:: YAZI

Eklenme: 10.09.2013 12:10 


Asrın kaosunda, kurtarıcı bekleyen değerlerin filiz vermesi beklenen zaman diliminde, sapla/samanın birbirine karıştığı anlayış girdabında, Müslümanların uyumaya devam ettikleri, hatta gaflet içinde bulundukları feryadında, kalemimi kırmak istiyorum.
62 yıllık kelam ve kalem sahibi kendimden utanacak hale geldim, 'ne oluyor, nereye gidiyoruz, bu dinin sahibi çıkmayacak mı, Müslümanlar ne zaman uyanacak, Allahın ipine sarılacak, yeni dünya nizamını kuracak?' diye sorular soruyor, altında eziliyorum.
Yıllardan beri parsellenen cemaatler, tarikatlar, ekoller, sistemler, görüş/düşünceler, inançlar, âmeller, metotlar girift bilmece haline geldi, işin içinden çıkmak kolay değil.
Her kafadan bir ses, her keseden bir fetva çıkıyor, dinin içi oyuluyor, Gizli Dünya Devleti kuruluyor, Müslümanlar, özellikle müminler, dava adamları, önderler, âlimler, ilim sahibi kâmil insanlar hâla gaflet uykusunda.
Kapital bir put gibi imanlara ve beyinlere hakim olma noktasına geldi. Müslüman paralarıyla kurulan bazı medyanın haline bakın, yayınlar zina ticareti pazarı gibi... Kur'an, Peygamber ve sünnet esasları bir kenarda, kapital en başta..
"Ayet ve hadisleri yanlış anlamışım, bizim cemaat dini bir cemaat değildir. Türban teferruattır. Mustafa Kemal hafızdır ve dindardır. Ben mehdiyim. Cıbıldak yosmaların âşığıyım. Peygamber şefaati yoktur. Teravih namazı diye bir namaz yoktur. V.s." gibi daha nice zehirli yumurtalar, zakkumlar, fitne tohumları, İslam'a ve Kur'an'a saldıran söz ve beyanatlar gırla gidiyor, kimseden ses çıkmıyor. Malum cemaatler palazlanmış, holding haline gelmiş, kapital insanlara, ruhlara ve imanlara hakim olmuş, tarikatlar kambur halinde sömürmeye devam ederken, cehalet diz boyu halini geçmiş, birlik/beraberlik yara almış, İslam dünyası birbirini öldürürken tekbir getirmeye başlamış, feryatlar semalara yükselmiş, kan gölünde ölenleri acımaz hale gelmişiz.
İşte yeni bir oyun veya tuzak, veya taviz veya gaflet, veya cehalet, veya ihanet daha..
Mamak'ta cami ve Cem evi aynı avluda olacakmış. Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanı Faruk Çelik, temel atma töreninde proje üzerinde konuşmuş. Diller ve gönüllerin aynı aşkı niyaz edeceğini, aynı pınarlardan beslenen fidanların yeşerip, çiçek vereceğini, dal ve yollarla aynı inançta olduğumuzu edebiyat parçalar gibi, beceremeden konuşmuş. Vermiş gazı, atmış havasını..
Faruk Çelik, bakanlığının son yıllarında, gelecek için ibre yine Bursa'yı gösteriyor.
Bursa'da siyasete atıldı, beraber çalıştığımız hareketli yıllar oldu. Bursa'nın âbidesi Bursa Marmara Gazetesinin son patronu. Siyaseti çok iyi bilen, dostunu düşmanını ayırt edebilen, yerine ve nabza göre şerbet vermesini çok iyi bilen, çeşitli kaoslar içinde giden/gelen ve neticede yine Bursa'ya gelecek olan eski bir dost. En güzel şahit zaman bakalım ne gösterir, köprülerin altından hangi sular akar?
3 bin 264 metrekare inşaat üzerinde yapılacak olan projeye baş kaldıran, sokakları savaş alanına çeviren mahut zihniyet ile Pir Sultan Abdal Kültür Derneği bu projeye karşı çıkarken, Müslümanlar nerede? Cami ile Cem Evinin dinimizdeki yeri nedir, nasıl olabilir, soran yok..
Daha önemlisi bir cemaat lideri, Amerika'da yedek lastik olarak tutulan Fethullah Gülenin son incisi (!) çok daha enteresan. Cem Vakfı Başkanı Doğan'ın kendisine sorduğu bir soru üzerine: "Aynı bahçede iki çiçeği büyüteceksek, neden olmasın."
Camiler Beytûllah'ın şubesi, Allah'ın evidir. Ezrâki ve Tahtâvi'ye göre, camilerde dünya âlemi kelâmı konuşmak, harama yakın günahtır, insanın sevaplarını götürür.
"Camiler ve Din görevlileri Haftası" münasebetiyle, Diyanet-Sen tarafından hazırlanan bir afişte camiler ve din görevlileri hakkında özet iksirler sıralanmıştır.
CAMİ, Arapça bir kelime olup; toplayan, buluşturan ve birleştiren anlamına gelir.
CAMİ: Allah'ın isimleri "Esmaü'l Hüsna"dandır.
CAMİLER: Mü'minlerin var olma sebebi olan, ibadet ve kulluk ocağıdır.
CAMİLER; Allah'a secde edilen yerlerdir. "Kulun, Allah'a en yakın olduğu yer secdedir."(H. Ş. Nesei:3)
CAMİLER: Allah'ın evidir. Camilere Allah'ın evi denilmesinin sebebi; camilerin Allah adına yapılmış olup, camide sadece Allah'a ibadet edilmesinden ve Beytullah (Kâbe)'nin bir şubesi olmasındandır.
CAMİLER: "Allah adının anıldığı ibadetgâh olarak Allah'a en sevimli mekândır.
(H.Ş,Müslim:288)
CAMİLER: Toplum içinde her ferdin, her bölgenin derdinin arz edil¬diği ve çare arandığı yerlerdir.
CAMİLER: Sevgi ve samimiyet duygularının, birlik ve beraberlik bağlarının kuvvetlendiği mekânlardır.
CAMİLER;Peygamberimiz tarafından yapılmaya başlanan mâbetlerdir. Camilere cami görevlilerine ve cemaate saygısızlık, Kur'an'da en büyük zulüm olarak Kabul
edilmiştir.(Bakara:114)
CAMİLER:Peygamberimiz zamanında çok yönlü (siyasi, idari ve yargı) için kullanılan mekânlardır.
CAMİ VE MESCİDLER: İlim merkezidir.Peygamberimiz Medine'de Mescid-i Nebevi'nin hemen yanına "Ashab-ı Suffe" mektebini yaptırmıştır. Bütün mezhep imamları ve sayısız ilim adamı tarihler boyu hep cami ve mescitlerden yetişmişlerdir.Camilerde Peygamberimize (s.a.v) gelen temsilcilerin gayri Müslim olanları için de kendi dinlerine göre ibadet yapmalarına imkân sağlamıştır.
CAMİLER: Asr-ı Saadette sanat ve kültür merkezi olarak da kullanılmıştır. Allah Resulünün teşvikleriyle camide spor yapılmış, şiir okunmuş ve okutulmuştur.
Cami, Peygamberimizin Medine'ye hicretinde bizzat çalışarak inşa ettiği yapıdır.
Cami inşa edenler Kur'an-ı Kerim'de övülmüştür, (T evbe: 18)
CAMİLER:; Bulundukları yerin din¬darlık göstergesi ve İslam Medeniyetinin alametidir.
CAMİLER: Milletin kalbi, minareler göğe yükselmiş şahadet parmağı, şadırvanlar yüz akıdır.
CAMİLER: Birbirimizin yüzüne bakmadan, sadece yatıp kalkmak için değil, ibadet ile beraber, din ve dünya için neler yapılmak gerektiğini düşünmek, yani meşveret için yapılmıştır.
CAMİLER: Mihrabı ile mabedi, kürsü ile mektebi, minberiyle devleti temsil eder.
CAMİLER: Sivil toplumun ayrılmaz, vazgeçilmez bir parçası ve simgesi, millî ve manevi varlığımızın, birlik ve beraberliğimizin en büyük teminatı ve güvencesidir.
CAMILERIMIZ ile varız, camilerimizle var olmaya devam edeceğiz. Çünkü; Müslüman cami kültürü ile doğar, cami kültürü ile büyür ve cami kültürü ile ölür.
"BEYT-ULLAH" Kâbe, Câmi, mescid, mescid gibi ibadet edilen yere denir. Sözlüklerde beyt kelimesi; ev, oda, hane. Geceyi bir işle geçirmek anlamına gelir. Beyt-i Atik: Kâbe-i Muzzama. Beyt-ül arûs: Gelin odası, Beyt-ül Makdis: Mukaddes ev, Beyt'ül Haram: Kâfirlerin yaklaşmalarının men edildiği, onlara haram olduğu için, Kâbe-i Muzzama'nın etrafının bir ismi, Beytü'l-Mukaddes: Kudüs'teki Mescid-i Aksa olarak anlamları bulunur.
Beytûllah, Kâbe-i Muazzama, Mekke'de, Mescid-i Haram'ın ortasında bulunan, yeryüzünde ilk yapılan mabet olup, Müslümanların kıblesidir. "Allah'ın Evi" olarak inananlarca telaffuz edilir. Bakara Suresi, 125. ayette, Beytûllah'tan bahsedilir.
Camileri kışlaya, müminleri askere, kubbeleri miğfere, minareleri süngüye benzeten şair; minaresinde ezan okunan yeri, Anadolu olarak izah etmiştir.
Gazetelerde yer alan bir araştırmaya göre; 2002 yılında, Türkiye'de ortalama 882 kişiye, BİRCAMİ VEYA MESCİT DÜŞÜYOR. 2008 yılında; 67.624 kadrolu, 12.008 de kadrosuz cami bulunuyor.
Türkiye'de camilerin yüzde 27'si Karadeniz bölgesinde, yüzde 17'si İç Anadolu'da, yüzde 14 Marmara, 12'si Ege, 9'u Güneydoğu Anadolu'da...
Türkiye'de en çok cami olan il; Konya, ( 2831 ) İstanbul, (2791 ) Ankara, (2545 ) Samsun (2545) ve Kastamonu (2454 ). En çok mescit olan iller: Ankara (421), İstanbul (291), Kastamonu (120) ve İzmir (114)
Görevlisi olmadığı için ibadete kapalı cami sayısı 4431, tamamen ibadete kapalı 1494 olarak belirtiliyor.
Camilerin yüzde 66'sında sadece erkeklere tuvalet bulunurken, yüzde 18'inde yer almıyor. Kadın tuvaleti bulunan camilerin oranı, yüzde 16, camilerin yüzde 90'ında kadınların abdest alma yerleri bulunmuyor.
Camileri yaptıran yöre halkı, (51114- yüzde 67) dernekler, (9938-yüzde 13), şahıslar (8282-yüzde 11) olarak belirtiliyor.Giderleri doğrudan doğruya halk, şahıslar, dernekler ve yüzde 1 olmak üzere vakıflar karşılıyor. (Kaynak: 9 Kasım 2010/Salı-Zaman Gazetesi, sayfa 26-Aile-Sağlık-Doç. DR. AHMET ONAY))
İbadet alanı 500 metrekare olan ve iki imamın görev yaptığı camilerin ortalamaları şöyle: Sabah namazı 40 kişi, öğle, ikindi, akşam, yatsı 110, Cuma namazı 1005 kişi..
Camiler yukarıda bahsedilen gerçek ve değerlerde, bu milletin on beş asırlık malı, cem evlerini kaç cümle ile anlatabiliriz. CHP.'nin, sol fraksiyonların, yandaş ideal ve ideolojilerin, menfaat siyasetinin arka bahçesi. Ezan okunur Müslümanlar camiye gider, abdestsiz olarak camilere girilmez, namaz kılınmaz. Cem evlerine girenler, dedelerin direktifinde, yetişkin kız ve erkeklerin, sazların ahenginde, sarmaş/dolaş oldukları semâh denilen bir oyunla sözüm ona ibâdet ederek, günah çıkarırlar. Benzetmek gibi olursa; Hıristiyanların papazın önünde günah çıkardığı gibi.. ( Semah : Alevi inanışında yer alır. Sözcük anlamı; günahlardan arınmak anlamına gelir. Alevi Ceminde de öyle kabul edilir.) Mahrem kadınlarla erkeklerin horon tepmeleri ile günahlardan arınmak nasıl oluyorsa, hangi dinde yeri varsa...
Eğer bunlar oy uğruna, siyaset için yapılıyorsa, netice daha vahim olabilir. Yarın bu ikiliye bir kilise, sinagog projesi de ilave edilirse, bekleyin, şaşmayın...
Anlayanlar veya anlamak isteyenlere armağan olmak üzere, bir şiirimizle yazımızı noktalayalım:

BU DÂVÂNIN ÇİLESİ
Beynimde kilitlendi, bu dâvânın çilesi,
Gönlümde ümitlendi, kaygıların hilesi,
Bitmez tohum bitlendi, delik/deşik filesi,
Rahvan at hiddetlendi, küheylânın yelesi.

BU DÂVÂ HOR, HEM ÖKSÜZ, SEFAHATTA MÜSLÜMAN,
ÇINARLAR KALDI KÖKSÜZ, MÜMİNİN HALİ YAMAN.

Üstâd diyor angarya, bu yükü çekmez insan,
Yunan kopili parya, özenilen bir insan,
Nerde öten kanarya, kafeste etti isyan,
Hep diyorlar 'o var!'ya, bizi kapladı nisyân.

SAKARYA'NIN SIRTINDA, AKINLARI TAŞIDIK,
ZALİMLERİN ALTINDA, MAZLÛMLARI KAŞIDIK.

Ağlayan ben mi varım, yaşlar kurudu gözde,
Katladı ahûzârım, ateş kalmadı közde,
Sılada kaldı yârim, sadakat var mı sözde?
Zarar mı, yoksa kârım, mayası bozuk özde.

AÇ KİTABINI OKU, ASLIMIZ SOR ÇAĞLARA,
SÎNENE SAPLA OKU, SİTEM OLSUN SAĞLARA.

Bir nesli mahvettiler, karanlıklara düştü,
Varları tükettiler, kuzgun leşe üşüştü,
Şer tohum ürettiler, dikildi nefis büstü,
Yıkmak için yettiler, ecdat bizlere küstü.

BAĞLANAN BU KÜHEYLÂN ŞAHLANIR MI BİLİNMEZ,
ÇÖLLERDE KALDI CEYLAN, KİRLİ LEKE SİLİNMEZ.

İbrişim tezgâhında, keçi kılı dokunmaz,
Mazlûmun her âhında, cana kurşun sıkılmaz,
Ezel-i Ervâhında "la!" diyenler okunmaz,
Feryat ile vâhında, çile çeken yakınmaz.

BİN GEMLE BAĞLADILAR, KÜHEYLÂNLAR AĞLIYOR,
DAVAYI DAĞLADILAR, KAN YAŞLARI ÇAĞLIYOR.

Hira'dan doğan Güneş, tan yerinde bekliyor,
Kılavuz istiyor eş, fecirde emekliyor,
Ravzâ'dan geldi bir ses, uyuyanlar sesliyor.
Hakkın emrinde birleş, bâtıl emel tekliyor,

KEMÂLİ DÂVÂSINDA, NEFER OLDU YÜRÜDÜ,
DAMLALAR DERYÂSINDA, TEN KAFESTE ÇÜRÜDÜ.

  Yorum gönder
 
Diğer yazılar

* ASRIMIZIN BÜYÜK HASTALIĞI ÇIPLAKLIK...
* HASTALAR RİSALESİ HASTALIKLA BARIŞMAYA VE BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRİR
* BİR DAMLA VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
* ŞİKÂYET VE KARAMSARLIK SONSUZU...
* ŞİKAYET!..
* AK PARTİ NEREYE GİDİYOR?...
* ANARŞİ VE TERÖRDEN KURTULMAMIZ “HUCURAT SURESİ” İLKELERİNDE YER ALIYOR
* ERMENİ CEMAATİ VE KÜRT BİLİNEN ERMENİLER
* İBRETLİK BİR HİKÂYE
* ERMENİ CEMAATİ VE KÜRT BİLİNEN ERMENİLER


Tüm Yazılar

 
© 2006 - 2024 İlhan YARDIMCI
Tasarım & Yazılım Sinan Eldem