:: YAZI

Eklenme: 29.11.2014 12:59 


GÜL DİKENİ
BİN NAKIŞ
Evliya, Erenlerle, türbe dolu bu diyar,
Gerçeği görenlerle, ölçülemez bir mîyâr,
İzleri sürenlerle, menzile giden o yâr,
Aşka yürüyenlerle, cem olur, bire uyar.
KERÂMETLER SULTANI, EMİRSULTAN BİN NAKIŞ,
OKU, ECDÂDIN TANI, İBRET-İ NAZAR BAKIŞ.
KEMÂLİ

“SÖĞÜT RUHU”, “ULU ŞEHİR”LE YAŞAR..
"Bak oğul!..Beni kır, Şeyh Edebali'yi kırma. Çünkü O bizim boyumuzun ışığıdır. Terazisi dirhem şaşmaz. Bana karşı gel, ama O'na karşı gelme. Bana karşı gelirsen üzülür incinirim. O'na karşı gelirsen gözlerim sana bakmaz, baksa da görmez olur. Sözümüz Edebali için değil. senceğiz içindir. Bu dediklerimi vasiyetim say."
Osmanlı Devletinin ilk temel harcını koyan Ertuğrul Gazi’nin tarih olan sözleridir.
Karakeçili Âşireti’nin başında gelmiş, Söğüt’te yurt tutmuş, toprak sahibi olmuş, tahminlere göre 93 yaşlarında ölmüş, ölmeden oğlu Osman Bey’e istikbali olan bir beylik bırakmış unutulmayan bir ecdat…
Osmanlı Cihan Devleti'nin Kuruluş Felsefesi, Ertuğrul Gazi'nin oğlu Osman Gazi'ye nasihatinde yer alan bu özlü söz1erde giz1idir. Tarihini ve ecdadını unutan milletler geleceği inşa edemezler. Maziyi hakkıyla anlayamayanlar istikbale yönelik yeni bir medeniyet tasavvuru ortaya koyamazlar. Kuruluş yı1lannda Osmanlı Devleti'nin başkenti olan Söğüt, Alpler Serdarı Ertuğrul Gazi önderliğinde, adalet ve hoşgörü üzerine inşa edilen köklü bir medeniyetin ocağıdır. Türk Milletinin yetiştirdiği ender şahsiyetlerden biri olan Ertuğrul Gazi'nin ve Şeyh Edeba1i Hazretleri'nin öğütlerini kendisine rehber edinen Osman Gazi; on1arın izinden yürüyen diğer devlet adam1arı; asırlar boyu üç kıtada hüküm süren Osmanlı Cihan Devleti'nin, herkesi kucaklayan, ırk, dil, inanç ayrılığı yapmayan adaletli bir yönetim anlayışının temellerinin atılmasında önemli bir rol oynamışlardır. Nitekim küçük bir beyliğin, medeniyetimizden ve maneviyatımızdan güç ve ilham alarak, cihanşümul bir devlet haline gelmesi, insanlık tarihinin de en önemli dönüm nokta1anndan birini oluşturmaktadır.
Bu günlerde milletimizin yaşadığı sıkıntılardan kurtulabilmek, "Yeniden Büyük Türk Medeniyeti"ni inşa edebilmek için tarihi ve manevi referans noktalarına yapılan ziyaret, etkinlik, anma geceleri yeniden "Bizi Biz yapan değerleri" yaşamak, Türk olmanın farkında lığına vararak ve sorumluluğunu hissederek her anlamda yenilenmek, zamanlama açısından da çok güzel ve an1am1ıdır. Fikir ve düşünceyi bulur, ortaya çıkarır. Aksiyoncu deha ise, bu ideyi alır, teşkilatçı, yönetici kudretiyle şekillendirip hayata mal eder. Yaratıcı Deha ile Aksiyoncu Dehanın bir insanda birleşmesi imkânsız gibidir.
Millî Tarih Şuurumuzun bize, bu dehaların bir araya gelmesini ve maddenin manaya tabi olarak saygıyla davranmasını önerir. Fikri hedefi olmayan hareket, istikamet belli olmayan deli kurşun gibidir.Hareket kabiliyeti olmayan fikir ise mermisi olmayan atıl silah gibidir.
Çağa Kafa Tutmak Yorumcusunu bulamamış bir felsefe metni, değeri ne denli büyük olursa olsun, sahibinin içinde boğulmuş bir inilti olarak kalmaya mahkûmdur. Muhatabını bulmamış bir çağın, adresine ulaşamamış mektuba benzer. İçerisi ne olursa olsun, bir parça kağıtta ibarettir. Onun için Türk-İslam Âlemi olarak büyük bir hasretle gönül1ere maneviyat tohum saçacak ve bilgi çağının ötesinde çağlar üstü fikir üreterek insanlığın yarınlarını mutlu ve kutlu kılabilecek deha Alperenlerinin ferasetinden istifade ederek, bitmez tükenmez bir enerjiye sahip olarak çağa kafa tutacak aksiyoncu Alp tipi dehaları bekliyoruz.
“Söğüt Ruhu" Diriltilmeli ve Yeniden Yaşanmalıdır.
“Söğüt Ruhu” Ulu Şehirde yaşanır. Osmanlı Dibâcesi, medeniyetimizin ilk gözesi Bursa’nın remzinin ULU ŞEHİR olması, ne güzel bir hareket, en güzel bir başlangıçtır.
Söğüt, Domaniç, Bilecik, Bursa, Edirne ve İstanbul ... Ertuğrul Gazi, Osman Bey, Yıldırın ve Fatih ... Hz. Şeyh Edebali, Dursun Fakih, Geyikli Baba, Emir Sultan, Akşemseddin Hazretleri ve Fetih ... Nasıl olduğunu anlamak için elbette ki: tarihe bakmak, olayları ve zamanı incelemek, değerlendirmek gerek. Ama bunu yaparken bilimsel bir metodoloji takip edilirken, zamanın ruhunu kavramak. Türk Milletinin tarihi misyonunu bilmek ve sonuçlarını da ona göre değerlendirmek lazım. Geleceği kurgularken bu referans değerleri bilmek de yetmez. Onları anlamak, bağlanılacak enerji kaynaklarını bilmek ve bu zamanın Bilgesi'nin Yol Göstericiliğine inanarak tabi olmak, hali yaşamak gerek. Kısacası sadece söz ehli değil, hal ehli olmak gerek. Söğüt Ruhu bunu anlatır ... Şairin ifadesiyle;Yağız Osman tuğ dikince Söğüt'e / Edebali gül yolladı yiğide. "
Söğüt Ruhu"nu daha iyi anlamanın, yaşayıp yaşatmanın zamanıdır. Çünkü; dünyayı sömürerek yöneten emperyalist güçler, iki kutuplu dünya düzeninden çıktıkları 1990'ların başında kendilerine hedef olarak bizim coğrafyamızı ve insanlarımızı seçmişlerdir. Küreselleşme adı altında dünyayı tek devlet haline getirip yönetme projelerine "Yeni Dünya Düzeni" demişler ve Türk Milleti'nin yüzyıllarca huzur içerisinde yönettiği Türk-İslam coğrafyasını hedef almışlardır. Amerika Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, Irak'ın ortasında “Bu coğrafyalarda 1. Dünya Savaşı sonrasında çizilen sınırlar değişecek" dediği coğrafya bizim ya da bizim hinterlandımızdaki coğrafya, insanı ise Müslümanlardır. Değişime, bölünmeye, parçalanmaya, yıkıma ve yok edilmeye maruz bırakılan bu coğrafya; Avrupa ortalarından Orta Asya'ya, Rusya'nın ortalarından Kuzey Afrika dahil bütün Arap Yarım Adasını içine alan Hindistan'a uzanan üç kıta da bizim coğrafyamız. Her yerinde hizmet ettiğimizin ve medeniyetimizin izlerini bulacağınız bu coğrafya, tarihte bizim yönetimimizde huzur bulmuştur. inancımız odur ki; Gelecekte de bu coğrafya bizim yöne¬tim anlayışımızla huzura kavuşacaktır. Onun içindir ki mücadelemiz; “başkalarını yaşatma medeniyeti" anlayışına sahip milletimizle, yeniden Büyük Türk Medeniyetini kurmaktır.
Ertuğrul Gazi'nin Osman Beye “Ey Oğul!" diye başlayan vasiyeti bunu anlatır ... Şeyh Edebali Hazretlerinin nasihati bunu anlatır ... Ve de niceleri bunu anlattılar, anlatmaya devam ediyorlar ...
Yazımızı bir dua ile bitirelim:
Yarab!.. Bizleri anlayanlardan eyle.
Yarab!.. Bizleri idrâk sahibi eyle.
Yarab!.. Bizleri istikamet sahibi eyle.
Yarab!... Bu şuur ve kararlılıkla insanlığın, insanlık değerlerinden mahrum kaldığı bu zaman diliminde, Senin rızanı kazanabilmeyi, Senin şanını yüceltebilmeyi, insanlığa huzur ve saadet getirecek yeniden Büyük Türk Medeniyeti"ni kurabilmeyi bizlere nasip eyle. Senin her şeye gücün yeter.AMİN!...
Yazımızı; bu projenin mimarları Vali Münir Karaloğlu ile Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe Söğüt Ruhunda buluşan, birleşen herkese armağan etmek üzere bir şiirimle bitirmek istiyorum:

BURSA ULU BİR ŞEHİR,
DERYÂYA AKAN NEHİR!
KEMÂLİ

Nihâyet “ULU ŞEHİR”, Bursa’nın remzi oldu,
Geçmişten akan nehir, şimdi yatağın buldu,
‘Bursa’da Zaman’ mâhir, gönüle sevdâ doldu,
Aşkı etmeyin tehir, kokmayan güller soldu.
ULUCAMİ, ULUDAĞ, PEŞİNDEN ULUÇARŞI,
OVADA KALMADI BAĞ, BEN GİDEM KİME KARŞI?

Masonlar üzülmüştür, “Ulu” onlara batar,
Tenleri büzülmüştür, dertlerine dert katar,
Dilleri çözülmüştür, devirimleri artar,
Şühedâ dizilmiştir, Bursa’da Osman yatar.
ULU OLAN MİLLETİN, TARİHTE ULU ŞEHRİ,
YUNAN ZULMÜ ZÎLLETİN, SELE KARIŞAN NEHRİ.

Bursa yeniden baştan, Ulu Şehir olmalı,
Genç, ihtiyar, her yaştan, âhenk ile dolmalı,
Tarih yazılan taştan, benliğini bulmalı,
Gerekirse savaştan, ‘Son Karakol’ kalmalı.
YETMİŞ BİN VELÎ YATAR, ULU ŞEHİR TOPRAKTA,
TARİHİN KALBİ ATAR, YORGAN OLAN YAPRAKTA.

Sana baktım tepeden, ovalar beton olmuş,
Acı boşalt heybeden, sevdâma kimler dolmuş,
Ulu adın bilmeden, bağında güller solmuş,
Bekleyenler gülmeden, nihayet seni bulmuş.
ALTI ÜSTÜNDEN CANLI, ULU ŞEHİR, ULU YER,
EDEP/ERKÂNLA CANLI, ERENLERİ BULUVER.

Evliyâlar diyarı, Padişahlar otağı,
Bulunamaz mîyârı, Medeniyet Toprağı,
Eser Lodos Rüzgârı, dalda kalmaz yaprağı,
Utandırır ağyârı, Osmanlının Kalpağı.
GÖZÜMÜ SENDE AÇTIM, BENLİĞİ SENDE BULDUM,
ÖZÜMÜ SENDE SAÇTIM, DEĞERLERDE KAYBOLDUM.

Dört Mevsimi yaşarsın, Yeşil/Mavi yan yana,
Engelleri aşarsın, olmaz sana angarya,
Geleceğe koşarsın, hiç yapmazsın tantana,
İnanmazsan şaşarsın, gerek kalmaz bühtâna.
ŞAİRLER KALEMİNDE, ULU ŞEHİRDE ZAMAN,
YAZARLER ÂLEMİNDE DEVRÂNDA OLMAZ AMAN.

Duymuştur Osmangazi, Emirsultan kabrinde,
Nice şehitle gazi, Makber olan kalbinde,
İnegöl, Orhangazi, Gemlik, Gürsu vaktinde,
Yaşayın Kış’la, Yaz’ı, ulu olan ahdinde.
BURSA ULU BİR ŞEHİR, BAYRAMLA SEYRÂN BAŞKA,
DERYÂYA AKAN NEHİR, İNSAN GELİYOR AŞKA.

Tanpınarlar kalk ta göre, Bursa’nın remzi ulu,
Ruhunu yeniden ör, insanlar Hakkın kulu,
Sorarsan binleri sor, Dergâhta ‘Sevgi Çulu’,
KEMÂLİ’ye düşer kor, tekmeler para/pulu.
BURSA BENİM GÖNLÜMDE, ULUDAN DAHA ULU,
DÜN, BUGÜN, HER GÜNÜNDE, BİLİR ALLAH’IN KULU.

  Yorum gönder
 
Diğer yazılar

* ASRIMIZIN BÜYÜK HASTALIĞI ÇIPLAKLIK...
* HASTALAR RİSALESİ HASTALIKLA BARIŞMAYA VE BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRİR
* BİR DAMLA VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
* ŞİKÂYET VE KARAMSARLIK SONSUZU...
* ŞİKAYET!..
* AK PARTİ NEREYE GİDİYOR?...
* ANARŞİ VE TERÖRDEN KURTULMAMIZ “HUCURAT SURESİ” İLKELERİNDE YER ALIYOR
* ERMENİ CEMAATİ VE KÜRT BİLİNEN ERMENİLER
* İBRETLİK BİR HİKÂYE
* ERMENİ CEMAATİ VE KÜRT BİLİNEN ERMENİLER


Tüm Yazılar

 
© 2006 - 2024 İlhan YARDIMCI
Tasarım & Yazılım Sinan Eldem