( SUÇ DUYURUSU...) KIYAMETİ Mİ BEKLİYORUZ?
Eklenme: 06.05.2010 08:04
Bâtıl, bozulmuş, hükümden kaldırılmış, kendilerine has bir din anlayışı bulunan, temel İslami değerleri dışlayarak yeni bir kitap ihsas ettirmek için Türkiye'de faaliyet gösteren misyoner çalışmaları içerisinde, Hıristiyan misyonerlerin önemli bir yeri vardır.
Dünyanın her tarafına yayılmış bulunan misyonerler, büyük teşkilatlar halinde çalışırlar. Garpta din anlayışı ve din eğitimi gözden geçirildiği zaman; Hıristiyan misyonerlerin çalışmaları ile bizlerin hak davada çalışmalarımız arasındaki farklar kendiliğinden meydana çıkacaktır. Fransa'da muhtelif papaz teşekküllerinin yüzlerce hazırlık okulları ile 194 semineri vardır. Katolik yüksek enstitülerinin sayısı on beş'tir. Misyonerler Fransa'da 165, dışarıda ise 176 grup halinde çalışırlar. Fransa dışında 45 bin din adamı tarafından idare olunan 9 bin Fransız din mektebinde, dört milyona yakın talebe okumaktadır. Fransız Misyoner teşkilatının 46 bin okulunda, 196 bin din adamı vazife görmektedir. Öğrencilerin sayısı 6 milyonun üzerindedir. 1939 tarihinde Papalığın ayırdığı 60 milyon Liret tahsisin dörtte biri, Fransa'ya verilmiştir. (Rakamların günümüzde değişmesi söz konusu olabilir.)
Amerika'da din eğitimi yapan okullar; resmi okullar, dini teşekküllerce açılan okullar ve kilise ile Pazar okulları olmak üzere üç türlüdür. Her dini teşekkülün, devlet okullarından ayrı olarak; ilk, orta ve lise derecesinde okulları vardır. Veliler çocuklarını okullarına yazdırırken, dinlerinin öğretilmesini isterler, okul idareleri çocuklara en yakın kilise okulunda din dersi verdirmek mecburiyetindedir. Amerika'da 1946 yılında dini teşekküllerin 10730 ilkokulu vardı. 3222 ortaokulda, 2573259 öğrenci, 94478 din öğretmeninden ders alıyordu. Kilise ve Pazar okullarının sayısı 162233, bu okullarda öğrenci sayısı da 18309011 idi. 1024 üniversitenin hemen hepsinde din dersleri okutuluyor. ( Günümüzde bu rakamlar çok daha yüksek olacağından; Türkiye'deki halimizi çok iyi düşünmek, biraz da titremek zorundayız. Kız okullarının ayrı olması, karma eğitimin zararlarını gündeme getirdiğiniz zaman; "Laiklik ve Atatürkçülükten" dem vuranlar, Hıristiyan misyonerlerin ve Vatikan'ın nasıl çalıştığını, 80 yılda geldiğimiz noktada, eğitimin çarpık ve bozukluğun milletimize nelere mal olduğunun vicdani hesabını yapmalıdırlar. Bizde ve dış dünyada karma eğitim üzerine bir araştırma yapan, Ali Erkan Kavaklı dostumuzun, Vakit Gazetesinde 15-16-17 Kasım 2004 tarihlerinde yayınlanan yazı dizisinde; karma eğitimin zarar verdiği, Batı'da tehlike çanlarının çaldığı, kiliselerin raporları, eğitimcilerin görüşlerine yer verildi. Almanya'da yayınlanan, 5 milyon tirajlı, Der Spiegel dergisinin,17.05.2004 tarihli sayısında yer alan araştırmada: "Kiliselerin artık riskli hale geldiği, karma okullarda okuyan öğrencilerin yüzde 90'ı ceza alan yüzde 75'i de öğrenme zorluğu çeken erkek öğrenciler olarak gösteriliyor. Yüzyılın en büyük pedagojik yanlışı olarak gösterilen "Karma Eğitim" den uzaklaşan batıda, kız okullarının öğrenci akınına uğradığı belirtiliyor. Münih'te yayınlanan SCHULE-Aktüel dergisinin, Haziran 1994, üçüncü sayısında enteresan bir ifade yer alıyor: "Pedagojik bir ham ölü. Karma okul, kızları aptallaştırıyor." Amerika'da 1996 yılı itibariyle, sadece kızların devam ettiği 84 üniversitenin yüzde ellisi kilise ile dini cemaatlere ait..)
5 Ocak 1947 tarihli Times Gazetesine göre, o yıl yapılacak kiliseler için devletçe 550 milyon dolar ayrılmıştır.
Amerika'daki ilahiyat fakülteleri 110, lise derecesindeki ilahiyat 150'dir. Küçük bir kasabada, 500 mevcutlu bir kız kolejinde üç din dersi öğretmeni bulunur.
Misyonerler bâtıl dinlerini yaymak için ilmi ve nazari yollardan faydalanmazlar. Çünkü ilim ve akıl vasıtasıyla Hıristiyanlığın Müslümanlığa üstün olduğunu ispat etmeye imkân ve ihtimal olmadığını bilirler. Bunun için sinsice, dolambaçlı yollardan ve kurulan tuzaklardan inançlarını yaymak isterler Tahrip etmek istedikleri veya ettikleri milliyetin enkazı altında değil, üstünde kendi inançlarının binalarını yükseltmeye çalışırlar. "The Moslem World" isimli bir derginin rahip Samuel M. Zwemer adındaki yazarı aynen şunları yazıyor: "İslam memleketlerindeki misyoner teşkilatı faaliyetinin iki cephesi vardır: Yapıcı ve yıkıcı, veya başka bir tabirle eritici ve yeniden şekil verici. Mesela, Türkiye'deki muazzam değişikliklerin muharriki Batı medeniyetinden ziyade misyonerlerde aranmalıdır. Mısır'da ve bütün İslam âleminde de durum aynen böyledir. Ve Hıristiyanlığa gizlice inanmaya başlamışlardır. Onların Müslümanlığı sözdedir."
Hıristiyan misyonerler için ABD., özellikle dünyanın tek din ve kin devleti Vatikan; milyarlarca dolar harcamakta, Türkiye'de bulunan çeşitli isim altındaki, çeşitli misyoner teşkilatları; para, şöhret, makam ve şehvet ile Müslümanları Hıristiyan yapma gayretleri içindedir.
"Kitabı Mukaddes Şirketi" ismi altında, İstanbul'da yayınlar yapan, bütün kitap fuarlarına katılan, isteyenlere bedava Türkçe ve yabancı dil İnciller dağıtan kurumlara "Kimler müsaade eder, nasıl olur, tahrif edilen İncili satmak misyonerlik değilmi dir?" Gibi sorular aklımıza gelir. Kitap, kaset, kırtasiye kataloglarına muntazaman adres ve telefon numaraları giren, çeşitli kitapların sembolik fiyatları yayınlanan "Kitabı Mukaddes Şirketi" nin kökü nereye dayanır, kimler besler ve Türkiye'de bu nasıl olur?.. Çık işin içinden bakalım...
Misyoner faaliyetleri sadece Türkiye'de değil, bütün dünyada, özellikle geri kalmış, açlıkla mücadele veren ülkelerde çoğalırken, bir yandan da Hıristiyanlığın reddine dair sayısız eserler yayınlanmaktadır.
Tahrif edilen Hıristiyanlıkta o kadar çok bozuk taraflar vardır ki; sadece İslam alimleri değil, her dine ve akideye bağlı çeşitli ilim adamı ve yazarlar sayısız eserler kaleme almışlar, konuşmalar yapmışlardır. Türk dilinde ve yabancı dillerde yazılmış, birçok reddiyeler mevcuttur. Hint'li Rahmetullah Efendinin yazdığı İzharü'l Hak tercümesi, Harputlu İshak Efendi'nin Şemü'l Hakika, Mısırlı İzzettin Efendi'nin El Fasl Beyne'l Hak ve'l bâtıl tercümesi, Sırrı Paşa'nın Nurü'l Hüda Limen İhtedâ, Ahmet Mithat Efendi'nin Müdafaa ile Müslümanlığı kabul eden Nijeryalı Protestan Misyoneri Fano'nun "İslamiyetin Zaferi" ve Anselmo Turmeda adındaki bir İspanyol Papazı'nın "Hıristiyanlığa Reddiye" isimli eseri örnek gösterilebilir. Abdullah Tercüman adını alan İspanyol Papazı'nın ifşaatı bilhassa okumaya değer bir özellik taşımaktadır. İstanbul'da bulunan Bedir Yayınevi'nin yirmiyedinci yayını olarak neşredilmiştir, okumanızı tavsiye ederim.
Amerikalı Hamlin tarafından kurulan yurdumuzdaki Robert Kolejleri, misyoner faaliyetlerinin merkezi olarak çalışmaktadır. Misyoner mektepleri hakkındaki yurdumuzdaki veçheyi bütün çıplaklığıyla ortaya koyacak bir kıymet taşıyan, değerli fikir adamlarımızdan Nurettin Topçu'nun bir yazısı ile konumuzu nihayete erdirelim. Rahmetli Nurettin Topçu, bir makalesinde aynen şöyle der:
"Altı yüz yıldan beri dıştan yaptığı akınlarla muvaffak olamayan, son asırlarda ise anayurdun sadece peyk ülkelerini kopararak ayıran düşman, zaferini temin için azar azar içimize sızdı. Ruhlarımıza mayasını karıştırmak istedi. Ve geçen asırda, Fatih'in İstanbul'u aldığı surlardan bu milletin kültürünü fethedeceğini söyleyen Amerikalı Hamlin'in bu sözünün sembolleştirdiği davayı, yani kaleyi içinden alma davasını güttü. Zehirli iğnesini varlığımızın her tarafına geçirecek, mektebe, aileye, zevke, kazanca, sanata, ahlaka ve dine kadar bünyemizin her tarafına zehrini akıttığı halde kendini göstermeyen düşman, altı yüz yıllık ayni düşmandır. Dışımızda iken onu görüyor, ona karşı cihad açıyorduk. Şimdi benliğimize girdi. Kültür halinde, sanat halinde, ahlak ve aile hayatı halinde, servet ve mülkiyet halinde, hatta din halinde bize nüfuz etti. İçimizdeki safdilleri ve mâsum bir gençliği inandırmak istiyor, muvaffak olduğu yerde kanlı ellerini gösteriyor. İsyanları körüklüyor. Neron gibi Roma'yı yaktırdıktan sonra "Romalılar uyanın, ayaklanın! Hıristiyanlar şehrinizi yakıyor!" diye tellal bağırtıyor.
Şehirlerini kuşatan ordunun ezan sesleriyle dehşet duyan düşman, bu ezanların vatanında, ruhlarına çan seslerini sindirmek için sinesine aldığı nesilleri, kendi kültür yuvalarında zehirliyor. Bunun karşısında bin yıllık bir millet, neşriyatıyla, vicdaniyle, irfanıyla, üniversitesiyle bin yıllık bir Milet lakayt duruyor. Nerede bu kültürün İbni Kemaller'i?.
Ecnebi mektep meselesi derin bir yaradır. Her milletin kendi vatanında kendi mektepleri vardır. Davanın siyasi zaruretleri bizi alakadar etmez. Yabancı mektepte okumak isteyenler,yabancı vatanlara giderler. Mektep, millet kültürünün, millet ruhunun bayrağıdır. Vatan topraklarında yalnız o bayrak dalgalanır.Yabancı mekteplerin yaşacağı kültürler, bir memlekete medeniyet ve irfan getirmez; belki o milletin kültürünü yara bere içinde perişan bırakır. Milli şahsiyetin millet kültürü ile vücut kazanmasını imkânsız kılar. İleri bir milletin kültüründen faydalanmak için, kültürün tarlası olan vatan gitmek lazımdır. Memleket içinde yabancı mektep, millet kültürünün ağacını köklerinden tahrip eden, ona zararlı bir nebatta kendi vatanında milli kültürün değerlerini yaşatan yabancı mektep, öz vatanında kendini isteyen çocuklarına sevgi ile sunulur. Yabancı bir vatanda, o vatanın çocuklarının kalbiyle, onlar ister farkında olsunlar, ister olmasınlar, çarpışır ve kalplerini aşındırır. Her milletin vatanperverliği samimi olarak, kendi vatanında yaşanır. Başka milletlerin milli değerlerini tanıyarak faydalanmak isteyenler; onu, kültürün ancak kendi vatanında bulurlar."
Misyonerler ve faaliyetleri hakkında söylenecek ve yazılacak söz çok daha fazladır.
İman ve aksiyon şairimiz Mehmet Akif Ersoy bakınız ne diyor:
"Misyonerler gece gündüz çalışırken acaba,
Oturup, Vahy-i İlahiyi mi bekler Ulema?.."
Gece gündüz durmadan çalışan misyonerler; mükâfat olarak ne ister, Müslümanlar Kur'an ve Sünnet ışığında, bu düşmana karşı, ne kadar çalışarak Cennet'i ister... Hiç düşündünüz mü?...
Günümüz Türkiye'sinde büyük bir çıban başı olarak İstanbul'da bulunan Fener Rum Patrikhanesi, "Baş belası" dır. Devletin zirvesinde bulunan Cumhurbaşkanının makamına kadar boynunda haç, başında özel kukuletesi, bedeninde özel kıyafeti ve yanında çömezleri ile birlikte, elindeki kutsal (!) asası ile girebilen, kendini Hıristiyan âleminin Ekümeni ilan eden, İstanbul'a Kostantinapolis diyecek kadar küstahlaşan Dimitrios'lar, Barteliamoslar, Yakamos'lar ve diğerleri ihanet içindedirler.Osmanlı Devletine ihaneti sebebiyle II. Mahmud Han tarafından idam edilen Patrik Gregorios'un yerine bir Türk büyüğünü asmadıkça, bugünkü patrikhanenin mahut kapısını açmayacaklarına yemin eden Rum zihniyeti, Heybeliada'daki papaz okulundan yetişen elemanlarla yurt içinde, Kıbrıs'ta ve Yurt dışında Türkiye aleyhine aktif rol oynamalarına devam etmektedirler. Avrupa Birliği kapılarında; en önemli rol, Vatikan ve onun şamar oğlanı Patrikhane aracılığıyla oynanmış, oyun ve sinsi planlar devam etmektedir. Fener Patrikhanesinin ihanet programını, aynen buraya alalım:
Masonlukta önemli bir yeri bulunan gönyenin uçlarında O-K-M vardır. İçinde de Mevlana yazılıdır. Gönye kenarlarında DÜNYA KARDEŞLİK BİRLİĞİ ibaresi yer alır. O Allah, K kurtuluş, M Muhammed demektir. Allah, Peygamber ve Mevlana'yı kullanarak, maşa ederek, istismar ederek, sözüm ona Mevlana'nın semâ gösterilerinde çıplak bedenleri ile döndükten sonra, çifte telli oynayanların ne kadar samimi oldukları bellidir. Sözüm ona Kur'an ile İncili yan yana getirerek, ders yaptıklarını sananların gayeleri de bellidir.
Kardeşlik, sevgi, hoşgörü gibi temel değerler kullanılarak yeni bir din aynalıyı ve yeni bir kitap ihdası ile faaliyet ve çalışmalar devam etmektedir. Toplantılara katılan, üye yapılan kişiler elit kişi olup, herkes bu dernek ve vakıflara üye yapılmaz, tenkit eden, sivri hareketlerde bulunan kişiler derhal deşifre edilir.
Özellikle Vatikan, beynelmilel şer güçler tarafından beslenen, desteklenen, Türkiye'de bürokraside taraftarları bulunan, kapıları açan anahtarlar arasında yer alan para, şehvet, şöhret, uyuşturucu, makam, siyasi rant gibi hususlarda dertleri bulunmayan, sıkıntıları olmayan bu güçlerin at oynatmaları, zavallı beyinlere girmeleri, çapkın/sapkın ideal ve ideolojilerini gündemde tutmaları, hayret edilecek bir özellik taşımaktadır.
Kendisini peygamber ilan eden, dernek merkezinde kocaman bir posteri Atatürk'ün hemen yanında asılan, kendisinin albay Mazhar Önsünün kızı olduğunu söyleyen Vedia Bülent (Önsü) Çorak isimli kartlaşmış bir tavuk gibi sırıtan resminin yer aldığı IŞIK isimli bir kitap elime geçti. Bu kitap herkese verilmiyor, satılıyor muş. Birliklerinde bir yere gelenlere verilebilen bir kitap. DÜNYA KARDEŞLİK BİRLİĞİ EVRENSEL BİRLEŞİM MERKEZİ derneği ile DÜNYA KARDEŞLİK BİRLİĞİ MEVLÂNA YÜCE VAKFI'nın kurucusu, kendisine göre BİLGİ KİTABI'nın mesajlarını alan sapık..
"İnsanlığa sevgilerimle" başlayan kitapta ne zırvalar, ne yalanlar, ne hatalar, ne tahrikler, ne dolanlar, ne sahtekârlıklar ve yarım iman sahibini dinden çıkaracak ne tuzaklar yok ki?...
Mevlana kim bu hatun kişi kim?... Atatürk kim, bu kart tavuk kim?... Peygamber kim, bu zenne kim?.. Din kim, bu dinsiz dişi kim?
Toplantılarına katılan kişilere fotokopi ile çoğaltılmış fasiküller veriliyor. Elime geçen 27 ve 28 . fasiküllerden bazı ifadeleri aynen buraya almak istiyorum:
1988 üçüncü ay, fasikül 27:
* Rabbimiz kullarına bahş edeceği şefaat gününe kadar, planın tatbiki sahasından elini çekmiştir. Kurtuluşunuz, vicdanınızın sesidir. Bu mesaj ilahi makamın müşterek kaleminden alınmıştır. ( ...vahiy geliyor muş gibi...)
* Kozmoz federal Meclisinin Evrensel Konsey kanalına bağlı olarak platenize hediye edilen BİLGİ KİTABI, Dünya Rabbının denetiminde ve sorumluluğundadır. ( Yeni bir kitaptan bahsediliyor.)
* Bilgi kitabını Rabbımızın emri ile yazdırıyoruz. Bize uzanacak eli ilk ele teslim edilmek üzere bekliyordu. Merkez-Konsey- Sirius Evrensel Federasyonu Kozma Birleşim Merkezi. (Vahiy miş gibi)
* Merkezden verilen emirler Birleşik Kap nizamına, yani Rabsal boyuta yansıtılır ve oradan da idari planlarla ilahi makamlara ulaştırılır. (Satürn bir radar üssü, verici istasyonudur.)
* Hıristiyan Birleşik nizamında İSA-BEYTİ birleşik alanı müşterek çalışır. İslami boyutun nizamında MUHAMMET-MEVLANA Birleşik alanı da müşterek çalışır. (Daha nice saçmalar, zırvalar ve beyni yıkayan hurafeler...)
Fasikül 28:
İnsan denen en üstün varlığın kafasını bulandıran, inancını zedeleyen, imanını zayıflatarak, Müslüman'sa dinden çıkmasını sağlayan zırvalar devam ediyor:
* Bizler birçok göksel misyonluklarla, ilahi makamlarla, yüce mekanizmalarla Rabbimizin yeni düzenini sizlere bildirmeye ve bugüne kadar alışılagelmiş düzenlerinizin, göksel kitaplarınızın sizlere ne şekilde ulaştırıldığını anlatmaya memur edilen bir müşterek konseyler topluluğuyuz. ( birçok peygamberlermiş gibi...)
* 2000 yılına kadar on senelik değişik bir sistem tatbikine maruz kalacak olan platenizde bütün insanlık bu BİLGİ KİTABINI okuyabildikleri taktirde hakikati anlayarak bilinçli bir şekilde hareket ederlerse, SIRAT'ı geçecekler, aksi halde kalacaklardır. Bu yüzden bu kitap sizin kurtuluş kitabınızdır, diyoruz. Halen fasiküller ile dağıtılan bu bilgi kitabına muayyen bir süre olarak bildirilen seçim döneminden sonra basılması müsaadesi verilecektir. (Kur'an ve diğer kitaplar yanında yeni bir kitap geliyor...)
* Analar, bütün çocukların anaları, babalar, bütün çocukların babalarıdır. Her şey, herkese eşit dağıtılacaktır.
ULU RUH'la (!) konuştuklarını, ondan emir aldıklarını da belirten bu adamlar, günümüz Türkiye'sinde dernek çatısı altında rahat rahat faaliyet göstermekte, belki de rağbet görmekte, kimsenin kılı bile kıpırdamamaktadır.
Bir ahtapot gibi kolları bütün dünyayı, dolayısıyla Türkiye'yi kaplayan böyle şer güçlerle mücadele her vatan evladının, her görevli devlet memurunun görevi olmalıdır.
"Haçlı Seferleri" bütün gücüyle, soğuk harp halinde devam ediyor. Son ve ekmel güzel dinimizi bozup, tahrik edip, Müslümanları Hıristiyanlaştırıp, imansız hale getirmek isteyenlerin esas hedefi, millî birlik/beraberliği bozup, "GİZLİ DÜNYA DEVLETİ" ni kurmaktır. Kaos çıkarıp, milleti huzursuzluğa sevk edip, arada senaryo ve oyunlarını topluma uygulamaktır.
Bir milleti; din, dil, tarih ve kültür bağından koparırsanız, o millet çöker,geleceğinden endişe edilir.
Bu sahada daha detaylı çalışmalarımız, Asrın Belası İzimler" isimli eserimizde daha detaylı biçimde anlatılmaktadır.
Arşivimde bulunan resimler, belgeler ve kuşe kâğıda basılmış, baskı yeri ve tarihi olmayan, Mason teşkilatları gibi eserin birinci sayfasına Atatürk'ün resmini koyarak dokunulmazlık zırhına bürünen,içinde altın kupalarla zehir sunulan XV. YIL-1 KASIM 2009 tarihli, 180 sayfalık kitaptan haberiniz var mı-yok mu? bilemem. Sınırları kanla/canla/irfanla yazılan bu vatanın kimlerin elinde cirit attıkları dil yutturacak niteliktedir.
Osmanlı mirası, son vatan parçası Anadolu, Türkiye bizim, hepimizin. Sıkıntılı ve kaoslu günlerde aziz insanımızı bu önemli noktada uyarmak, gerçekleri anlatmak iman, ahlak ve millet vazifesi olmalıdır.
Kökü dışarıda bulunan sapkın ve çapkın bu dernekler hakkında İÇİŞLERİ BAKANLIĞI, İL MAKAMI, İL MÜFTÜLÜĞÜ VE DERNEKLER BÜROSU'na yazdığım 04.Kasım.2009 tarihli, 12 sayfalık detaylı bir şikâyet dilekçesine bu güne kadar cevap alamadığımın üzüntüsünü hâlâ yaşıyorum.
Bu memleket bu kadar sahipsiz mi? Osmanlının son kalesi kimlerin elinde? Cennet vatan kimlere kaldı? Bizi kim kurtaracak? Devlet adamları ne zaman değerlerine ve halkına sahip çıkacak?
Yoksa Kıyameti mi bekliyoruz?
İLHAN YARDIMCI
EĞİTİMCİ-MUHARRİR-ŞAİR
RADYO/TELEVİZYON PROGRAMCISI
ÂŞIKLAR YAZARLAR ŞAİRLER DERNEĞİ BAŞKANI
İRTİBAT TEL:
0535 477 73 90
250 29 60 /BURSA
|