KEMİK KİLİSESİ
Eklenme: 07.03.2012 12:33
Evet... Yazımın başlığı sizi meraklandırmasın...Burası ne tahtadan, ne çimentodan ne de demirden yapılmış bir kilise değil. İnsan kemiklerinden meydana gelmiş bir kilise...
Çek Cumhuriyetinde bulunan ve iç dekorasyonu tamamen insan kemikleriyle yapılan kilise, insanı şaşırtan ve tüylerini diken diken yapan bir özellik taşıyor.
40 bin kişinin kemiklerinin kullanıldığı avize, sunak yeri, mihrap, tavanlar, heykeller, Roma dönemine ait Katolik Sedlec Kilisesi, dünyada bir tane...
Çek Cumhuriyeti başkenti Prag'ın 70 km doğusunda Kutna Hora adlı bir kasabada bulunan ürkütücü, korkutucu ve ibret verici kilise ile ilgili resimler ve haberler gazetelerde yayınlandı. (Bakınız: Posta, Cumartesi postası ilavesi, 23 Nisan 2011/Cumartesi)
1278 yılında Bohemia Kralı Otakar, başrahip Abbott Henry' yi kutsal topraklara gitmek üzere görevlendirir. Abbott Henry, Kudüs'ten dönerken, beraberinde bir miktar toprak getirerek, Sedlec'teki kabristana serper. Kabristan, zaman içinde kutsallaşmaya başlar, herkes ölüsünü buraya defnetmek için uğraşır. O tarihlerde yaygın bir hastalık olan koleradan binlerce kişi can vermekte, ölenler bu kabristana gömülmektedir. 40 farklı ülkeden olmak üzere, 30 binden fazla kişi Sedlec'e gömülür.
15. yüzyıla gelindiğinde, mezarlığın içinde Sedlec isimli küçük bir kilise yapılır.
Kilise mezarlığına gömülme konusunda büyük patlamalar olur, ölüleri defnetmek için yer kalmaz. Yarı kör bir rahip, yeni cansız bedenlere yer açabilmek için eski kemikleri çıkarma önerisinde bulunur ve teklifi kabul edilir. Eski mezarlar açılarak, kemikler çıkarılır ve dağ gibi yığınlar haline gelir.
18. yüzyılda kilise Çek Barok tarzıyla, yeniden şekillendirilir. Bu arada, 40 bin kişiye ait kemiklerle yapılmış eserler donatılır.
1870'li yıllarda yörenin nüfuzlu insanlarından olan Schwarzenberg dükü, yerel bir ahşap oymacısı ile anlaşarak, toplanan kemiklerle, kiliseyi dekora ettirir. Kilise, halen bu aileye ait. Dünyanın çok turist çeken kiliselerinden biri olarak adı tarihe geçer.
Bu kilise hakkında öne sürülen çeşitli iddialar var. Bu kemiklerin Müslümanlara ait olduğu söyleniyor.
1218'de dönemin papası, haçlı Seferlerinde öldürülen 40 bin Müslümanın kemiklerini, gurur ve övünme aracı olarak ülkeye getirmiş, kemiklerden kilise yaptırılmasını emretmiş, din savaşlarında öldürülen Müslümanların kemikleri toplanarak, emir yerine getirilmiş.
Yine bir çok araştırmacı yazar ve tarihçilere göre, haçlı seferlerinde yaşanan vahşi katliamların sadece bir örneği olmak üzere bu kilise gösteriliyor.
Çeşitli bilgi ve belgelere göre, İslam'a karşı yapılan "Haçlı Seferleri" hakkındaki yazılardan özet olarak şunlara yer verebiliriz.
"Papalığın teşvikiyle Hıristiyan Avrupalıların, Müslümanlara karşı tertip ettikleri seferlerin umumî adı En önemlisi dînî olmak üzere siyasî sosyal ve iktisadî sebeplere dayanan Haçlı seferlerini, Papa İkinci Urbanus, 1095 yılında toplanan Clermont Konsili'nde yaptığı konuşmayla başlatmıştır Asırlarca devam edip milyonlarca insanın can kaybına, devletlerin yıkılıp, ülkelerin tahrip olunmasına sebep olmuştur.
Doğu Hıristiyanlığının temsilcisi Bizans İmparatorluğu (395-1453), 1071 yılında Selçuklu Devleti (1038-1194) ile yaptığı Malazgirt Savaşı'nda yenilince, Türklere Anadolu kapıları açıldı. Selçuklu akıncıları, birkaç sene içinde Ege, Akdeniz ve Marmara kıyılarına ulaştılar ve Bizans'ın başkenti olan İstanbul'u zorlamaya başladılar. 1075'te Türkiye Selçuklu Devleti'ni kurup, İznik'i başkent yapmaları, Avrupa'nın en büyük Hıristiyan devleti olan Bizans'ı kökünden sallamaya başladı. Bu durum Avrupalıları telâşa düşürdü.
Çünkü Bizans'ın düşmesi Türklerin Avrupa'ya hakim olmasına yol açacaktı. Bunun önüne geçilip Türklerin durdurulması gerekiyordu Hatta Anadolu dahil bütün Ortadoğu'dan atılmalıydılar İkinci büyük sebep ise iktisadî idi. Avrupa, 11.asırda müthiş bir fakirlik içindeydi. Kralların sarayları bile taş yığınlarından ibaretti Altın, Gümüş ve değerli madenlerin bir çoğu, Türklerin ve doğu kavimlerinin elindeydi. Avrupa, en iptidaî Maddeler için bile doğuya muhtaçtı. Ziraat, çok ilkel usullerle yapılıyordu. Sulama sistemi yoktu. Fransa, Almanya, Venedik gibi büyük sayılan Avrupa devletlerinin senelik geliri en mütevazı Türk beylerinin gelirlerinden azdı Halk, önüne gelenin yağma ve talanından bıkmış, bir asilzâde veya eşkıya tarafından öldürüleceği Günü bekliyordu.
Bu sırada Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah vefat etmiş, iç karışıklıklar baş göstermişti Şiî-Fatımî Devleti, Selçukluların amansız düşmanı olup, Hıristiyanların müttefikiydi. Bütün bunlar, Papa İkinci Urbanus'u Hıristiyanları birleştirerek Müslümanların üzerine saldırtmaya teşvik ediyordu Böylece, bu papaz, Kudüs şehrini, Türklerin elinden almak için faaliyete geçti.Sadece Pierre L'Ermite isminde yoksul bir Fransız keşişi etrafına 50.000 Fransız toplamıştı.Bunlar Almanya'ya gelince, kendilerine 50.000 Alman serserisi daha katıldı Macaristan'da ve balkanlarda daha da çoğalan bu çapulcu ordusu, 1096-1270 seneleri arasında tertiplenen sekiz Haçlı seferinin ilk ordusu oldu."
"Haçlı Seferleri" hâlâ devam ediyor. Silahlandırılmış ordular seferlere çıkmazken, "Soğuk Harp" denilen asrın en büyük orduları görev başında...Siyonizm, Masonluk, Komünizm, Sosyalizm, Kapitalizm, Satanizm, Ateizm, Darvin izim, gibi şer güçler, dünyanın tek din devleti VATİKAN tarafından beslenmekte, desteklenmekte, özel bütçeler yapılmakta, plan ve tuzaklar hazırlanarak, belli senaryolar zaman zaman gündeme getirilmektedir.
ABD, AB, NATO, BİRLEŞMİŞ MİLLETLER, VARŞOVA PAKTI, İMF gibi kuruluşlar, haçlı seferlerinin ileri karakollarıdır. Bilerek, sinsi oyunlarla dinin içi oyulmakta, Kur'an'ın hayata hakim olmasının önüne geçmek için ne gerekirse yapılmaktadır.
Her türlü şer odakları ve emperyalist güçlere, belli işbirlikçilere rağmen, Müslüman ve istiklal mücadelesi vermiş aziz ürk milleti, özellikle şuurlu Müslümanlar uyanık olmalı, son Osmanlı kalesi üzerinde paylaşım planlarına âlet olmamalıdır. Millî meselelerde partizanlık ortadan kalkar, tek yürek/tek bilek/tek vücut olarak mücadele yapılır, gayret gösterilir ve üzerimize düşen görev başlar.
İlahi emirlere göre nice süper görünen devletler, milletler tarih sahnesinden silinmiş, yok olmuş, yok olacaklardır. Gelecek inkılâbatı içinde en büyük ve gür sedânın İslam olacağından kimsenin şüphesi olmasın.
|