KÜSTÜ!...
Eklenme: 11.10.2013 13:01
Kutup Yıldızı, Gönül Dibâcesi, ulemâ ve evliyânın büyüklerinden, Tebe-i Tâbiin neslinden Şakik Bin İbrahim-i Belhi (Ebû Ali), 174-790 yılları arasında yaşamış, meşhur velilerden İbrahim bin Edhem'in talebesi, büyük âlimlerden Hâtim-i Esâm'ın da hocasıdır.
Bize miras bırakılan değerli eserler arasında, bu âlimin yediyüz âlime sorduğu beş sual ile cevap, asrımız insanı için altın gerdanlık, ölçü ve rehber özelliğini taşır.
Prof. Dr.Ramazan Ayvallı hocamızın da sütununa misafir ettiği bu inci tanesi şöyle:
1: "AKILLI KİME DENİR?" diye sordum. "Dünyaya kıymet vermeyene" dediler.
(Dünyaya kıymet vermeyen, ahirete kıymet verir. Ahirete kıymet veren de, sonsuz saadete kavuşur.)
2- "ZEKİ KİME DENİR?" diye sordum. "Aldanmayana" diye cevap verdiler.
(Din işlerinde de aldanmaz, ticarette, alışverişlerde de aldanmaz: Aldanmadığı gibi, başkalarını da aldatmaz. Çünkü dinimizde, aldanmak da, aldatmak da yoktur.) .
3- "DERVİŞ KİME DENİR?" diye sordum. "A1lahü tealanın rızasını, Onun kullarının rızasından üstün tutana. derviş denir" diye cevap verdiler.
(Demek,ki, derviş, insanları memnun etmek için değil, Allahü tealayı memnun etmek için yaşar.)
4- "ZENGİN KİME DERLER?" diye sordum. "Kanaat edene" diye cevap verdiler.
(insanın nefsi, doymak bilmez, hiçbir zaman; bu bana yeter demez.)
5- "CİMRİ KİME DENİR?" diye sordum. "Allahü tealanın verdiği emâneti şahsından bilene, hepsini ken¬disine ait zannedene denir" diye cevap verdiler.
(Halbuki Allahü teala, o ni'metleri kendisi kullansın ve kullarına da versin diye verdi. Bizim böyle bir varlığımız yoktu. Allahü tealanın verdiği bu ni'metleri O'nun rıza gösterdiği, emrettiği yerlere harcamalı, O'nun kullarının ihtiyaçlarını görmeye çalışmalı. Aksini yapmanın vebali büyük olur.)
Günümüz kaosunda, kurtuluşu bekleyen insanlık savaşında; bu değerlerden mahrum kaldığımız için belâ/mûsibetler çığ gibi değil mi? Herkes hayatından şikâyetçi değil mi? Müslümanlığı ve Müslümanları göklerde aramıyor muyuz?
Yine bir şiirimizle anlayanlara sesleneyim:
KÜSTÜ!...
Öksüz kaldı çınarlar, tohuma bâtıl düştü,
Cirit atan ağyârlar, rağbette nefsin büstü,
Uzak kaldı diyarlar, ecdât bizlere küstü,
Su akmayan pınarlar, kuzgun leşe üşüştü.
DEĞERLER SORUYORSAN, DEĞERLER YAPAYALNIZ,
GERÇEĞİ KORUYORSAN, OLACAKSIN AMANSIZ.
Osmanlıdan son kale, son karakol Vatandır,
Ruh, fikirde ihâle,, şühedâ bil atandır,
Tarihlerde merhâle, canlara can katandır,
Bağbanda soldu lâle, topraklarda yatandır.
AHLAK DÜŞTÜ ÇUKURA, KALDIRACAK BEKLİYOR,
ŞEHVET BAĞLI UÇKURA, TÜP BEBEK EMEKLİYOR.
Kale burcunda bayrak, surlardaki al sancak,
Mehmede yorgan yaprak, secdelerde baş ancak,
Son mekân kara toprak, âmel sağlam olacak,
Bilemez bunu ahmak, Emr-i Hakkı kılacak.
BÜKÜLMEYEN İKİ EL, MEŞÂLEYİ TUTACAK,
GENÇ MÜSLÜMAN KALKTA GEL, GAFLET SENİ YUTACAK.
Şair söyler, yazar kim, sapla/saman karıştı,
Çürük olursa bir him, felâkete varıştı,
Nokta koyunca bir mim, Allah'a yalvarıştı.
Altın yerinde bir sim, atla eşek yarıştı.
HECELERİN HESÂBI, ŞAİRLERDEN SORULUR,
ZEKÂTLARIN NİSÂBI, HAK EMRİNDE DURULUR.
Ellerde kılıç kalem, içi boş ise ağlar,
Bunu bilir tüm Âlem, yazmazsa kara bağlar,
Boynu bükük bin lâlem, feryât ederek çağlar,
Seni bilmez ėlâlem, engin olsa da dağlar.
KALEM, KALEME KÜSTÜ, ÇÖLDE MECNÛN SIZLADI.
ESİR-İ NEFSİN BÜSTÜ, YOL ALMADA HIZLADI.
Evlâd-ı Fatihan'ın, örtü yerlere düştü,
Fikirde nagehânın, ispatı gerek rüştü,
Leyla'da aşk dîvânın, gönlüne kin üşüştü.
Okunan Fatiha'nın, mânasın bilmez Rüştü.
KALDIRIN BENİ YERDEN, YÜRÜYEM DİK BAŞIMLA,
HİCRÂNLA DOLU SERDEN, ZİKİR, ŞÜKÜR AŞIMLA.
Yalanlar yazan Tarih, utanır mı bilinmez,
Falanda kazan Tarih, yalan ise silinmez,
Filanda nâzan Tarih, sevdâya put dikilmez,
Talanda hâzan Tarih, korku ile irkilmez.
KALKARIM DÜŞEN YERDEN, KIRARIM KELEPÇEYİ,
GEÇERİM YȂRDAN, SERDEN, VERİRİM DİLEKÇEYİ.
Körler önü göremez, sağır doğru işitmez,
Cahil cehli bilemez, tevhit olana gitmez,
Ruha sevgi öremez, buna güç/takat yetmez,
Hak kapıdan giremez, bu dava böyle bitmez.
SEL GİDER, GÜRÜL AKAR, DERYȂLARA ULAŞIR,
SEVDÂ ATEŞİ YAKAR, SEVGİLİYE BULAŞIR.
Kıyametin asrında, kaynar fitne kazanı,
Rahat Müslim kasrında, rahat âşık, Ozanı,
Ömrün sonu yaşında, bekleniyor hâzanı,
Musallanın taşında, tarih düştü yazanı.
AĞA OL, İSTERSEN PAŞA, VAKİT GELİR GÖÇÜLÜR,
ÖLÜM BAKMIYOR YAŞA, DEVR ÂN DÖNER KÜÇÜLÜR.
Adalet olmasa da, âdil kollar bükülmez,
Haklıyı bulmasa da, yaraya tuz dökülmez,
Hırsızlar çalmasa da, demir kepenk sökülmez,
Çaresiz kalmasa da, suçla/ceza örtülmez.
SAPLA/SAMAN KARIŞTI, DEĞERLER TALAN OLDU,
GAFLET İLE YARIŞTI, GÜLİZÂR GÜLDE SOLDU.
Görünen bin manzara, katil/hırsız el ele,
Herkes oynar tamzara, günah yüklü bel bele,
Canan koydular nâra, ağıt oldu dil dile,
Bülbüller düştü zâra, mızrap sazda tel tele.
EZELDEKİ MAYADA, KÖTÜ, ÇİRKEF ARAMA,
FERHȂT İZİ KAYADA, DOKUNMAYIN YARAMA.
Tarihler oldu tamam, gün olur, fermân olur,
Kirler yıkamaz hamam, temiz olan kurtulur,
Mihrabı beklemez imam, arayan hakkı bulur,
Destan yazacak zaman, kıyamlar unutulur.
BALTA SAPI DEĞİŞİR, AKLA/KARA SEÇİLİR,
İMAN GÜCÜ GELİŞİR, AKABE'DEN GEÇİLİR.
Yeni tohum ekildi, çınarlar büyüyecek,
Az mı çile çekildi, Derd-i Gam sunulacak,
Tunçtan kefen biçildi, davada sürüyecek,
Şehit kalktı dikildi, zafere yürüyecek.
KEMÂLİLER TÜKENMEZ, GELİYOR NESL-İ CEDİT,
NETİCE, SON BİLİNMEZ, BÖYLE EMREDER VEDÛD.
|