:: YAZI

Eklenme: 15.03.2011 14:21 


Ankara'da yayınlanan Milli Eğitim, Eğitim ve Sosyal Bilimler Dergilerinde yer alan bazı satırbaşları aynen şöyle:
"Türkiye, tarihî bir ayıbından daha kurtuldu. 28 Şubat döneminde Genelkurmay tarafından dönemin hükümetine dikte ettirilen 'irticai fişleme' emirlerini içeren birçok genelge ve talimat yürürlükten kaldırıldı.
Söz konusu genelge ve talimatlar gerekçe gösterilerek birçok muhafazakâr radyo ve televizyona dava açıldı. İrticai faaliyet yürüttükleri öne sürülen okul ve yurtlar fişlenerek yöneticileri gözaltına alındı. Sivil toplum örgütleri baskı altına alındı. 28 Şubat kararlarının 14 yıl sonra yürürlükten kaldırılması dönemin mağdurları tarafından olumlu karşılandı. 28 Şubat kararları gerekçe gösterilerek açılan dava ve göz altıların hukuksuzluk olduğunu belirten mağdurlar, sorumluların yargılanmasını istedi.
Eski bakanlardan Hasan Celal Güzel, Başbakan'ın talimatı ile bu genelgelerin kaldırılmasının fevkalade isabetli olduğunu belirterek bir dönemin yanlışlıklarının kapandığını söyledi. O dönemde çalıştığı gazetede baskılar sonucu yazılarının haftada dörtten bire indirildiğini belirten Star Gazetesi yazarı Mehmet Altan ise genelgenin kaldırılmasının olumlu bir adım olduğunu ancak rejimin tam anlamıyla demokratikleştirilmesi için yeni adımların atılması gerektiğini vurguladı. Askerlerin ayrıcalıklı ve korunaklı yapısının devam ettiğini hatırlattı.
Mevlana'yla ilgili hazırladığı bir proje sebebiyle o dönemde Konya valisiyken merkeze alınan AK Parti Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut, 28 Şubat'ın Türk milletine reva görülemeyecek bir zulmün adresi olduğunu, bu olumsuz sürecin tüm izlerinin kaldırılmasının çok isabetli bir karar olduğunu kaydetti.
28 Şubat döneminde yaşananların bugün temizlendiğini söyleyen Özgür-Der Başkanı Rıdvan Kaya da söz konusu genelgeleri hazırlayarak insanları mağdur eden ve hayatlarını karartanlar hakkında da soruşturma açılması gerektiğini belirtti. Mazlum-Der Başkanı Ahmet Faruk Ünsal da Meclis'ten Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesinin de kaldırılmasını talep etti.
"YAŞ" mağduru emekli Hakim Albay Hasan Tüysüzoğlu'na göre de genelgelerin iptali 'iyiye işaret'. Ordunun merhum Başbakan Necmettin Erbakan'ın cenazesine katılması ve taziye yayımlamasını da bu konuyla bağlantılı olarak ele alan Tüysüzoğlu, şöyle konuştu: "Önceki komutanların eksikleri giderilerek bu şekilde hareket ediliyorsa çok iyi bir şey. Ümit ederim bu genelge ile birlikte devamı gelir ve kara lekeler silinir."
Canla, kanla ve irfanla kazanılan İstiklal Savaşının, son Osmanlı Kalesi Türkiye Cumhuriyet tarihinde kara bir leke olarak tarihteki yerini alan '28 Şubat' döneminin mağdurları ne olacak?
İşte size aynı mağdurlardan bir feryat daha... Siteme, gazeteme bir mağdurlar şikâyeti daha düştü, iki önemli yazıyı buraya alıyorum.
"Bu şikâyet mektubunu Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı ülkemizin altı ilinde mevcut olan Diyanet Eğitim Merkezleri hakkında kaleme almaktayız.
Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde üst görevlere liyakatli personel yetiştirmek, İslâm'ın temel kaynaklarına inerek din konusunda halkı doğru bir şekilde aydınlatmak amacıyla 1976'da kurulmuş olan Diyanet Eğitim Merkezleri kurum bünyesindeki görevlilerden sınavla seçtiği kursiyerlerini 30 ay gibi uzun bir süre eğitime tabi tutmaktadır. Başarılı olanları da önce vaiz, iki yıl geçtikten sonrada bir kısmını müftü olarak atamaktaydı. Bu güne kadar bu kurumlar kamuoyunda vaiz, müftü ve üst düzey görevler için eleman yetiştiren hizmet içi eğitim kurumu olarak bilinmekte ve itibar görmekteydi. Bu güzide merkezlerin ilme sağladığı katkı neticesinde, özelde Diyanet teşkilatımızı, genelde ülkemizi temsil edebilen çok sayıda, değerli din ve ilim adamları yetişmiştir. Şüphesiz bu neticeye ulaşmada, verilen ciddi eğitimin yanında kursu başarıyla bitirenlerin marifet iltifata tabidir düsturu çerçevesinde vaizlik, müftlük vb. üst görevlere atanmaları önemli rol oynamıştır.
2007 yılından itibaren mevcut vaizlik kadrolarının Diyanet Eğitim Merkezleri mezunlarının sayısına oranla yetersiz kalması, çoğunluğu imam-hatip olan bu mezunların bir üst görev yerine, tekrar imam-hatip kadrosuna geri gönderilmesi sonucunu doğurmuştur. Bu tür bir uygulama, otuz yıldan beri süregelen teamülün aksine bir uygulamadır. Ancak hükümetimizin büyük gayret ve çabaları ile çıkarmış olduğu Diyanet Teşkilat Yasasında 2000 vâiz kadrosu verildiği halde bu kadrolara çok cüzi miktarda arkadaşımız yapılan sınavlar sonucunda, çok komik rakamlar kazandırılmak suretiyle ve ancak bir veya iki yıl geçtikten sonra yapılan görevde yükselme sınavıyla yerleştirilmektedirler. Yapılan bu muameleler sonucunda bin bir güçlükle bu ilim yuvalarından mezun olup da aldığımız eğitime karşılık bulamamamız bizleri büyük bir üzüntüye sevk etmektedir.
Bizler 28 Şubat sürecinde öğretmenlik hakları ellerinden alınmak suretiyle mağdur edilmişken, bir de buralarda ve sizlerin döneminde mağdur edilmeyi içimize sindiremiyoruz. Bu sorunumuzu başka yerlerde dile getirmek ne bizlere ne de üstlenmiş olduğumuz davaya yakışmayacağı bilinci içindeyiz.
Sonuç olarak sizden istediğimiz devletimizin yapmış olduğu büyük harcamalar sonucu yetiştirilen bu arkadaşların seslerine kulak vermeniz ve layık oldukları vâizlik görevine 2007 yılına kadar olduğu gibi atanmalarına imkân tanınmasını sağlamanızdır. Biliyoruz yükünüz ağır, ümmetin yükünü taşımak kolay değil; fakat bizler de vatanımıza ve milletimize daha faydalı olabilmek çabası içindeyiz. Bu halk için daha nice güzel hizmetlerde bulunmanız temennisi ile Allah yar ve yardımcınız olsun. Sağlık ve sıhhatinize duacı kardeşleriniz."

DİYANET İHTİSAS KURSU MEZUNLARI ÇÖZÜM İSTİYOR
İlk olarak İstanbul Haseki semtinde 1976 yılında "Haseki Eğitim Merkezi" adıyla açılan, daha sonra Konya, Erzurum, Trabzon, Kayseri ve Rize'nin de eklenmesiyle sayıları altıya çıkan İhtisas kursları, Diyanet İşleri Başkanlığı personelinin İlahiyat Fakültesi mezunları arasından tercihen alanında mastır, doktora yapan kişilerden sınavla seçilerek müftü, vaiz veya üst görevlere eleman yetiştiren birer hizmet içi eğitim kurumudur. Belirtilen bu görevlere talip olmak için ihtisas kurslarından mezun olunması zorunludur.
İhtisas kursları, seçilen personel için 30 ay süreli, kesintisiz ve sürekli eğitim faaliyeti yürütmekte olup her üç ay sonunda dönem sınavı yapılmaktadır. Bu sınavlarda başarılı olanlar ihtisas kursuna devam etmekte, başarısız olanlar ise, önceki unvanla asli görevine iade edilmektedir. 30 ayın sonunda ise Başkanlıktan gelen bir komisyon tarafından yapılan sınavla başarılı olanlar mezun olmaya hak kazanmaktadır. Yani kursiyerler 30 ay boyunca Arapça ağırlıklı olarak temel İslam bilimleri alanlarında çok ciddi ve ağır bir eğitimden geçirilmektedir.
2007 yılına kadar, olağanüstü darbe dönemleri de dâhil olmak üzere İHTİSAS mezunlarına değer verilmiş, herhangi bir sınava tâbi tutulmadan en azından müftülük ve vaizlik görevleri verilerek onlara öğrendiklerini paylaşma, kullanma ve geliştirme imkânı sunulmuştur. Fakat son 4 yıldır bu merkezlerden mezun olanların hakları herhangi bir gerekçe gösterilmeden ellerinden alınmış tekrar imamlığa döndürülmek suretiyle mağdur edilmişlerdir. Vaiz olabilmek için mezunlara yönelik Ankara'da oluşturulan bir komisyon tarafından vaizlik yeterlik sınavı uygulaması getirilmiş ardından görevde yükselme unvan değişikliği sınavı şartı koşulmuştur. Fakat maalesef bu sınavlar da çeşitli zaman aralıklarıyla yapılmakta olup, ayrıca sınava girenlerin yaklaşık üçte ikisine de yeterlilik belgesi verilmemektedir. Mezunlardan vaizlik hakkı verilenler bile yaklaşık iki yıl tekrar imamlık yapma durumunda bırakılmaktadır. Yüzlerce ilahiyat mezunu arasından sınavla seçilerek bu merkezleri kazanan ve her üç ayda bir sınava tâbi tutulan, 30 ayın sonunda da bir komisyon huzurunda mezun olmaya hak kazanan bu arkadaşlara yönelik ayrıca bir sınav uygulamasını anlayabilmiş değiliz. Zira bu arkadaşlar mezun olmuşlarsa tamamı vaizliğe hak kazanmış demektir. Ayrıca bir sınav uygulamasını hem bu arkadaşlara hem eğitim merkezi hocalarına hakaret kabul etmekteyiz. Zaten yapılan bu sınav da mülakat sınavı olup objektiflikten tamamen uzaktır. Kaldı ki her yıl da yapılmamaktadır.
İhtisas Kurslarındaki arkadaşların birçoğunun aynı zamanda akademik çalışma yapmakta olduğunu da belirtmek isteriz. Örneğin bizim dönemimizde Erzurum'da 18 arkadaş olup bunların altısı Doktora eğitimine devam etmekte, ikisi Y. Lisansını bitirmiş sekizi de Y. Lisansa devam etmektedirler. Türkiye'de ihtisas kursiyerlerinden başka bu düzeyde eğitim alan hiç kimse yokken, Teşkilat Yasasıyla birlikte 2000 vaiz kadrosu verilmişken, pek çok il ve ilçemizde vaiz ihtiyacı varken bizlere bir vaizlik kürsüsünün bile layık görülmemesi bizleri derinden yaralamaktadır. Bizler İhtisas Kursuna katılmadan önce zaten imamlık yapmaktaydık. Tekrar imamlığa dönecek idiysek devletin bu kadar masraf yapmasının anlamı neydi?
İhtisas Kursiyerleri olarak Diyanetin şeffaf bir kurum olmasını, bize değer vermesini, eskiden olduğu gibi mezuniyetimizin hemen ardından en azından direkt vaiz olarak bizleri atamasını istiyoruz. İhtisas Kurslarını diyanetin göz bebeği, ülkenin geleceği olarak görüyoruz. Fakat maalesef teşkilatımız bize gereken değeri ve desteği vermiyor.
İhtisas mezunları zor bir maratonun ardından ödüllendirilmesi gerekirken herhangi bir ilçeye, beldeye veya köye tekrar eski göreviyle gönderilmek suretiyle hedeflerinden yoksun bırakılmakta, köreltilmekte adeta cezalandırılmaktadırlar!
Türkiye AK PARTİ iktidarıyla birlikte her alanda en güzel günlerini yaşarken maalesef diyanet yetkililerinin keyfi uygulamaları ve vurdumduymazlığı yüzünden Diyanet İhtisas Kursları, tarihinin en kötü dönemlerini yaşamaktadır. Aslında iktidar yapacağını yapmış teşkilat yasasıyla birlikte diyanete 2000 vaiz kadrosu vermiştir, fakat bunun gerekli teşkilatımız tarafından hâlâ yerine getirilmemiştir. Son söz olarak şunu belirtmek isteriz ki bizler yükü bu kadar ağır olan sayın başbakanımızı meşgul etmek istemezdik fakat teşkilatımızdan umudu kestiğimiz için sayın başbakanımızdan duruma müdahale etmesini, bizlere sahip çıkmasını, mağduriyetimizi acilen gidermesini, bizlere gerekli desteği vermesini bekliyoruz..Selam ve dua ile"
EVET; Diyanet mağdurlarından iki önemli feryat şikayetini buraya aldık. Özellikle Millî İradenin mayası ile iktidara gelen, kirlenen siyasete büyük yenilikler ve ilkler getiren AK Parti İktidarı ile Başbakan, dava adamı R.Tayyip Erdoğan ile Diyanet İşleri Başkanlığının bu önemli şikayet feryatlarına kulak vermesini bekliyoruz.
İhtisas kurslarında aylarını geçiren, akademik çalışmalar yapan, doktora eğitimlerini sürdüren, yüksek lisansı bitirmiş kişilerin, bir köye imam olarak atanmaları, imamlık bekleyen kadroları da etkileyecek, değerlerden faydalanmak mümkün olamayacaktır. Ak partinin Diyanet İşleri Başkanlığa tahsis ettiği ikibin vaiz kadrosu hâla kullanılmamış, makama yeni getirilen Prof. Dr. Mehmet Görmez'den icraat beklenilmektedir.
Zaman en güzel şahit ve reçetedir, ilaçtır, bekliyoruz!

  Yorum gönder
 
Diğer yazılar

* ASRIMIZIN BÜYÜK HASTALIĞI ÇIPLAKLIK...
* HASTALAR RİSALESİ HASTALIKLA BARIŞMAYA VE BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRİR
* BİR DAMLA VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
* ŞİKÂYET VE KARAMSARLIK SONSUZU...
* ŞİKAYET!..
* AK PARTİ NEREYE GİDİYOR?...
* ANARŞİ VE TERÖRDEN KURTULMAMIZ “HUCURAT SURESİ” İLKELERİNDE YER ALIYOR
* ERMENİ CEMAATİ VE KÜRT BİLİNEN ERMENİLER
* İBRETLİK BİR HİKÂYE
* ERMENİ CEMAATİ VE KÜRT BİLİNEN ERMENİLER


Tüm Yazılar

 
© 2006 - 2024 İlhan YARDIMCI
Tasarım & Yazılım Sinan Eldem