"ZAMANI DEĞERLENDİRMEK" ÜZERİNE..
Eklenme: 11.07.2006 04:13
İnsan'ın dünyaya getirilişinin hikmet ve gayeleri içerisinde, sahip olduğumuz en büyük nîmetlerden biri zamandır. Zaman, bir kum saati gibi her gün eksilmeye yüz tutan bir hayat ağacıdır. Değerlendirilebilirse, ayni zamanda büyük bir meşaledir. İnsan ömrü için en büyük sermaye, kurtarıcı ve gelecek için bırakılabilecek en büyük mirastır.
Tüm güzellikler ve kötülükler, zaman dilimi içerisinde değer kanarı."Feryat ile geldim nazara, kefen aldım girdim mezara", "Döndüm geriye baktım, zaman geçmiş eyvah!..", "Vakit nakittir.", "Boşa geçen zaman, telafi edilmez.", "Zamanı değerlendirmek, boşa geçirmemek, hatta zamanın üzerine çıkabilmek insanı kâmil eder.", Vaktin kıymetini bilen, kendi kıymetini de bilmiş sayılır." , "Zamanı durduramazsınız, ancak kendiniz zaman içinde yerinizi alabilirsiniz." , Zaman gerek âlimin ve gerekse öğrencinin hayatında hem sermaye, hem de kazançtır." "Ömrü hayatımda, o'nun rızasından başka hiçbir işle iştigal etmedim, zamanı o'nun kizrinden başka geçirmedim." Gibi daha nice inci taneleri, altın gerdanlıklar yanında; Hasan El Basrî Hazretlerinin buyurdukları gibi: "Bugün bugündür, geleceğe hazırlanmak zorundayız." Zamanı böyle değerlendirmek zorundayız. Ve bir Batılı düşünürün dediği gibi: "Sen her dakikanın altmış saniyesini doldurabilirsin, işte o zaman adamsın oğlum!." Görüş ve ifadeleriyle zamanı daha güzel izah edebilir misiniz?..
Zamanı – tabiri caizse- "Su gibi harcadığımız" günümüzde, her Müslüman'ın okuması gerekli çok güzel eserler var. "Muhtaç olduğumuz en büyük kudretin zaman olduğu" günümüzdeki Müslümanların...Bizim, hepimizin, bütün inananların...
Mısır'lı bir âlim olan Abdulfettah Ebû Ğudde tarafından, birinci baskısı 1402 tarihinde basılan eser; Lübnan, Bağdat, Beyrut, Mısır,Halep, Hindistan, Şam. Kahire, Haydarabat ve daha birçok yerde bulunan âlimlerin eserlerinden derlenerek hazırlanmış mükemmel bir eser..
"İSLAM ÂLİMLERİNİN GÖZÜYLE ZAMANIN KIYMETİ" adı altında, 1995 yılında Işık Yayınları arasında İzmir'de basılan eseri, Enbiya Yıldırım tercüme etmiş.
Bu eserden enteresan bölümler ve Ecdâd'ın hayatından zaman içinde kesitleri sizlere aktarmak istiyorum. Bakınız zaman içinde neler olmuş, bizden öncekiler nasıl yaşamışlar..
* "Geceyi, gündüzü, Güneş'i ve Ay'ı sizin istifadenize vermiştir. Yıldızlar da onun emrine bağlıdırlar. Elbette bunların her birinde aklını başına alıp düşünenler için dersler vardır.- Nahl. 16/12.- "
"İki nimet vardır. İnsanların çoğu bunda aldanmıştır. Sıhhat ve boş vakit."- Buhârî, Tirmizi-
* Vakit geçip giden keskin kılıç gibidir. Kişi onu değerlendirmek hususunda gafil olursa, vakitleri geçir gider, çok büyük bir şeyi kaçırmış olur. Sonra kaybetmesine çok üzülür.
* "Vahlar olsun ah vahlar / Geri döndürülemez olana. / Getirilebilseydi gidenler, / Üzüntü az olurdu ona."
* Tabiînin Zâhidlerinden olan Amir Bin Abdikays'dan rivayet edilmiştir. Bir adam kendisine "Benimle konuşur musun?" diye sorar. O da ona şöyle cevap verir:
-Güneşi yerinde tut, seninle konuşayım...
* Hasan Basrî şöyle demiştir: "Ey Ademoğlu, sen günlersin... Bir gün geçince, bir parçan da gidiyor demektir.
* İmam Yusuf ölüm döşeğinde bile ilmi müzakerede bulunmuştur. Kadı Ebu Yusuf 731/798 yılları arasında yaşamış olup, Ebû Hanife'nin arkadaşı ve talebesidir. Üç Abbasi halifesinin de kadılığını yapmıştır. Öğrencisi Kadı İbrahim Bin El-Cerrah el-Kûfi Sümme'l Mısri anlatıyor: "Ebu Yusuf hastalandı, ziyaretine gittim. Kendisini baygın halde buldum. "Hac Menâsikinde hangi taş atma daha faziletlidir. Yürüyerek mi, yoksa binekli olanı mı?" dedim. Şöyle açıkladı:
"Duâ için durulan cemrelerde efdâl olan yürüyerek taşları atmaktır. Dua için durulmayan cemrelerde ise efdâl olan binekli olarak atmaktır." Az sonra vefat etti. Ecdadımız; ölüm anında veda ederken bile, ilmi ve imâni meseleleri ihmal etmemişlerdir. (Ümmet-i Muhammed'in selameti ve saadeti için müştak pervaneler misali hayat sürenleri unutmak mümkün mü?. B u araya, şu olayı eklemek istiyorum. Hanefi mezhebinin nurlu yol çekirdeği İmam-ı Âzam, Ebu Hanife; verdiği fetvaların mes'uliyeti ve vebali korkusu yüzünden tam kırk yıl, sırtı delik olarak yaşamıştır. Ölürken verdiği son fetva şöyledir: "Yarasanın südü, insan menisine benzer." O günlerde, bir olay tezahür etmiştir. Yeni evlenen bir prensin gerdek gecesinde, gelinin yatağında meni lekeleri görülür. Bunu gören prens; kızarak, hanımını evine göndermek ister. Hanım her ne kadar anlatsa, dil dökse de fayda vermez. Durum kadıya kadar uzanır. Prensin yatağı çevresinde inceleme yapılır. Tavanda bir yarasa yuvası vardır, yavrulamıştır. Yavrularını emziren yarasanın sütü, aşağıya dökülmüştür. Durum anlaşılır, bir ailenin ocağı yıkılmaz. İşte hikmet, işte iman, işte ibret, işte ecdad..)
* Ebu Zekeriya Yahya Bin Avn Bin Ziyad Bin Bistan hadis âlimlerindendir. Babası Bağdat'ta öldüğü zaman, kendisine bir milyon dinar miras bırakmıştır. Babasından miras kalan parasının tamamını Hadis tahsil etmek için infak etti. Kendisine sadece giyebileceği bir çift ayakkabı bıraktı.
* Muhammed Bin Nasr el-Marvezi şöyle der: Yahya bin Main'in şöyle dediğini duydum: "Kendi elleriyle bir milyon hadis yazdım. Bir hadisi elli kez yazmazsak, onu tam anlamıyla tanımayıp bilmiş olmazdık."
* Birûni seneni iki günü hariç, sürekli ilimle meşgul olmuştur. Nevruz (21 Mart) ve Mihrican (Bayram) günleri. Ünlü Müşteşrik Sehav onun için: Ô tarihin taşıdığı en büyük akıldır" demiştir.
* Ebu'l Vefa İbn Akil'e ölüm yaklaşıp, vefat alametleri baş gösterince, kadınlar ağlamaya başladılar. Elli yıl Allah adına insanların başlarına gelen meseleler ve olaylara dair verdiği fetvaları imzalıyordu. İmzalamayı Allah'a vekaleten yapıyordu. Şöyle dedi: "Bırakın beni de, O'na kavuşacağım için sevineyim." Bu büyük imam dünyadan ayrılırken, kitapları ve giydiği elbiselerin dışında bir şey bırakmadı. Bıraktığı elbiseler sadece kefenine yetip, borcunu ödeyecek kadardı.
* Kummi el-Kuna ve'l Elkâb'ta nakleder: İbnu'l Cevzi'nin hadisleri yazdığı kalemlerinin tıraş yontukları toplanıyordu. Bunlar büyük bir yekûn olmuştu. Vefatından sonra gasl suyunun bunlarla kaynatılmasını vasiyet etti. Vasiyeti yerine getirildi. Yontuklar yettiği gibi, biraz da arttı. Bu zatın, iki parmağıyla ikibin cilt kitap yazdığı belirtilmektedir.
( Tezkiretu'l Huffaz adlı eserde, İbnu'l Cevzi için şöyle denilmektedir: "Bu zatın yazdığı eser yazan başka bir insan bilmiyorum.)
* İmam, doktor, âlim Alâuddun İbnu'n 1213-1285 yılları arasında yaşamış, Şam'da doğup, kahire de rahmete kavuşan büyük İslam âlimi bir gün hamama girdi. Yıkanmasına devam ederken, aniden soyunma mahalline geçti. Kalem, mürekkep ve kâğıt istedi. Burada nabızla ilgili bir makale yazıp, bitirdi. Sonra dönüp yeniden hamama girip yıkandı. Bu zat; vücuttaki kan dolaşımını yedi asırdan daha önceden keşfeden insandır.
* YAPMAK İSTEDİKLERİNİ GECE YAPASIN,
AKILLININ GÜNDÜZÜ GECEDİR BİLESİN.
( Abdullah el-Alûsî, el Bağdadî.)
* İmam Ebu'l Vefa bin Akîl El- Hanbeli'nin sözüne bakınız:
" Yemek için elimden geldiğince, az vakit ayırıyorum. Bu sebeple ekmek yerine suyla yumuşatarak tek dilim yiyorum. Çünkü ikisi arasında çiğnem farkı vardır. Bunu da elde edemediğim bir bilgili mütalaa etmeye veya da yazmaya daha çok vakit ayırmak için yapıyorum. Çünkü âlimlerin icmâsiyle akıllı insanlar nezdinde elde edilecek en yüce şey vakittir. Zira vakit bir ganimet olup, içindeki fırsatlar servet bilinir. Bunun yanında sıkıntılar da çoktur ve vakitler hızlı geçip gider."
* Hasan El Benna şöyle demektedir: "Vaktin hakkını idrak eden kimse, hayatının anlamını da idrak etmiştir. Çünkü vakit, hayat demektir."
* 77 yıl yaşayan İmam Ahmet Bin Hanbel şöyle demektedir: " Gençliği; gömleğimin yenindeyken düşüveren bir şeye benzetirim."
* 941- 1005 yılları arasında yaşamış filolog İmam Ahmed Bin Fâris Er-Râzi:
YAZIN SICAĞI, GÜZÜN SERİNLİĞİ,
KIŞIN DA SOĞUGU SENİ ÜZÜYOR.
İLKBAHARIN O GÜZELİM DÖNEMİ,
BU SEFER DE SENİ ENGELLİYOR.
PEKİ BANA SÖYLER MİSİNİZ ŞİMDİ:
SENİN İLME ARZUN NE ZAMANDIR?..
Günümüz anlayış ve girdabında; zaman nedir, ne değildir?... Büyük bir kaos ve hüsran içinde bulunan insanlar; ömürlerini nerede geçirmekte, zaman nasıl idam edilmektedir?. Kahvehaneleri, stadyumları, meyhaneleri, diskoları, nice salonları dolduranlar kimlerdir? Ömür kervanı nerelere uğramakta, en üstün varlık olarak yaratılan insan zamanı nerelerde tüketmektedir?..
Milyonlarca senenin ömürden geçtiğini, asırların kocaldığını, daha nice yılların gelip geçeceğini hiç düşündük mü?
|