BAKIN HELE...
Eklenme: 13.04.2011 15:20
Ondört asırlık bir imanın farziyatı, altı asırlık bir kültür mirasını omuzlarında taşıyan, fakat farkında olamayan aziz milletimizin TBMM'sine bir bakın...
Kanla, canla, imanla, irfanla kazanılan TÜRK İSTİKLAL SAVAŞI'nın genç Cumhuriyetinde kimler meclise girdi, 24. yasama döneminde kimler girecek?
Türkücü, şarkıcı, topçu, "Ergenekon" ve "Balyoz" tutuklularından, mafya bozuntuları, dünya tüccarı, zerre kadar fikri ve zikri yapısı olmayan niceleri aday seçildi, seçimden sonra meclise girecek ve bu milleti idare edecekler.
"Ört Ölüm gardaş" derler ya, Kargalara Kalan Dünya" diyorlar ya.."Ahir zamanda ayaklar baş, başlar ayak olacak" Peygamber-i Hadis'i var ya..
"Değerliler bir kenarda yapyalnız,
Değersizler elde gezer tertemiz.
Alan kör satan kör, kantar ayarsız,
Saman bahasına buğday satılır"
şairin feryadı ya...
Siyasetin sulandığı, zaman zaman kirlendiği, menfaat kapısı haline geldiği, milletin vekilleri değil, kendi vekilleri olmak için Ankara yollarını aşındıran adaylarımız içerisinde kadınların da büyük yer aldığını görüyoruz.
Yaratılış fıtratında; "Ana" sıfatı ile değerlendirilen ve dişilik vasfı ile nesillerin devamını sağlamak görevi verilen, Cennetin ayakları altına serildiği ana, hatun kişi, nisa ve kadın.. Listelere baktığımız zaman: CHP'den 109, AKP'den 78, MHP'den 63, DP'den 18, SP'den 39, DSP'den 110, BBP'den 56, HAS'dan 80 kadın aday gösterildiğini görüyoruz. Toplam 4 bin 613 aday arasında, 553 kadın aday..
Aday listelerinin YSK'ya teslim edilmesiyle, dokunulmazlık nedeniyle yargılanamayan 71 milletvekilini mahkeme yolları bekliyor. Bu konuda,Mecliste 789 dosya var, 537 dosya BDP'li vekillere ait.
"Ana"lığın kolay olmadığı, ağır yüklerle mücehhez oldukları gerçeğinde, milletin vekili, kocaların vekili olmak için aday olmak tartışılabilir...
Geçen dönem sadece bir engelli kişinin milletvekili olduğunu biliyoruz. Listelerde 25 engelli aday var. Kader-i İlahinin sandalyeye veya başka bir özre bağladığı kişiler de millet vekili olacak ve devleti/milleti yönetecek. Bu da tartışılabilir... TBMM'si, birilerini koruma/kollama yeri değildir, Devleti ve Milleti idare etme yeridir. Herkes meclise girecek diye bir kural ve hak yoktur.
"Kimse hakikatten daha hızlı koşamaz" diye temel bir değerimiz vardır. Kimseler, birileri kusura bakmasın, hakikat ve doğru tartışılabilir amma, hak tartışılmaz. Böyle bir demokrasi olmaz, olmaz olsun..
Kurulduğu günden beri iktidar olamayan, milletin sadrında altı ok saplaması olarak nitelendirilen ve zihniyeti belli bir partiden liste başı aday olan bir hatunun sözlerine bakın hele: "Her fani bir gün CHP'li olacaktır, solcu olacaktır. Solcu olmasa da solcu ölecektir" Siyaset denen meretin arenasında bunları da duymak mümkün..
Çeşitli eserlerden faydalanarak, SAĞ/SOL kavramları ile ilgili satır başlarını buraya alalım, meclisin yolunda Sena Kaleli gibileri bunları öğrenmeden gitmesinler. Aksi halde beyanatları üzerine tövbe etmeleri gerekir..
"Sağ ve sol kavramları temelde birer "yön" kavramından ibarettir. Sağ bir taraf, sol da diğer taraftır. Ancak zamanla her iki ibare de deyimleşmiş, sırtlarına yeni mânâlar yüklemiştir. Öyle ki, sağ taraf hayrı ve hayır olan işleri, sol taraf da şerri ve şer olan işleri sembolize etmeye başlamıştır. Sağ el, aktivitesinden olacak, "gücü, kudreti, verimliliği, talihi, bahtı açık olmayı, uğurlu olmayı ve mesut olmayı" mânâ şemsiyesi içine almış; sol el de "uğursuzluğu, beceriksizliği, verimsizliği, bahtsızlığı ve talihsizliği" ifade etmiştir.
İnsanların konuşma dilleri üzerine nâzil olan ve beşerin anlayışına hitap eden Kur'ân, "sağ" tabirini, yönden başka, tarihî süreç içerisinde kazandığı güç, kudret, talih, saadet, hayırlı cihet, hak yön, iyi taraf, bahtiyar taraf gibi nezih mânâlarda da kullanmıştır. Bu mânâlar, gerek Kur'ân'ın nazil olduğu toplumda, gerekse günümüz toplumlarında "sağ" tabiriyle kast edilen mânâlar olduğundan, Kur'ân'ın bu tabirleri kullanmakta "anlaşılmama" gibi bir problemi yoktur.
Sağ tabiri Kur'ân'da:
a) Yön olarak kullanılmıştır: "ALLAH'ın yarattığı şeylerin gölgeleri sağa sola vurarak, ALLAH'a boyun eğerek secde etmekte olduklarını görmüyorlar mı?"1 "Sağında ve solunda onunla beraber oturan iki alıcı melek, yanında hazır birer gözcü olarak söylediği her sözü zapt ederler."2
b) Doğrudan sağ el mânâsında kullanılmıştır: "Ey Musa! Sağ elindeki nedir?"3 "Sen daha önce bir kitaptan okumuş ve sağ elinle de onu yazmış değildin. Öyle olsaydı, batıl söze uyanlar şüpheye düşerlerdi."4
c) Hayırlı yön ve hak taraf olarak kullanılmıştır: "İleri gelenlerine, 'Doğrusu siz bize sağdan (sûret-i haktan) görünürdünüz' derler."5
d) Güç ve kuvvet mânâsında kullanılmıştır: "Sonunda üzerlerine yürüyüp sağ el ile (kuvvetle) vurdu."6 "Kur'ân, âlemlerin Rabb'inden indirilmiştir. Eğer Muhammed, Bize karşı ona bazı sözler katmış olsaydı, Biz onu sağ elimizle (kuvvetimizle) yakalardık. Sonra onun şah damarını koparırdık."7
e) Mesut ve bahtiyar olanlar mânâsında kullanılmıştır: "Defterleri sağdan verilenler!.. Ne mutlu o sağ ehline!"8 "Kitabı sağından verilenler kolay geçireceği bir hesaba çekilirler ve yakınlarının yanına sevinçle dönerler."9 "Defteri sağdan verilenlerden ise o, kendisine, 'Ey sağ ehli olan kişi! Sana selâm olsun!' denir."10 "Defteri sağdan verilenler Cennettedirler."11
f) Sol tabiri mutsuz, bahtsız ve kaybedenler mânâsında kullanılmıştır: "Defterleri soldan verilenler!... Ne yazık o sol ehline!"12 "Fakat kitabı soldan verilen kimse, 'Keşke kitabım bana verilmeseydi! Keşke hesabım ne olduğunu bilmeseydim! Bu iş keşke son bulmuş olsaydı! Malım bana fayda vermedi. Gücüm de kalmadı!' der."13
g) Sağ el tabiri kimi âyetlerde ALLAH'a ait müteşâbih bir sıfat olarak da geçer ve tam ve kâmil kuvvet ve kudret mânâsında kullanılır: "Onlar ALLAH'ı gereği gibi takdir edemediler. Bütün yeryüzü kıyamet günü O'nun kabzasındadır (avucundadır.) Gökler de O'nun Yemin'i ile (sağ eli ile=kudreti ile) dürülmüştür."14 Bu âyetteki "Yemîn" sıfatını Saîd Nursî Hazretleri, âyetin içinde ayrıca "Kabza" sıfatı da geçtiği veçhile "Kabza" kelimesi ile, yani tasarruf eli mânâsında tefsîr etmiştir.15
Sağ el ve sağ taraf tabiatıyla Peygamber Efendimiz'in de (asm) tercihi olmuştur. Bir hadislerinde "Sizden biriniz bir şey yediği zaman sağ eli ile yesin, içtiği zaman da sağ eli ile içsin. Sol el ile ancak şeytan yer ve içer"16 buyuran ALLAH Resûlü (asm), bir diğer hadislerinde de, "Elbiselerinizi giydiğiniz zaman ve abdest aldığınız zaman sağdan başlayın" buyurmuştur.17
Kur'ân'ın, hak ve hayır olan olguları "sağ" kelimesi ile ifade etmesi, sağ el ve sağ taraf üzerinde bir hayır tercihi olarak yoğunlaşmamızı sağlar. Böylece her hayırlı işte sağdan başlamanın ve her temiz işte sağ eli kullanmanın sünnet oluşunu Kur'ân ile bütünleştiririz. Nitekim insanın yaratılışına uygun tercih de budur.
İrsî olarak sol elini kullandıkları için halk arasında "solak" diye bilinenler; yemek, içmek, giyinmek, abdest almak ve gusül etmek gibi hususlarda sağ eline ve sağ tarafa öncelik verdikleri takdirde, sünnete uymuş olurlar. Sol el için sünnet olan yalnız taharetlenmektir. Sünnet ile gereği gibi amel ettikten sonra sâir işlerde sol eli kullanmakta bir sakınca yoktur.
DİPNOT: 1- Nahl Sûresi, 16/48; 2- Kaf Sûresi, 50/17,18; 3- Tâhâ Sûresi, 20/17; 4- Ankebût Sûresi, 29/48; 5- Sâffât Sûresi, 37/28; 6- Sâffât Sûresi, 37/93; 7- Hâkka Sûresi,
69/43,44,45,46; 8- Vâkıa Sûresi, 56/27; 9- İnşikâk Sûresi, 84/7,8,9; 10- Vâkıa Sûresi, 56/90, 91; 11- Müddessir Sûresi, 74/39; 12- Vâkıa Sûresi, 56/41; 13- Hâkka Sûresi, 69/25-29;
14- Zümer Sûresi, 39/67; diğer âyet için bakınız: Hâkka Sûresi, 69/45; 15- Sözler, s. 360; 16- Tâç, 3/361; 17- Tâç, 4/558
Siyaset meydanlarında, bir yerlere gelmek için çalışan, gayret eden, para harcayan, emek veren ve seçim zamanlarında listelere girerek koltuklara yerleşenlerle BÜYÜK MİLLET MECLİSİ olmaz. Bu milletin temel değerlerine bağlı, ilmi, irfanı, imanı, kültürü, kapasitesi milletin vekilleri olabilecek kişiler zaten kenarda duruyor, kimseler sormuyor, istemiyor. Aslında; görev istenilmez, verilir deriz ya...
Kendi ifadeleriyle "ağır toplar" şehirlere, liste başlarına konur, kimsenin sesi çıkmaz, değerler de bir kenardan bakar. Böyle bir ölçü ve demokrasi de olmaz.
Bakın hele bir halimize, aynaya bir bakın...Gerçekleri görebilirseniz tabi ki...
|