LEŞKER-İ GAZÂ-LEŞKER-İ DUA
Eklenme: 03.02.2014 12:09
Dua kelime olarak, çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek manalarına gelir. Dinimizde ise dua, Allah’ın yüceliği karşısında kulun aczini itiraf etmesini, sevgi ve tazim duyguları içinde lütuf ve yardımını dilemesini ifade eder.
Dua, sınırlı ve aciz olan insanoğlunun; sınırsız ve sonsuz kudret sahibi Allah ile kurduğu diyalog ve köprüdür. Bu sebeple insan tarihin hiçbir döneminde duadan uzak kalmamıştır. Dua aynı zamanda zikirdir, ibadettir. Peygamber Efendimiz (s.a.v): “Dua ibadetin özüdür” buyurmuştur.
Başımız darda iken duaya sarıldığımız gibi nimete kavuşunca, sağlık ve rahat hallerimizde de ibadet ve duaya sarılmamız, Rabbimizi hep hatırda tutmamız kulluğumuzun gereğidir. Bunun içindir ki Kur’an’da: “Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin?” buyrulmaktadır. Yine birçok ayette canlı cansız bütün varlıkların Allah’ı tesbih ettiği bildirilmiştir. İnsandaki dini temayül ve Allah’a yöneliş de fıtridir yani yaradılışında vardır.
İnsanla Allah arasında ki mesafe ve duanın kabulü Resulullah (sav)’e sorulduğunda Bakara suresi 186. ayet inmiştir. Ayette Rabbimiz: “Ben yakınım, biri benden bir şey istediğinde onun duasına karşılık veririm” buyurmuştur. Efendimiz (sav) de: “Dua edene istediği şey ya bu dünyada hemen verilir veya Ahret’e bırakılır yahut ta üzerinden istediği iyilik kadar bir kötülük giderilir” buyurmuşlardır. Yine duaya devam edilmesini tavsiye ederek, Allah’ı güzel isimleriyle anan, dua ve tövbe eden kimsenin günahlarının deniz köpükleri kadar çok olsa bile affedileceğini bildirmişlerdir.”
Dua ederken mümkün mertebe kıbleye yönelmek, elleri Sema’ya kaldırmak, tabii bir şekilde durmak duanın adabındandır. Oruçlu iken, farz namazlardan sonra, mübarek gün ve gecelerde, seher vakitlerinde dua etmenin fazileti büyüktür. Peygamber Efendimiz (sav) dua ederken bazen ellerini koltuk altları gözükecek kadar yukarı kaldırır, hamd ve tesbih sözlerini sayılara takılmadan “yaratıklar adedince, arşın ağırlığınca” gibi ifadelerle yapar, duadan önce Allah’a hamd ve Resulüne salat-ü selam getirmeyi tavsiye ederdi.
Dua yaparken anne, baba, akraba, arkadaş, mümin kardeşlerimizi, cennet vatanımızı aziz milletimizi, Peygamberimizin övgüsüne mazhar olan şehitlerimizi, gazilerimizi asla unutmayalım ki; bizim başkalarına yaptığımız dua daha da kabule şayandır. Hz. Ömer (r.a) anlatıyor: Peygamberimizden Umre için izin istedim. İzin verdi ve buyurdu ki “Kardeşim bizi de duada unutma, bizi de duana ortak kıl.” Hz. Ömer “Bu söze dünyayı verseler değişmezdim” buyuruyor. Hayatımıza yön verecek bir hadisle hutbemi bitiriyorum: “Üç dua vardır ki kabul olunmasında şüphe yoktur. Bunlar, mazlumun duası, misafirin duası, anne babanın evladına dualarıdır.”
PSİKOLOJİK VE RUHSAL YÖNDEN DUA
Duanın çok yönlü psikolojik etkileri, gerek teorik gerekse tecrübi gözlemler seviyesinde açıklığa kavuşmuştur. Samimi inanç sürdüğü sürece, kişi üzerinde duanın etkisi kesin ve mutlaktır. Duanın gerçek etkisi dua fiiliyle teselli bulmadadır. Dua ile insan iradesi Allah'ın iradesine uyar ve ona tâbi olur.
Dua, kişide iradi bir canlanmaya yol açarak her şeyden önce sıkıntıyı ortadan kaldırır. Durumlar ve olaylar üzerine büyük bir estetik güç ve etkiye sahip kılar. Dua sayesinde eşyanın anlamı gittikçe artan bir şekilde keşfedilir. Dua, kişide zihni, manevi ve ahlaki güçlerin daha iyi kullanılmasına, yücelip güçlenmesine, ümit ve inancın canlanmasına, endişe, sıkıntı ve korkunun yatışmasına ve kişiliğin en üst derecede bütünleşmesine imkan sağlayan bir etki gücüne sahiptir.
Hatırdan hiç çıkarmamak gerekir ki, ruhun da beden gibi birçok ihtiyaçları vardır. Tatmin edilmemiş sonsuz istek ve arzularımız şuur altına atılarak, bizde umulmayan zamanlarda çeşitli buhranlara, çeşitli iç sıkıntılara yol açar. Dua ile en gizli, en mahrem duygularımızı dile getirir, içimizi boşaltır, ümidimizi kuvvetlendirir, korkularımızı hafifletiriz. İçimize eşsiz bir rahatlık verir, gerginlikleri gideririz. Dua ile kendimizi Allah'a daha yakın hissederiz. Dua ile benlik davranışlarını aşabiliriz. Çünkü dua; engel ve uzaklıklar tanımaz, zaman ve mekanlar ona engel olamaz. Dua ile sonsuz aczimizi yüce Allah'ın sonsuz kudretine bağlama saadetine ereriz. Dua ile ruh gücünü kanatlandırırız.
SAĞLIK AÇISINDAN DUA
Tarih boyunca duanın bedensel ve ruhsal hastalıklar üzerinde çok büyük tesiri olduğu bilinmektedir. Bir çok din psikoloğu, duanın mükemmel bir tedavi vasıtası olduğunu belirlemiş bulunmaktadır.
Bedensel rahatsızlıkların tedavisinde de duanın, şifa ile sonuçlanan olumlu etkileri meydana getirdiği, bilimsel gözlemlere dayalı olarak ileri sürülmektedir. Esasen, her türlü hastalığın tedavisinde, gerek hasta, gerekse hekim açısından önem taşıyan hususların başında, şüphesiz ki; "hastanın maneviyatını güçlendirme ve moralini yükseltme" gelmektedir.
(Çeşitli kaynak, eser, internet sitelerinden alınmıştır)
LEŞKER-İ GAZÂ :
Gazâ Ordusu, savaşan askerler. Allahü teâlânın rızâsı için O'nun dinini yaymak, din, namus ve vatanlarını korumak için düşmanla savaşan Müslümanlar.
Gaza, İslam dinini korumak veya yaymak amacıyla Müslüman olmayanlara karşı yapılan kutsal savaşa verilen isimdir. Katılanlara gazi denir. Bu savaşta ele geçirilen mallara ganimet denir. Meşcer-i Gaza, fetih için yapılan gaza demektir.
LEŞCER-İ DUA:
Leşker-i gazâ (cephede savaşan asker), leşker-i duânın yardımına muhtâçtır. İhlâs ile yapılan duâ muhakkak kabûl olur. (İmâm-ı Rabbânî)
Leşker-i Duâ, leşker-i gazâdan akvâdır (daha kuvvetlidir). (İmâm-ı Rabbânî)
Yüce Yaratan önce ölüm, sonra hayatı yaratmış, ölüm için hayata önemli bir yer vermiştir.
Dua için de önce fetih gerekir, LEŞKER-İ GAZÂ olmadan yapılan duanın yerine varamayacağı ileri sürülmektedir.
Peygamberler, Peygamber Efendimiz, Hazreti Ali, Ebubekir, Ömer,Osman, Sahabeler, Sancaktarlar, Abdülvehhab Gazi, Osmangazi, Yıldırım, Fatih,Yavuz, Kanuni, Kurtuluş Savaşı kumandanları, Gazâ için seferlere katılan nice isimsiz kahramanlar, şehitler, mücahitler fetih ruhunu yaşamış,yaşatmış ve sonra da gönüllerin fethine talip olmuşlardır.
Emirsultanlar, Babasultanlar, Üftâdeler, İsmail Hakkı Burseviler, Molla Fenâriler, Ebdâllar, Timurtaş Paşa, Okçubabalar, Mürsel Paşalar, Seyyid Yakuplar, Ahmed-i Zencâniler, Şadr-ü Şerialar, daha nice gönül erenleri, önce gazâlara iştirak etmiş, sancak altında toplanmış, cihat fermanlarını, emirlerini uygulamış, fetihleri yaptıktan sonra, gönüllerin mimarı, hocası, kumandanı olmuşlardır. Aradan asırlar geçmesine rağmen, eserleri hâlâ okunmakta, nesillere önder olmakta, kılavuzluk görevi yapmaktadır.
Ecdat önce gazâlar yaparak ülkeler fethetmiş, sonra gönülleri fethe başlamış, manevi mimar olmuş, eserler vermiş, talebe yetiştirmişlerdir.
Asrın kaosunda, Cehennem’e akın akın giden, günahları talip olan nesiller yanında, imanlı bir nesil, insanlık varsa, bu fetih kumandanlarının eseridir.
Özellikle bu günlerde, Kıyamet’in eşiğinde, maddi/manevi felaketlerin, ikazların kapımızda olduğu gerçeğinde,dualara muhtacız. Dua ederken, gözlerimiz boşalmalı, gönüllerimiz bir başka olmalıdır.
Yazımızı KEMÂLİ’nin DUA ile ilgili bir şiiri ile noktalayalım.
YA RÂB!.. İLAHİ YARABBİ!...
Ya râb nefsimi azdırma, ismimi, neslimi koru,
Gidecek başka kapı yok, kapından geri döndürme,
Fitne çukuru kazdırma, Mîzân’da binlerce soru,
Günahlarım çok, yazdırma, aşkın ateşi söndürme,
İLÂHİ YARABBİ, YA RAB, SEN GAFFÂRSIN, SEN RAHİMSİN!
Merhamet buyur, nur ver, saadet ver,huzur ver,
Yurdumun her yerinde, birlik, dirlik, erlik ver,
Mazlumlara baston el, konuşmaya dil ver,
Ahlak düştü çukura, kurtarıcı bir sel ver,
YARABBİ, İLAHİ RABBİM, SEN MELİKSİN, HEM DE KUDDÜS!
Kovanlarda arılar, gönüllere rahmet ver,
Bin bir çiçek, sarılar, vefâ, ahlâk, iman ver,
İsyanlar çıkmaz sokak, yürüyecek yollar ver,
Müslüman olmaz korkak, cesâret, inanç, âr ver.
ALLAHIM, YÜCE RABBİM, HAK, SEN MELİKSİN, EL MÜHEYMİN!
Beşer kaos asrında, ruhun kaybetti insan,
Firavunlar kasrında, sefahat aleminde,
Muhtacız îksîrlere, kıvamında, deminde,
Hak/Hukuk terazide, adalette, yeminde,
ALLAHIM, İLAHİ RABBIM, SEN AZÎZ, SEN CEBBÂR, KAHHAR!
Nesil unuttu O’nu, kısık olan sesleriz,
Kıyamet bunun sonu, sana ümit besleriz
Olursa aşkın konu, duygularda hisleriz,
Cehâlet kara perde, aydınlıkta sisleriz,
YARABBİ BİZE SES VER, KUDRETLİ BİR NEFES VER!
Güller oldu ağlamaz, kurudu hem yaşları,
Yüzler nuru bağlamaz, kan döker savaşları,
Sözler soldu çağlamaz, secde yapmaz başları,
Közler ciğer dağlamaz, ocaktaki taşları,
YARAB SÜTRE OLACAK, GÖZLERDEN AKAN YAŞ VER!
Muhtacın lokmasını, sofralardan aşırdık,
Garibin arkasını, nefis için kaşırdık,
Dağ aşmaya susadık, düz ovada şaşırdık,
Yetmişli fırkasını, boş bir ömür yaşadık,
YOL VER BİZE, YARAB YOL, HİÇ BÜKÜLMEYEN KOL VER!
Karanlık ışık bekler: Ay ver, Gün ver, Işık ver,
Ümitler neden tekler; iki ayak ver, kol ver,
Nerde, hani emekler?, alın teri kazanç ver,
Sulardaki semekler, sen Rezzâksın rızık ver,
YARAB İMAN-I SÜS VER, NEFİSLER İÇİN KÜS VER!
Bu ezanlar Yurdumun, Semâsında dinmesin,
Zafer daim Ordunun, Al Bayraklar inmesin,
Milletin imanına , küfürle, şirk sinmesin
Zalim elinde kamçı, mazlum sırta binmesin,
ISSIZ KOYMA YUVALAR, BEREKETLİ OVALAR VER!
Günah için nedâmet, İstiğfar tövbesinde,
Hiç durmadan ağlayan, yalvaran gecesinde,
Müslim buna devam et, namazlar secdesinde,
İnanan Arşa çıkar, sürûrla vecdesinde,
KEMÂLİ HECESİNDE,CENNET’İNDEN BİR YER VER!
www.İlhanyardimci.com
ilhan-yardimci@hotmail.com
bilgiagi.net
0535 477 73 90
|