"KENTSEL DÖNÜŞÜM" KAMBURU
Eklenme: 12.12.2013 14:25
İki cihanın Güneşi, tek önder, tek kurtarıcı, Büyük inkılabın meşâlesi Peygamber efendimiz, Mekke'de on üç yıl kaldığı süre içinde inen ayetlerin çoğunluğu insanları inkârdan imana, bedevilikten medeniliğe dönüştürmeye yöneliktir.
Medine'ye hicretten sonra yasa olacak ayetler nazil olmaya başlar.
Önce insan eğitilir, sonra o yasaları uygulayacak kanunlar koyulur.
Önce kanunlar koyulursa, o kanunları uygulayacak olan insanlar, yetiştirildikleri kalıba göre uygularlar.
Terazi ne kadar doğru olursa olsun, terazinin başına oturan insan, terazinin ayarını bozarak kendi çıkarına göre onu ayarlar. Bıçak, elmada keser, insan da doğrar. Karnı aç olan kimse çalar. Hırsıza kasayı bekleme görevi verildiği zaman, hırsızlık yapmazsa mesele bitmiştir demektir. Katil elindeki silahla adam öldürmüyorsa, vicdanlar esir alınmış olur. Bu gerçek ve tezatların altında eğitim vardır.Fıtrat değerlerine bağlı, İslam ahlakı ile mücehhez, Peygamberi metotlara uygun eğitim olmayan yerde, başarı ve huzur beklemek, takalarla ummanları aşmaya talip olmak demektir, mümkün olamaz. Paslı kaşıkla bal yerseniz, zarar görür ünüz.İnsan ne kadar doru olursa olsun, terazi bozuk olursa yanlış tartar.
Sevgili Peygamberimiz, önce insanı eğitmiş, sonra Rabbin koyduğu kurallara göre yönetmiştir.
Dost bir yazarın köşesinde yer alan yazısından, şöyle bir ibareyi buraya alayım;
"2013 yılında, üniversitesini bitirmiş, belediye başkan yardımcılığı görevine de getirilmiş bir insan, yani çağdaş kültürü almış bir insan belediye adına bir siteye randevulu olarak geliyor ve site sakinlerine:
-Burayı yıkıp yeniden yapacağız.
Site sakinleri - razı olmazsak?
-Üniversiteden bilirkişi çağırır depreme dayanıksızdır raporu alır yıkarız.
Site sakinleri – O zaman kendimiz istediğimiz bir şirkete veririz.
-Bizim istemediğimiz hiç bir şirket buraya giremez.
Site sakinleri girerse?
- O zaman beş kattan fazlasına ruhsat vermeyiz, onun için giremez. Biz yaparsak yirmi kat veririz.
Site sakinleri – Bilirkişi "Sağlamdır" raporu verirse...
- O zaman istimlak ederiz. Siz bilirsiniz. Bundan sonra bir daha gelmeyeceğim, gereği yapılacaktır."
EVET; günümüzde bir nevi modern soygunculuğun, menfaatperestliğin, köşeleri dönmenin devlet eliyle yönetildiği, "KENTSEL DÖNÜŞÜM" denen bir acı gerçek var. Faydaları yanında, zararları daha çok olan bir kambur...
Adalet terazisinde tarttığımız zaman, yukarıda bahsedilen olayla nasıl ilişki kurabilirsiniz?
İşte size tarihten bir sayfa daha:
"Hazreti Ömer'in Yemen'den Buhara'ya kadar şu anda yirminin üzerinde ülkeyi yönettiği bir zamanda Medine'de Mescid-i Nebevi Müslümanlara dar gelmeye başlayınca genişletme kararı alır.
Mescidin etrafındaki evleri satın almaya başlar.
Peygamber Efendimizin amcası Abbas'ın da evi var orada.
Hazreti Ömer, Abbas'a (Allah ikisinden de razı olsun) evini satmasını teklif eder ve üç alternatif seçenek sunar:
1-Hazineye satıp parasını alması,
2-Hazineden yer beğenip oraya evini yapmasını,
3-Evi, mescide bağışlamasını teklif eder.
Abbas, üçünü de kabul etmeyeceğini söyleyince Ömer, bir Hakem seçmesini söyler.
Übeyy bin Ka'ab'ı seçer ve ona durumu anlatırlar.
Übeyy de "Allah'ın Rasülünden işittim, Allah, Davud peygambere vahy ederek Allah için bir mescit yapmasını ister.
Davud alyhiselamın da çizdiği planın içinde İsrail oğullarından birinin evi vardır.
Satması için teklif götürür, adam evini satmaz.
Davud'un içinden evi zorla almak geçer.
Rabbimiz "Sen, benim evime gasp edilmiş bir evi mi katmak istiyorsun, gasp banim şanıma yakışmaz. Senin cezan bu evi/mescidi yapmamaktır" der.
Davud Aleyhisselam: Çocuğum yapsın" deyince Rabbimiz "Çocuğun yapacak" der.
Ömer, Übeyy'in yakasından tuttuğu gibi Mescide getirir. Mescidde bulunan ashaba durum anlatılır ve bu hadisi bilenin olup olmadığı sorulur.
Ebu Zerr'ini-l Ğıfari de bu hadisi işittiğine şahitlik yapar. Ömer, Übeyy'in yakasını bırakınca Übeyy: "Beni hadis uydurmakla mı itham ediyorsun?" diye sorunca Ömer: "Hayır, vallahi bu hadisin gizli kalmaması, açığa çıkması için yaptım" dedikten sonra Abbas'a döner ve "Bir daha evini sat teklifinde bulunmayacağım" der.
Abbas da "Evimi karşılıksız bağışlıyorum" diyerek başkanın da başının bağlı olduğu
hukukun üstünlüğünü ortaya koyar." (Hadis, kısaltılarak yazıldı. İbni Sa'd, Tabakat 4/21, İbni Asakir, Tarihu Dımışk 26/370)
Çağımızda, geçerli olan bugüntü zaman diliminde, bu adaleti görebilir misiniz? Hukuku güçlüler yaptığından, hukukun üstünlüğü, zayıflar üzerinde sağlanır.
Sağlam sineklerin delip geçtiği, zayıfların takılıp kaldıkları kanun ağları gibi değil mi?..
Pekte iç açıcı olmamakla beraber, güdümlü medyaya ithaf ettiğim, MANZARA isimli şiirimle anlayanlara seslenmek istiyorum:
Zakkum ekenler, zakkumu biçer,
Diken biçenler, zahmeti çeker,
Halay çekenler, terleri döker,
Putu dikenler, çiviyi söker.
GÜDÜMLÜ 'MEDYA', ŞÊRRİN PEŞİNDE,
MANZARA BU YA, KÖPEK LEŞİNDE.
Ruhu satılmış, Kemâlist kafa,
Çirkef katılmış, alda koy rafa,
Çöpe atılmış, yalancı lafta,
Etraf saçılmış, yazılı yafta.
ONLAR KURARKEN, GÜÇLÜ MEDYAYI,
MÜSLİM BEKLERKEN; HAFTAYI, AYI.
Belâ oldular, Millet başına,
Para buldular, küfür aşına,
Kara çaldılar, Leylâ kaşına,
Kurdu saldılar, mezar taşına.
SEN UYUYORKEN, ONLAR AYAKTA,
HALK SOYUYORKEN, UYU YATAKTA.
Besle kargayı, oysun gözünü,
Fikir bayağı, asma yüzünü,
Yersin dayağı, tutmaz sözünü,
Mazi ayağı, özde özünü.
ÇAĞIR, HEM BAĞIR, DÜDÜK ÖTÜYOR,
YARALI YAĞIR, OCAK TÜTMÜYOR.
Zaman silahı, MEDYA bilesin,
Madde İlâhı, belli hilesin,
Müslüman âhı, bil ki silesin,
Feryat, eyvah!ı, delik filesin.
EKRANA BAKTIM, UTANDIM, KALDIM,
UMUDU YAKTIM, USANDIM, KALKTIM.
Çıkar bir lider, hesâbı sorar,
Gelenler gider, çokta az karar,
İyilik güder, hiç vermez zarar,
Bir ömür biter, geçmişi arar.
KABUK DEĞİŞTİ, SİRKE KÜPÜNDE,
OYNAŞ SEVİŞTİ, BEBEK TÜPÜNDE.
Kâmil ağladı, kol bilek kırık,
Eli bağladı, ayakta çarık,
Coştu, çağladı, susuz bir harık,
Ciğer dağladı, sopası darlık.
HALLER PERİŞAN, MEVLÂ DA BİLİR,
NERDE DERVİŞAN, DUYSA İRKİLİR.
Gayya kuyusu, küfür yobazı,
Yalan kurgusu, zararlı bazı,
Piçin yavrusu, yoluyor kazı,
Yoktur sorgusu, elinde sazı.
KUYUYA DÜŞME, ÇIKARAN OLMAZ,
ÇİĞ İSEN PİŞME, YİYEN BULUNMAZ.
Dost, düşman belli, nûrla kir akan.
Sayarsan elli, yetime bakan,
Göbekler felli, yan gelip yatan,
Diyorlar deli, gerçeğe bakan.
YIKMAK KOLAYDIR, YAPMASI ZOR,
DERSEN ALAYDIR, YÜREKTEKİ KOR.
Doğrul Müslüman, kalk atâletten,
Boşta kaldı han, kem dalâletten,
Davette iman, bil asâletten,
Son durak liman, hak adaletten.
HAK GELDİ HAKTAN, BÂTIL YOK OLDU,
FERMÂN UZAKTAN, DOĞRUYU BULDU.
Zaman geçiyor, nöbette bekle,
Hızar biçiyor, ayakta tekle,
İksîr içiyor, durma emekle,
Nuru seçiyor, müjde dilekle.
BU ZAMAN GEBE, SANCI İÇİNDE,
TARİHTE SEBE, NASIL BİÇİMDE?
Kır kelepçeyi, yeni seferber,
Oku lehçeyi, heple berâber,
Getir bohçayı, geber put, geber,
Donat sofrayı, güzel bir haber.
GÜR SEDÂ HAKKIN, HAKKIN OLACAK,
BU EMİR HÂLIK'IN, KÜFÜR SOLACAK.
Ulu çınarı, ayağı kaldır,
Akmaz pınarı, doymaza kandır,
Taşan suları, arkına aldır.
Yağız yuları, ağyâr utandır.
SEN ŞEHİT OĞLU, DÜŞÜN ATANI,
HAKKIN ÇOĞULU, YERDE YATANI.
Helâli kazan, haram şėr dolu,
Gelecek hâzan, doğru Hak yolu,
Kaynıyor kazan, sağ ile solu,
Gerçeği yazan, yazarın kolu.
GELDİN BU GÜNE, YARIN BELLİ Mİ?
ALDANMA ÜNE, DİYEN DELİ Mİ?
Bu vatan kazan, sen de kepçesi,
Aşk için sızan, gönül bahçesi,
Şiirler yazan, gül dilekçesi
Kız, oğul, kızan, Tarih lehçesi.
BİZ AŞK BİLERİZ, DERDE GÜLERİZ,
HAYIR DİLERİZ, SOLMAZ GÜLLERİZ.
KEMÂLİ derdi, feryâtta hece,
Kalemi verdi, gündüz, her gece,
Vazife vîrdi, gönülde vecde,
Gerçek sever de, yazdı gizlice.
GÖRELİM MEVLÂ, NE EYLEYECEK,
SEN OYNA TAVLA, DERT EKLEYECEK.
|