HİCRET.
Eklenme: 04.11.2013 10:14
HİCRET. İMANIN KÜFRE, HAKKIN ADALETİN ZULME, İLİM/İRFANIN CEHÂLETE KARŞI ÜSTÜN GELMESİNİN MÜCÂDELESİDİR.
Hutbelerin hutbe gibi okunmaya başladığı bir zaman dilimi içindeyiz. Yıllardan beri faizin haramiyeti üzerine bir hutbe dinlemedim, ilk defa geçen cumalardan birinde, bir camide dinledim duygularım ile heyecanımı anlatamam. Mevla bizlere bugünleri de gösterdi, şükürler olsun. Türbanlı olarak İmam Hatip liselerine giren öğrencilerin başlarının jandarma tarafından zorla açıldığı, milletin seçtiği bir vekilin türbanlı olarak meclise girdiği zaman mahut zihniyet tarafından kıyamet koparıldığı, öğretmen ve kamuda çalışan örtülü memurlar için tahkikatların açıldığı, meslekten atıldığı, sürgün edildiği, şehidi cenazesinde evladının tabutu başında gözyaşı döken örtülü ananın başından örtüsünü çıkararak, sakallı babasını merasim dışına çıkardıkları yıllar sonrasında, bu zulmün ortadan kaldırıldığı, milletvekili bayanların örtüleri ile Meclise girdiklerinin verdiği duygu ve heyecan gibi...
Hicretle ilgili, Hacıyakup Camisi İmam/Hatibi YÜKSEL Gümüş tarafından hazırlanarak okunan hutbe şöyle:
"Hicret" sözlükte, kişi veya kişilerin bulundukları yerden göç yoluyla ayrılmaları anlamına gelir. Terim olarak hicret, Sevgili Peygamberimiz (sav)'in Mekke'den Medine'ye yapmış olduğu kutsal yolculuktur. İslam'ın dünyaya yayılması bu olayla başlamış, İslam gerçeği bu olayla varlığını dünyaya duyurmuştur.
Hicret: inandıkları gibi yaşama kararlılığı gösterenlerin açtığı evrensel bir çığırdır. "Hicret", Allah'a ve Rastı!üne bağlılığın, Allah yolunda fedakarlık yapmanın, dünyalıklardan vazgeçmenin, yalnızca Allah rızasını seçmenin bir göstergesi; iman uğruna her zorluğu göze almanın destansı ifadesidir.
Hicret, imanın küfre; hakkın ve adaletin zulme; ilim ve irfanın cehalete karşı üstün gelmesinin mücadelesidir. Asırların biriktirmiş olduğu küfrü söndürecek büyük bir gerçeğin hareket noktasıdır. Önce Arabistan'ı, sonra bütün dünyayı aydınlatan, Kur'an ve İslam davetinin yayılmaya başladığı tarihtir.
Mümin, her an hicret halindedir, daha doğruya, daha güzele doğru yürüyüş, daha ileriye ulaşmak için sefer halindedir. Bu bazen beldeden beldeye doğru mekan değişikliği, bazen iç alemin bir menzilinden öteki menziline doğru hal değişikliğidir.
İnsanın şeytandan ve her türlü kötü duygu ve düşüncelerden arınıp yaratana hicret etmesidir. Ana yurdu maddi anlamda mutlaka terk etmeyi gerektirmez. Böyle bir hicret kesintisiz sürer.Nefsinin arzu ve isteklerinden Allah'a hicret etmeyen bir kişi, gerçek mümin olamaz.
Bu konuda Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmaktadır:
"Muhacir, Allah'ın yasakladığı şeylerden uzaklaşan ve onları terk eden kimsedir.' Müslüman bir toplumun bir beldede hayatta kalma ve İslam'ı olarak gelişme mücadelesinde son alternatif hicrettir. Bu durumda hicret, bir iman imtihanı haline gelir. Bu konuda Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"İman edip de Allah yolunda hicret ve cihad edenler, muhacirleri barındıran ve yardım edenler var ya, işte gerçek mümin onlardır. Onlar için mağfiret ve bol rızık vardır.',ı
Hicret, hiçbir zaman kaçış değildir. O, mutlaka zulme ve eziyete uğradıktan sonra imanı korumak, İslam'ı yaşamak ve yaşatmak için yapılır; bu gayeyle hicret edenleri Allah, yeryüzünde yerleştirip, kendilerine imkan vermeyi vadetmiştir: "Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, onları dünyada güzel bir şekilde yerleştireceğiz. Eğer bilirlerse Âhiretin mükâfatı elbette daha büyüktür."
Hutbemizi sevgili Peygamberimiz(sav)'in konu ile ilgili bir Hadis-i şerifi ilE bitirelim. "Ameller niyetlere göredir. Kişi için yalnız niyet ettiği ,şey , vardır. Kimin hicreti Allah'a ve Resulüne yönelik ise, hicreti Allah ve Rasülinedir. Kimin hicreti de elde edeceği bir dünyalığa ve evleneceği bir kadın için ise, hicreti hicret ettiği şey içindir.,, Allah bizleri Allah'a ve resulüne hicret edenlerden eylesin."
"Hicret, tarihin de hayatın da çok katmanlı, her şeyi ve herkesi var edici derûnî bir mânâya ulaşmasıdır. Hicret, tarihin de hayatın da bütün varlıklara diriltici bir nefes üfleyen kanatlandırıcı bir ruhla donanmasıdır.
Medeniyetin Yapıtaşları Hicret'le Döşenir
Tarihte, hayatın hakikate, hakikatin hayata kavuşması da insanın insanca bir hayat sürdürebilmesi de nihayet tarihi yürütebilmesi de yine Hicret'le mümkündür.
Hicret, tarihin de hayatın da çok katmanlı, her şeyi ve herkesi var edici derûnî bir mânâya ulaşmasıdır. Hicret, tarihin de hayatın da bütün varlıklara diriltici bir nefes üfleyen kanatlandırıcı bir ruhla donanmasıdır.
Hicret; insanı süflî özelliklere mahkûm ve esir eden beşerliğinin, ulvî özelliklerle donanarak insanlaşmasının, kemâle ulaşma yolculuğunun bidayetine erişilmesi zorlu yürüyüşünün adıdır.
Medeniyetin yollarının yapıtaşları, Mekke'lerden Medine'lere gerçekleştirilen hicretlerle döşenir.
O yüzden, tarihte varoluş şartı Hicret'te, Hicret ruhuyla donanabilmekte gizlidir."
Diyenler için Hicret bir özlem, hedef, saadet, huzur ve kurtuluştur.
Hicrete vasıl olamayanlar, yapamayanlar ve hicreti yaşamayanlar için "susadım! su verin bana." feryadına kulak verin:
SUSADIM! SU VERİN BANA
Yokuşlarda hep susadım,
Bardakta ki su buz tuttu.
Hicrân-ı Aşk muradım,
Gaflet bizleri uyuttu.
SUSADIM! SU VERİN BANA.
Küheylanlarda var dizgin,
Kıramıyor kelepçeyi,
Hayal arkasında süzgün,
Bulamıyor Halepçe'yi.
SUSADIM! SU İSTER CANIM.
Sulara vurulmaz perçin,
Büklüm oldu, bak burulur,
Hira Mağara güvercin,
Kirli su, akar durulur.
SUSADIM! SU BEKLER KANIM!
Yıllarım su gibi aktı,
Her gelenler yandan baktı,
Selam yok, tokadı çaktı,
Derd-i Gam, keder yaktı,
SUSADIM! BİLMEZ BEN HANIM.
Merhamet ölçüsü bir taş,
Secdede eğilen bir baş,
Beyaz saç altında bir kaş
Durmadan çağlayan bir yaş,
SUSADIM! SÖYLER ERKÂNIM.
Sevenler sarhoştur elbet,
Sevgide gerekir edep,
Ezel-i Ervâh'tan ebet,
Devam eder ilelebet,
SUSADIM! GİTTİ CÂNANIM!
Bülbüle sormuşlar; demiş,
Zamana bir mesaj vermiş,
Goncada dikenler yemiş,
Sonunda murada ermiş,
SUSADIM! FERYÂT FİGANIM.
Mazlûm âhından korkarım,
'Ben'deki nefse bıkarım,
Gönülde tahta çıkarım,
Zalim için zulm yakarım,
SUSADIM! CİĞER PÜRYÂNIM.
Çile tarlasına tohum,
Eksen Hicrân-ı Aşk biter.
Dilinde vardır kırk boğum,
Her söz sahibine gider,
SUSADIM! BİTMEZ EFKÂRIM.
Allah güzel, güzeli sever,
Günahkâr dizini döver,
Muhtaç olanları ever,
Merhamet ağacı göver,
SUSADIM! GELSİN EBRÂRIM.
Güller dikensiz olur mu?
Aramayan hak bulur mu?
Zulüm yerlerde kalır mı?
Ok hedefine varır mı?
SUSADIM! VERİN EZHÂRIM.
Çekirdekler var hücrede,
Hikmet saklı her gecede,
Ağaçlar gördüm secdede,
Canlı/Cansız hep vecdede,
SUSADIM! EDİN EZKÂRIM
"Ben"i ben içinde deme,
Sana derler daim seme,
Başın gitse taviz verme,
Sakın ola haram yeme,
SUSADIM! YANAR HER YANIM.
KEMÂLİ Cemâle âşık,
Şükür sofrada bir kaşık,
Değerler oldu karışık,
Şairler vezne alışık,
SUSADIM!GELSİN DİL-DÂRIM.
|