:: YAZI

Eklenme: 13.09.2014 15:22 


Tarih; geçmişle geleceği birbirine bağlayan bir köprü gibidir. Köprüden geçenler; dünü, bugünü ve yarını hatırlar, hazırlarlar. Köprü sağlam değilse, üstünden geçenlerle birlikte yıkılır, sulara karışır, kaybolur gider.
Asrın kaosunda “Yalan Söyleyen Tarih ” diyenlerin sayısı az değildir, doğrudur. Rahmetli Mustafa Müftüoğlu Ağabeyimizin, dostumuzun YALAN SÖYLEYEN TARİH UTANSIN isimli on üç cilt basılan çalışmaları, Millî Gazetede yayınlanan yazıları, Anadolu sathında verdiği konferansları büyük tabuları yıkmış, perdeleri aralamış, kaybolmayacak doğrular gerçeğinde, yeni nesil çok şeyler öğrenmiş, zihinleri bulandıranların gayretleri bir noktada boşa çıkmıştır.
Birileri ve ideoloji baskıları ile tarih yalan söylerse, kahramanlara ‘hain’, hainlere ‘kahraman’ diyen bir ortam meydana gelirse, gelecekten endişe edilir, bütün dengeler bozulur, karanlıklarda feryat ile isyan devam eder.
Okumayan bir toplum haline geldik, okumuyoruz. Ecdat, rahmetli nice değerler bize kütüphaneler dolusu kitaplar bırakarak Hakka yürümüşlerdir. “Kaç yazar, kaç kitap basar, basılan kitapları kimler okur, kaç satar, kaç yılda bitir?” sorularına verilecek cevap ürkütücü ve titreticidir.
Okumadığımız için; bizim için ibret ve örnek olabilecek nice olaylar mazide kalmış, ders almamıza, hayatımıza uygulamamıza kapılar kapanmıştır.
Bugün size bazı önemli tarihi olayları satır başları ile vermek istiyorum.
Tarihte “Talihsiz Şehzâde” olarak ismi geçen Cem sultan, cihan hükümdarı Fatih Sultan Mehmed’in oğludur.. Rodos’a sığınan Cem Sultanın oğlu Murat ve onun çocukları Hıristiyan olmuştur. Kâfirlere sığınan ve onlardan medet bekleyen imanın sonucuna bakınız.
Tevfik Fikret’in oğlu Halûk’un papaz olması, babasının verdiği dini önem ve yönlendirme neticesidir.
Ahmet Cevdet Paşa veya Lofçalı Ahmed Cevdet Paşa (26 Mart 1822, Lofça - 26 Mayıs 1895, İstanbul), Osmanlı Devleti'nde on dokuzuncu asırda yetişen Türk devlet ve bilim adamı, tarihçi, hukukçu, şairdir.
Mecelle'yi kaleme alarak İslam hukukunu sağlam bir dille kitaplaştıran kişidir. Şekilde batı prensiplerini uygularken özünde şer-i prensiplere bağlı kalmayı uygun gören bir hukuk anlayışı vardı.
Beş defa adliye, üç defa eğitim, iki defa vakıflar, bir defa içişleri ve bir defa da ticaret ve ziraat bakanlığı yapmış bir devlet adamıdır. Devrinde hazırlanan kanunların ve kurulan kurumların büyük kısmı onun elinden çıkmıştı.
Tarih-i Cevdet adıyla bilinen ve Osmanlı tarihini anlatan on iki ciltlik ünlü eserin yazarıdır. Ayrıca 1855-1865 yıllarında devletin resmi tarihçisi olarak hizmet vermiş bir tarih yazarıdır. Bu sayede dönemin siyasi olaylarını yazdığı Tezakir-i Cevdet adlı eseri ortaya çıkardı.
Türk dilinin Türkçe yazılmış ilk dil bilgisi kitabı kabul edilen Kavâ'id-i Osmâniyye'nin ve daha başka dilbilgisi kitaplarının yazarıdır.
En ünlü eserlerinden olan Kısas-ı Enbiya'da bütün peygamberleri ve İslam tarihini sade bir dille okuyuculara aktarmış bir yazardır.
İlk Türk kadın romancı kabul edilen yazar Fatma Aliye Hanım’ın babasıdır.
Ahmet Cevdet Paşa gibi bir dehanın Kızı Fatıma Aliye’nin iki kızı Hatice ile Ayşe evde eğitim gördüğü için Müslüman olarak kalır. Nimet ile İsmet ise zorla Dame De Sion’a gönderilir. Nimet kâfir olmamak için okula gitmeme konusunda direnir ve başarır.
İsmet bu direnişi göstermez ve zamanla sevmeye başlar. Sonunda Rahibe olur ve Avrupa’ya bir gider, gidiş o gidiş. Onu Annesi dâhil hiç bir Müslüman göremez.
Ahmet Cevdet Paşa en son yazılan İslam Hukuku kabul edilen Mecelle’yi yazan komisyonun başkanıdır. İslam Hukukunu ve İslam Tarihini en iyi bilenlerdendir.
Bu ocaktan, aileden böyleleri de çıkabiliyor. Bir bahçede güller yanında, çakır dikenleri de yetişir, yeter ki ikisininde halini bilmek ve onlara göre tedbir almak gerekir.
Körpecik dimağa sahip çocuklar, İslam eğitiminden geçirilmeden hangi inkârcı eğitime teslim edilirse onunla doldurulurlar.
25 Mart 1949’da Venezüella’da Katolik ve Marksist-Leninist bir ailede dünyaya gelen, ismi İlich Ramierz Sanchez olan “Çakal”, “Çakal Carlos” veya “Binbir Surat” diye anılan tarihi bir kişi var.
17 Yaşında iken ailesiyle birlikte İngiltere’ye göç etti ve orada üniversite eğitimi almış. Mazlumların yanında zalimlere karşı durmak için 1975 yılında Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Örgütü’ne (FHKC) katılmış ve İsrail’in korkulu rüyası, karabasanı olmuş bir halk kahramanı.
İsrailli ajanların, Dışişleri temsilcilerinin Çakal Carlos korkusundan görev kabul etmez olduğu, İsrail dışına çıkamaz hale geldiği günleri biliriz.
Avrupa ve Amerika’da siyasi, ticari sosyal kurumların “İsraillilerle temas ettiğim takdirde Çakal Carlos beni ve ailemi vurur” dediği yılları hatırlarız.
Tek kişilik bir ordu, yalnız kurt gibi.İnterpol’ün, CIA’nın, Mossad’ın ve Fransız İstihbaratının her tarafta arayıp da bir türlü bulamadığı adam…
Viyana’da OPEC toplantısına katılan 10 Bakan ve altmış kişiyi rehin alıp Cezayir’e kaçırmasıyla kimsenin başaramadığını başarmış ve Cezayir’den Fransızların etkisini yok etme konusunda birçok operasyon düzenlemiş cesaret örneği…
1994 yılında Sudan İstihbaratının ihaneti sonunda Fransızlara teslim edilmiş.
Halen Fransa’da müebbet hapis cezasını çekmeye devam ediyor.
Filistin’de iken tanımış Müslümanları.Bolivya’daki direnişçiler, Hıristiyan, Filistin’dekiler Müslüman.Aradaki farkı fark eder ve Müslüman olmaya karar veren bir yiğit…
Mahkemede kendini savunmayıp hâkimleri mahkûm gözüyle gördüğü ve onları kapitalistlerin celladı olarak nitelemesi, o günlerde gazete, dergi ve radyolarda haber olurdu.
Müslüman olmadan önce öksürmesi haber olurdu. Şimdi tıs bile yok. Müslüman olduktan sonra yok kabul edildi..Nisyana mahkûm oldu.
Yeni adı Salih Muhammed Nur olan bu zatın adını unutmayalım, gelecek nesillere olup/bitenleri anlatalım.
Müslümanlarla karışık bir hayat yaşarken Roger Garody , Salih Muhammed Nur, Yusuf İslam gibi Müslüman olmuş, eser ve konferanslarıyla on binlerce kişiyi Müslüman etmişlerdir.
Yalnız Almanya’da Müslüman olan sarışın mavi gözlü kardeşimizin sayısı iki yüz bini aşmış durumda. İtalya’da elli bini aşmış vaziyette.
Hollanda’nın birçok şehrinde Belediye Başkanlığını Cezayirli, Faslı Müslümanlar ele geçirmiş durumda.
Avrupa’daki yavrularımızın imanlarını korumak için çırpınan, yıkılan, kaybolan aile ve nesiller için dökülen gözyaşlarını bizzat gördüm, bu acı manzaralar hala devam ediyor.
Türkiye dışında bulunan Müslüman ailelerin geleceğinden endişe etmek istemiyorsak, yeni projeler üretilmeli, Dünyada izzete, iffete, saadete, Âhiret’te Cennet’e özendirme faaliyetleri yeniden gündeme gelmeli, çeşitli ödüller verilmeli, Cem Sultanların akıbeti gibi olmamalıdır.
Sular akmadan durulmaz, denizler dalgalanmadan durmaz. Sular akar, denizler dalgalanır, biz ne yaparız?

  Yorum gönder
 
Diğer yazılar

* ASRIMIZIN BÜYÜK HASTALIĞI ÇIPLAKLIK...
* HASTALAR RİSALESİ HASTALIKLA BARIŞMAYA VE BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRİR
* BİR DAMLA VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
* ŞİKÂYET VE KARAMSARLIK SONSUZU...
* ŞİKAYET!..
* AK PARTİ NEREYE GİDİYOR?...
* ANARŞİ VE TERÖRDEN KURTULMAMIZ “HUCURAT SURESİ” İLKELERİNDE YER ALIYOR
* ERMENİ CEMAATİ VE KÜRT BİLİNEN ERMENİLER
* İBRETLİK BİR HİKÂYE
* ERMENİ CEMAATİ VE KÜRT BİLİNEN ERMENİLER


Tüm Yazılar

 
© 2006 - 2024 İlhan YARDIMCI
Tasarım & Yazılım Sinan Eldem