"SİLAHSIZ TERÖRİSTLER" VE MANZARA
Eklenme: 18.12.2013 13:49
"Azınlık seçkinler mutlu mu mutlu, servetleri arttıkça artmış.
Çoğunluk ise din iman, etnik kimlik, yaşam biçimi konularıyla oyalanıyor.
Doğa tahrip edilmeye, kentler betonlaşmaya devam ediliyor
Yalan, ikiyüzlülük, yandaşlık, yalakalık meziyet haline getirilmiş.
Toplum keskin çizgilerle bölünmeye sürükleniyor.
Aşılanan kin, nefret, öfke artıyor.
İnsanların inancını, düşüncesini, yaşamını yönlendirenler var.
Silah dendiğinde; öldüren, yakan yıkan, tahrip eden aletler akla gelir. Ancak ondan daha tesirli olan ve o öldürücü olan, o silahları kullanmaya karar veren, teşvik ve tahrik eden kararlardır, sözlerdir ve yazılardır. O nedenle karar veren, konuşan veya yazanlara dikkat etmek gerekir.
Esip gürlüyorlar. Bilgi birikiminden, tarih bilincinden, gerçekler dünyasından uzak, devlet, millet, vatan, kültür kavramını kavrayamayanlar, kişisel çıkarları için her türlü değerleri altüst ediyorlar. Ne adına?
Herkes bir şeyler söylüyor. Söylüyor ama söyledikleri ne ifade ediyor?
Özellikle; egemenlik kurma, etkinlik kurma ya da tersi etkisizleştirme, kontrol altına alma konusunda; devlet yönetiminde, medyada, iş dünyasında, akademik çevrede uygulama alanı bulan fakat kamuoyunca bilinmeyenler var.
Ancak; dokunanı yakan, açıklayanı açıklayamaz hale getiren öylesine konular vardır ki, özel alan kapsamı içinde görülmektedir. Çok ama çok az kişinin belirli bir süreç sonrası sahip olduğu olgular vardır. Çoğu sırlarıyla bu dünyadan gitmektedir. Bilinmesinde yarar görülenler, kamuoyuna yansıtılmamaktadır.
Bu olgular; siyasetçilerin, köşe yazarlarının, sınırlı bilgilerle yorumlar yaptığı ancak perde gerisinde nelerin olduğunu bilmediği ya da önem vermediği alanlara ilişkindir.
Gerçekler dünyasında; ufuk açıcı aydınlatıcı bilgi tıkanıklığı yaşanıyor.
Bu terörizm; halka açık bir mekânda bir bomba patlatılarak yüzlerce masum insanı ya da suçlanan aşırı uçlardaki politikacıları öldüren, yalanlayan tipte bir olay değildir.
Bu olay temelde; çok sayıda insanın uzak bir bölgeden bireysel veya kitlesel olarak sistematik bir şekilde, fizikî ve ruhsal saldırıya maruz kaldığı bir olaydır.
Bu silahların sahip olduğu esas güç; kurbanların, bunların dış kaynaklar tarafından yapıldığının farkında olmamaları ve kendilerini koruyacak olanağa sahip olmamalarıdır.
Halk; din, yeni anayasa, ekonomik refah, kalkınma yutturmacısı ile yöneticiler, gazeteciler ve aydınlarca uyutulurken, bunları da yönlendiren ve uyutan güçleri bilmek gerekir.
Gerçekte herhangi bir duygusal, zihni veya duyarlı algılama suni olarak oluşturulabilir ve kişi nerede olursa olsun uzak bir yerden olumsuz manipüle edilebilir, yönlendirilebilir.
Bunlar kimlerdir? Bunların toplumun masum fertlerini gizli bir şekilde öldüren ve sakatlayan silahları nelerdir? Bu silâhların kullanımı niçin halkın bilgisi dışındadır?
Cevap basittir. Bunlar; gerçekte siyasetçi, bürokrat, gazeteci, akademisyen görünümlü çalışan kin, nefret, öfke pompalayanlardır..
Şu bir gerçektir ki; bu silahlar mevcuttur ve insanlara, toplumlara karşı kullanılmaktadır.
İnsanlar vardır, siyaseti bilimin emrine verirler!
İnsanlar vardır, bilimi siyasetin emrine verirler!
İnsanlar vardır, nefesini ve kalemini hakkın ve doğruluğun emrinde kullanırlar.
İnsanlar vardır gücü, yetkiyi, serveti, bilgiyi, insana, topluma doğaya, evrene sunarlar
Psikotronik saldırılara karşı dikkatli olunmalıdır."
Bu ifadeler, zaman zaman bana mesaj gönderen bir eğitimcinin kaleminden...
Görünen manzaralar içerisinde, pek te iç açıcı olmayan ifadeler, feryatlar, serzenişler, şikayetler olmasına rağmen, gerçek potasında aynel yakin duygu ve düşüncelerdir. Dünyada bütün İslam toplumları, özellikle Türkiye'de bu manzaraları görmemek mümkün değil, karamsarlığın ötesinde, her gün battığımız çukurlar ve çıkılmaz bataklıklardır.
Tanzimat'la başlayan batılılaşma hareketleri, kanla/canla/imanla kazanılan Cumhuriyet döneminde, zirveye ulaşmış, "halimiz/çaremiz" bir türlü doğru rotalara ulaşamamıştır.
Dünyada ve Türkiye'de yangınlar var, yangınları bilen var, söndürmek isteyenlerin sayısı az.
Dünyada ve Türkiye'de insanları bekleyen felaket gibi değişim, özden ayrılma, sefâhat düşkünlüğü, adaletsizlik, hak-hukuk eşitsizliği,emeğin karşılığına verememe, değerler bir kenarda yalnız kalırken, değersizlerin elde gezdiği, rağbet gördüğü, yalaka/yağdanlıkların, dalkavuk ve şerefsizlerin cirit attığı, köşeleri döndüğü gerçekler karamsarlık olmamalı.
Siyasetin kirlendiği, menfaat koltuklarının çoğaldığı, milletin vekilleri olarak seçilenlerin kimler oldukları ve neler yaptıkları inkâr edilemez.
63 yıldan beri söyler, yazar, zaman zaman kabuğundan taşar, feryat eder, hicrân-ı derdi dert edinir bir nefer olarak, kabir kapısına kadar geldik. Rahmetli Osman Yüksel Serdengecti ağabeyimizin dediği gibi, bir kere olsa bile yürekten "OH!." çekemedik, hep "OF!." dedik. Aslandı mümin için, kul için ölçü bu değil midir, dünyayı zindan kabul etmek, Âhiret için azık toplamak, Âmel-i Sâlih, İman-ı Kâmil bir kul olarak göçmek, gerisi angarya değil mi?
Hazreti Ademle başlayan insanlık savaşı, İki Cihanın Güneşi Peygamber Efendimizin büyük inkılâbı ile İslamı Ekmel din yapmış, Cihana yaymış, Kur'an ve din tamamlanmış, hak ile bâtıl ayrılmış, 'Cennet kolay değil, Cehennem lüzumsuz' olmamış, insanlık hüsranda kalmış, hakkı ve sabrı tavsiye eden iman sahipleri müstesna kılınmıştır.
Yazımı anlayanlar için MANZARA isimli bir şiirimle noktalamak istiyorum.
Zakkum ekenler, zakkumu biçer,
Diken biçenler, zahmeti çeker,
Halay çekenler, terleri döker,
Putu dikenler, çiviyi söker.
GÜDÜMLÜ 'MEDYA', ŞÊRRİN PEŞİNDE,
MANZARA BU YA, KÖPEK LEŞİNDE.
Ruhu satılmış, Kemâlist kafa,
Çirkef katılmış, alda koy rafa,
Çöpe atılmış, yalancı lafta,
Etraf saçılmış, yazılı yafta.
ONLAR KURARKEN, GÜÇLÜ MEDYAYI,
MÜSLİM BEKLERKEN; HAFTAYI, AYI.
Belâ oldular, Millet başına,
Para buldular, küfür aşına,
Kara çaldılar, Leylâ kaşına,
Kurdu saldılar, mezar taşına.
SEN UYUYORKEN, ONLAR AYAKTA,
HALK SOYUYORKEN, UYU YATAKTA.
Besle kargayı, oysun gözünü,
Fikir bayağı, asma yüzünü,
Yersin dayağı, tutmaz sözünü,
Mazi ayağı, özde özünü.
ÇAĞIR, HEM BAĞIR, DÜDÜK ÖTÜYOR,
YARALI YAĞIR, OCAK TÜTMÜYOR.
Zaman silahı, MEDYA bilesin,
Madde İlâhı, belli hilesin,
Müslüman âhı, bil ki silesin,
Feryat, eyvah!ı, delik filesin.
EKRANA BAKTIM, UTANDIM, KALDIM,
UMUDU YAKTIM, USANDIM, KALKTIM.
Çıkar bir lider, hesâbı sorar,
Gelenler gider, çokta az karar,
İyilik güder, hiç vermez zarar,
Bir ömür biter, geçmişi arar.
KABUK DEĞİŞTİ, SİRKE KÜPÜNDE,
OYNAŞ SEVİŞTİ, BEBEK TÜPÜNDE.
Kâmil ağladı, kol bilek kırık,
Eli bağladı, ayakta çarık,
Coştu, çağladı, susuz bir harık,
Ciğer dağladı, sopası darlık.
HALLER PERİŞAN, MEVLÂ DA BİLİR,
NERDE DERVİŞAN, DUYSA İRKİLİR.
Gayya kuyusu, küfür yobazı,
Yalan kurgusu, zararlı bazı,
Piçin yavrusu, yoluyor kazı,
Yoktur sorgusu, elinde sazı.
KUYUYA DÜŞME, ÇIKARAN OLMAZ,
ÇİĞ İSEN PİŞME, YİYEN BULUNMAZ.
Dost, düşman belli, nûrla kir akan.
Sayarsan elli, yetime bakan,
Göbekler felli, yan gelip yatan,
Diyorlar deli, gerçeğe bakan.
YIKMAK KOLAYDIR, YAPMASI ZOR,
DERSEN ALAYDIR, YÜREKTEKİ KOR.
Doğrul Müslüman, kalk atâletten,
Boşta kaldı han, kem dalâletten,
Davette iman, bil asâletten,
Son durak liman, hak adaletten.
HAK GELDİ HAKTAN, BÂTIL YOK OLDU,
FERMÂN UZAKTAN, DOĞRUYU BULDU.
Zaman geçiyor, nöbette bekle,
Hızar biçiyor, ayakta tekle,
İksîr içiyor, durma emekle,
Nuru seçiyor, müjde dilekle.
BU ZAMAN GEBE, SANCI İÇİNDE,
TARİHTE SEBE, NASIL BİÇİMDE?
Kır kelepçeyi, yeni seferber,
Oku lehçeyi, heple berâber,
Getir bohçayı, geber put, geber,
Donat sofrayı, güzel bir haber.
GÜR SEDÂ HAKKIN, HAKKIN OLACAK,
BU EMİR HÂLIK'IN, KÜFÜR SOLACAK.
Ulu çınarı, ayağı kaldır,
Akmaz pınarı, doymaza kandır,
Taşan suları, arkına aldır.
Yağız yuları, ağyâr utandır.
SEN ŞEHİT OĞLU, DÜŞÜN ATANI,
HAKKIN ÇOĞULU, YERDE YATANI.
Helâli kazan, haram şėr dolu,
Gelecek hâzan, doğru Hak yolu,
Kaynıyor kazan, sağ ile solu,
Gerçeği yazan, yazarın kolu.
GELDİN BU GÜNE, YARIN BELLİ Mİ?
ALDANMA ÜNE, DİYEN DELİ Mİ?
Bu vatan kazan, sen de kepçesi,
Aşk için sızan, gönül bahçesi,
Şiirler yazan, gül dilekçesi
Kız, oğul, kızan, Tarih lehçesi.
BİZ AŞK BİLERİZ, DERDE GÜLERİZ,
HAYIR DİLERİZ, SOLMAZ GÜLLERİZ.
KEMÂLİ derdi, feryâtta hece,
Kalemi verdi, gündüz, her gece,
Vazife vîrdi, gönülde vecde,
Gerçek sever de, yazdı gizlice.
GÖRELİM MEVLÂ, NE EYLEYECEK,
SEN OYNA TAVLA, DERT EKLEYECEK.
|