi piçler,
Aldanma faslına, aslında hiçler,
Gün olur, gün gelir, dağılır sisler.
TAHTINDA
Böyle şer görülmedi, dahası var kapıda,
Esnedi, emir verdi, rahat olan kampında,
Saldırmak asıl derdi, Pensilvanya tahtında,
Şebeke çözülmedi, bil Paralel Yapıda,
NELER YAŞADI
Lavrensler, Hempertler, Gâvur İmamlar,
Karanlık emeller, taklit imanlar,
Zehir-i Zakkum, kezzap limanlar,
Sahte fetvalarla, zehir dermânlar,
GÖRDÜ BUNLARI MİLLET, DAHA NELER YAŞADI,
ÇEKTİ NİCE ÇİLE, İLLET, SEÇİMLERDE HAŞLADI..
LÂNET
Görülmedi böyle büyük hıyanet,
Tarihe geçti bugünkü ihânet,
Kıyamet kapısında bir felâket,
Din adına sömürenlere lânet.
HAVLADILAR
Ağladılar, sızladılar, yalvardılar,
Saf olan Müslüman’ı avladılar,
Besleme medyaları tavladılar,
Hiç durmadan çırpınıp, havladılar,
Sonunda Yılan gibi kavladılar.
TORTU
Bak ekranlara, gazeteleri oku,
Bak reklamlara, pazarda zina koku,
Bak tamtamlara, şiddetle dolu korku,
Bak yamyamlara, Tarih yazacak tortu.
YAZAR
Kemâliler doğru yazar, saldıranlar çok olsa da,
Kemik verilmeyen azar, sofrada ekmek bulsa da
Düşman şiirlere kızar, başkanın malı çalsa da
Yalan çukurunu kazar, yalnız başına kalsa da.
|