:: YAZI

Eklenme: 17.10.2006 08:19 


Bazı yazar ve düşünürler tarafından:"Öldürerek kazanılan para ile, ileride öldürülecekleri ödüllendiren, vahşi
uygarlığın insanlıkla dalga geçen kefâret bedeli" olarak izah edilen "Nobel Ödülü"nün mucidi Alfred Nobel, 1866 tarihinde Nitrogliserini, emici bir toprak türü ile karıştırarak, şeytani buluşunu gerçekleştirmiştir. Aslen Yahudi olan bu zat, Avrupa'nın dinamit kralıdır. Vasiyeti ile sevgilisi ve yeğenleri için bir milyon kronluk bir parayı ayıran Nobel, kalan 33 milyon küsur kronluk serveti, güya insanlığa hizmet için bağışlar. Böylece insanlık tarihinin en vahşi hamiyetperverliği gerçekleşmiş olur. Dinamit gelişerek, atom bombasına kadar uzanan patlayıcı imha araçlarının baruttan sonra ikinci babasıdır.
Günümüzde göklere çıkarılan, kefaret yöntemin, bedelinin ödülü Nobel Ödülü hikayesi özet halinde budur. Ayni zamanda anası fahişe Erep olan "Batı Uygarlığı"nın insanlıkla dalga geçen öldürebilme gücüne sahip, dinamitten gelen ödülüdür bu ödül.
Yüz yıldan beri bu ödülü alamamanın hayıflığı içinde çırpınıp dururken, "Ermeni Soy Kırımı Tasarısı"nın Fransa Ulusal Meclisinde kabulü ile ayni gündeme taşınarak, Türk yazar Orhan Pamuk'a verilmesi tesadüfi değildir. Nobelli Pamuk, bir İsviçre gazetesine beyanat vererek, yakın tarihte Türklerin bir milyon Ermeni ile otuz bin Kürt kestiklerini iddia etmişti. Bundan dolayı mahkemeye verilince; içte ve dışta kızılca kıyamet kopmuş, devletimizin, milletimizin ve ülkemizin aleyhinde hayli yaygaralar koparılmıştı. Bu sözleri sarf eden romancının kitapları yabancı dillere çevrilmiş, büyük paralar kazanarak köşeleri dönmüş ve neticede de Nobel ödülü ile ödüllendirilmiştir. Dolayısıyla Orhan Pamuk'un kitapları ve görüşleri edebi üstünlük ve kabiliyetinden dolayı değil, siyasi ve ideolojik zihniyet kumkumasından dolayı verilmiştir. Ermeni ve Kürtçülük gölgesi düşen ödül, Siyonist oyunlarının bir neticesidir. Ayni zamanda, Büyük İsrail'in, gizli "Dünya Devleti"nin gerçekleşmesi için küçük Türkiye olması gerekliliğin ispatıdır.
Bernard Lewis'in, 1993 yılında Le Monde Gazetesinde yayınlanan makalesindeki "Osmanlı Hükümetinin Ermeni Ulusuna karşı kitlesel imhayı öngören bir planı olduğunu gösteren geçerli kanıt yoktur. Türklerin "tehcire" ( Ermeni halkının savaş alanından alınarak başka yerlere gönderilmesi) başvurmalarının meşru nedenleri vardır. Çünkü, Ermeniler, Osmanlı topraklarını işgal eden Rusya ile ittifak halinde Türklere karşı çarpışıyorlardı." Sözleriyle Ermeni soykırımı iddialarına karşı sergilediği duruşta tamamen bu doğrultudadır.
Romanları ve zihniyeti belli olan Orhan Pamuk, Türklüğüne bedel biçtirerek bu ödülü almıştır. 1.36 milyon dolar para; "Ermeni soykırımı yapılmıştır" yol arkadaşlığının ve gâvur dostluğunun bedelidir. Aslında Nobel'e aday olmak, Türklüğün İslam 'a bağlantısını kesmek hedefidir, bedel bunun için biçilmiştir. Ödül; Orhan pamuk'tan daha saf ve tehlikeleri göremeyen bir adama verilemezdi. Orhan Pamuk'un seçilmesi, tesadüfi değildir.
Günümüzde birçok yazar, billboard yazarı Orhan Pamuk'un; aşırmalarla, reklamlarla, aldatmalar ve kandırmalarla bugünlere geldiğini, eserlerini yazdığını ifade ederler. Murad Bardakçı, bu yazarın intihalci (Çalma.Başkasının malını kendisinin gibi iddia etme.) olduğunu yazar. Fuad Carım'ın Kanuni Devrinde İstanbul eserinin birçok bölümünün intihal etmiş ve Beyaz Kale adındaki romanının temelini Carım'ın bu kitabı üzerine, aynı cümleleri kullanarak kurmuştur. Nihat Genç isimli yazar, Orhan Pamuk'un kitaplarının hırsızlama olduğunu yazmıştır.
Türk insanının kutsalına hakaret eden Orhan Pamuk gibi niceleri zirvede (!) değil midir? "Elbebek/Gülbebek" değil midir? Televizyon ekranlarında, gazete ve dergilerde, billboardlarda kahraman (!) değil midir?. Bu adam; toprağa verilen binlerce şehidin, çekilen çilelerin, gözü yaşlı anaların, sessiz bakışların tümünü silip atmıştır. Zehirli dili, bir kırbaç gibi inanan gönüllerde iz bırakmış, vebal ve hesabı Mizan'a kalmıştır.
Nobel Ödülünün Orhan Pamuk'a verilmesi üzerine sadece siyasiler değil, romancılar da konuşmalıdır. Değersizlerin tertemiz elde gezdiği bir kaos ortamında, ayarı kaçan kantar topunun kimin kafasına vuracağı belli değildir. "Ödülü; Türkiye mi, Türkçe mi, siyaset mi, edebiyat mı, yoksa Ermeniler mi aldı?" sorusu ölçü olmalı, her aydını düşündürmelidir. Gündemin çok değiştiği günümüzde, yeni olayları beklemek fantezi, kehanet ve hayal değildir.
(Aziz insanımızın, okuyucularımın, dostların mübarek Kadir Gecelerini ve bayramlarını tebrik eder, hayırlara vesile olmasını dilerim. 0535 477 73 90)

  Yorum gönder
 
Diğer yazılar

* ASRIMIZIN BÜYÜK HASTALIĞI ÇIPLAKLIK...
* HASTALAR RİSALESİ HASTALIKLA BARIŞMAYA VE BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRİR
* BİR DAMLA VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
* ŞİKÂYET VE KARAMSARLIK SONSUZU...
* ŞİKAYET!..
* AK PARTİ NEREYE GİDİYOR?...
* ANARŞİ VE TERÖRDEN KURTULMAMIZ “HUCURAT SURESİ” İLKELERİNDE YER ALIYOR
* ERMENİ CEMAATİ VE KÜRT BİLİNEN ERMENİLER
* İBRETLİK BİR HİKÂYE
* ERMENİ CEMAATİ VE KÜRT BİLİNEN ERMENİLER


Tüm Yazılar

 
© 2006 - 2024 İlhan YARDIMCI
Tasarım & Yazılım Sinan Eldem