Dost acı söyler, debbâğ sevdiği deriyi yere vurur
Eklenme: 11.07.2006 04:12
"Sert ve dürüst bir samimiyetle, "Dost Acı Söyler" gerçeğinde, bunları yazacağız. AK Parti'yi iktidara getiren insanımız, büyük ümitlerle sandıklara gitti, mücadele verdi, oy verdi. Bursa'nın değişmez görünen belediye başkanlarını bir çırpıda silip/süpürdü. Ayni zamanda bir ilahiyatçı mezunu olan Büyükşehir belediye başkanımızdan; halk, kendisine oy veren, seçim zamanı çırpınan insanlar icraat, verilen sözlerin tutulmasını bekliyor. Geçen zaman dilimleri içerisinde halkımız olayları ve yapılanları yakinen izliyor, çeteleye çentikleri çiziyor. Sabrını taşırır, güvencini kırarsanız; sizde gidenler gibi, siyasi mevta olursunuz. Bizden hatırlatması, gerisini sizin paşa gönlünüz bilir.."İfadeleri; 24.06.2005 tarihli yazımda,sütunuma sığmayan son paragraftı. Yazıyı bağlayan, verilmek istenen mesajların son noktası. Nasip olmadı, teknik imkânsızlıklar yüzünden sütun dışı kaldı.
İslam Tarihinin başarılı komutanlarından Ebu Müslim Horasan, ayni zamanda bir gönül dostudur.On dokuz yaşında iken ateşli bir ihtilalci olan Ebu Müslim, Horasan halkından güçlü bir ordu toplayarak, 748 tarihinde Merv Şehrini aldı, Nişabur'a girdi, Emevi Ordusunu bozguna uğrattı.Horasan'da uzun yıllar valilik yaptı, Veliaht Mansur ile birlikte Hacca gitti. Tarihin derinliklerinde bir sır olarak kalan, hesabı Mizana taşınan çeşitli siyasi oyun ve tuzaklara da giren Ebu Müslim Horasan; Halife Mansur tarafından hazırlanan bir hile ile Irak'a getirtilerek öldürüldü.Çinlilere karşı 751 tarihinde yapılan, Talas Savaşı'nı kazanan Türklerin İslam dünyasında yerlerini almayı sağlayan Ebu Müslim Horasan'ın bize miras bırakılan güzel bir sözü vardır. Aradan asırlar geçmesine rağmen, günümüzde hâlâ değerini koruyan ve Müslümanlar tarafından çerçeve yapılarak asılan söz şöyle:
"Zarar vermeyeceklerinden emin oldukları için; dostlarını uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve kazanmak için de; düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaştırılan düşman, dost olmadı ama; uzaklaştırdıkları dost, düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince; yıkılmaları mukadder oldu." Bu güzel vecize; sanki günümüz için söylenmiş, günümüzde geçici dünya makamlarına gelenleri anlatır. Bizsi anlatır, toplum yapımızı anlatır, gerçekleri anlatır... Aslında gerçek dostlar her zaman acı söyler, debbâğ sevdiği yere vurur. Menfaatten uzak dostluklar uzun ömürlü, diğerleri cılız ve kısa ömürlüdür. İnandığı davada gözünü budaktan sakınmayan, her türlü ekonomik ambargo ve linçlere rağmen gerçekleri yazmaya devam eden Vakit Gazetesinin bütün yazarları ve okurları; "Dost" kelimesini çok iyi bilir, düşmanı da yakından tanırlar. "Sert ve dürüst samimiyet" onlar için ölçü, "Riya perdesi altında saklanan yapmacık nezaket" onlar için en büyük şeytandır.
10 Aralık 2004 tarihli sütunumuzda "Belediye başkanlarından halk hizmet bekliyor" diyerek, 14 madde halinde bazı gerçekleri dile getirdik. Bunların çoğunun gereği yapıldı, çalışmak isteyen belediye başkanlarımız halktan kopmadan başarılı çalışmalarına devam ediyorlar.
24 Aralık 2004 tarihli yazımızda, öpülesi nasırlı ellerden bahsettik, öyle ellere hasret kaldığımızı söyledik.
21-28 Ocak 2005 tarihli iki yazımızda rahmetli Tanpınar'a açık mektup yazarak; değişim rüzgarlarının gitmeyeceklerini sandıkları rehavet ve zafer sarhoşlarının silini-süpürüldüğü, siyasi mevta olduklarını yazdık. Özellikle Osmangazi İlçemizle ilgili önemli meseleleri gündeme taşıdık, belediye başkanı Recep Altepe'nin dikkatini çektik.
4-11 Şubat 2005 tarihli sütunlarımızda "AK Parti Bursa teşkilatının ibresi düşüyor!.." dedik. Hatalar yüzünden kaybedilen ilçe ve beldelerin nedenlerini anlattık.Millet iradesi ile iktidara gelen AK Partinin kan kaybetmesine sebep olanların buna haklarının olmadığı, milletimizin, partiye oy verenlerin, bütün üyelerin feryat ve şikâyetlere kulak asılmasını cesaretle yazdık.
18-25.Şubat. 2005 tarihli yazılarımızda; Osmanlı Dibacesi Bursa'nın "Avrupa Şehri" olamayacağını, Bu sevda ve inattan vazgeçilmesi gerektiğini tarihi gerçeklerle dile getirdik
1 Nisan 2005 tarihli sütunumuzda "Bursa Milletvekillerinin performans karnesi"ni, meclis zabıtlarından dile getirdik. CHP. li 4 Bursa Milletvekili toplam 175 soru önergesi verirken, yine CHP.'li Kemal Demirel 138 soru önergesi verirken, toplam 12 AK Partili milletvekilinin 41 soru önergesi bulunduğunu yazdık. "Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz" atalar sözü ila "Yattı, uzandı, kazandı" Kelam-ı Kibarını, gelen ve gidenlere hatırlattık.
Osmanlının son kalesi Türkiye'nin "Ya sevilecek, ya sevilecek!.." başlığı altında, Türkiye'de bulunan bazı manzaraları dile getirerek, birlik/beraberliğe daha çok muhtaç olduğumuzu, Türkiye üzerinde oynanan oyunlara karşı daha çok uyanık olmamız gerektiğini vatanperver duygu ve inançlarla ifade ettik.
6 Mayıs 2005 tarihli sütunumuzda, eski Osmangazi belediyesi karşısına Mason dernekleri tarafından dikilen Osman Gazi heykelinde, şehadet parmağının sol eline yerleştirildiğini bir tezat olarak gündeme getirdik. Bursa'nın Avrupa şehri değil, Osmanlı şehri olduğunu bir kere daha vurguladık. Osmangazi Belediye Başkanı Recep Altepe, şahsımızla bizzat görüşerek; bu heykelin kaldırılacağını, Bursa'nın Avrupa şehri olamayacağını, Bursa'da yetmiş bin velinin medfun bulunduğunu bir açılış merasiminde söyledi.
13 Mayıs 2005 tarihli yazımızda tarihi Mürseller Köyünün abdest suyuna muhtaç olduğunu yazdık. İsmini saklayan,hamiyetperver bir bayan İstanbul Deniz Feneri Derneğine müracaat ederek, bu köyün içme suyu ve aşûre günü masraflarının tümünü karşılayacağını beyan ederek, yoğun bir çalışma devresinden sonra köy içme suyuna kavuştu, 3 Temmuz 2005 günü Mürseller köyünde tarihi bir merasim yapıldı.
Sağlık Müdürlüğü inhisarında bulunan evlenme raporu ve sair işlemlerin vatandaşı bıktırdığı, işkence haline gelen bazı uygulamaları "Çarpık uygulama" olarak gündeme getirdiğimiz, 3 Haziran 2005 tarihindeki yazımızda, iktidara gelenlerin, muktedir olmalarını söyleyerek, bu uygulamaların kaldırılmasını teklif ettik.
10 Haziran 2005 tarihli yazımızda, Türkiye medyasında ilk defa, Bursa'yı vekillerin yönettiğini gündeme taşıdık. 2 milyonluk, Türkiye'nin dördüncü büyük şehrinde; Milli Eğitim Müdürü, Defterdar, Vakıflar Bölge Müdürü, Kültür ve Turizm Müdürü, Kredi ve Yurtlar Kurdumu Bölge Müdürü, Tarım İl Müdürü, Anadolu Ajansı Bölge Müdürü ve diğerlerini sıraladık. Bursa milletvekili ve parti Genel Başkan yardımcılarından Faruk Çelik'in, yazımızla bizzat ilgilenerek, şahsımızla görüşülerek, problemin neden kaynaklandığı ifade edildi.
24 Haziran 2005 tarihli sütunumda yer alan "Festival içinde "Festival" başlıklı yazımız; halkımızın gönül aynası olduğundan, ses getirdi, telefon yağmuruna tutulduk Bursa Festivalinin halka dönük olması, halk tarafından benimsenmesi, halkın iştirak etmesi ile neticeye varılacağını, kültür ve inanç değerlerimize ters düşmemesi gerektiğini yine sert ve dürüst bir samimiyetle belediye başkanı Hikmet Şahin'in dikkat nazarlarına sunduk.
Ve diğer yazdıklarımız, yazacaklarımızda da ölçü;doğru, güzel, iyi ve istikamette olacaktır. İzzet ve ikbal beklemeyenler, menfaati her zaman tekmeleyenler, kalemi ağlatmamak için hakkı yazanlar içimizde eksik olmadığı müddetçe, gelecekten ümit kesilmez.
Biz ümit ve sabırla koza örer, vazifemizi yaparız. Netice ve tesir gerçek sahibinindir...
Gerçek dost, dava adamları acı söyler, gerekirse kulak çeker, fırçalar ve deriyi yere vurur. Yeri geldiği zaman da hakkı olanları talep eder, ister. 50 yılda meydana getirilen, kültür değerlerimizin bir araya toplandığı "Kültür Köklerimiz", İstiklal Marşının açıklanması", Çanakkale Destanı iyi bilinmelidir" ve "Şehirler Sultanı Bursa" isimli kitaplarımız, müracaat dilekçelerimize rağmen: Osmangazi, Nilüfer ve Büyükşehir belediye Başkanlıklarınca satın alınmadı, kütüphanelerde hizmete sunulmadı. Trilyonları harcayan belediyelerimizin kültür değerlerini, bu tip eserlere destek vermeleri, satın almaları görevleridir.Halktan uzak festivallere milyarlar harcayanlar, kendi reklamları için skorboardları kiralayanları, bu tür eserleri almayanları tarihe ve okurlarıma şikâyet ediyorum.
Tekrar etmekte fayda görüyorum. Gerçek dost ve dava adamları acı söyler, riya ve menfaatten uzak kalırlar. Kabir kapısında en büyük ecir ve menfaat, O'na iyi bir kul olarak göçmek, geride unutulmaz eserler ile Fatiha okuyacak insanlar bırakmaktır.
|