"RUHBAN OKULU" AÇILAMAZ!...
Eklenme: 10.07.2009 02:23
"Yağmur altında ıslanmayanların, havadan nem kapması" gerçeğini yaşayan toplumumuz; büyük bir değişim geçirmekte, sapla/samanın birbirinden ayrılması kolay gözükmemektedir.
Cehaletin hakim olduğu bir atmosferde; dinsizlik ve ahlaksızlık doludizgin yol alır, kültür ve manevi değerlerden bahsetmek, paslı kaşıkla bal yemeğe benzer. Hakiki din, yüksek ahlak, fazilet ve hazmedilmiş ilimlerin potasında kaynayan kültür ve manevi değerler, toplumlara huzur ve saadet getirir, değerleri kaybedersek, gelecekten endişe edilir.
Cehalet, cahillik ve iman esaslarından ayrılmak, eşyanın üzerine çekilmiş kara bir perde gibidir. Yaradılış gayesi ile kâinattaki yüksek hakikatleri görebilmek için, bu kara perdenin kaldırılması saadetine erişmek er kişinin kârıdır. Günümüz hastalıkları arasında bulunan en büyük cehalet; Allah'ı bilmemelik, O'nun sünnetine sarılmamaktır. "Cehalet, Zaruret, İtilaf" zincirine, bencillik bunların ayrı bir kara örtüsü olunca, netice tedavisi mümkün olmayan bir cinnet haline gelmekte, insanlık hüsranda yok olmakta, feryat etmektedir.
"Şehvet, menfaat, hıyanet, yalan" üzerine kurulu çok sayıda günümüz medyası; menfaat uğruna bütün değerleri tahrip etmekte, yeni bir medeniyet, din ve kültür anlayışı meydana getirmektedir. Toplumlara doğruyu, güzeli, iyiyi gösteren, anlatan, yazan/çizen medyaya asırlardan beri hasretiz ve muhtacız.
Tanzimat Fermanı ile başlayan yıkımda Avrupalı olmak, batı ve bâtılın bütün süprüntülerini almak moda haline gelmiştir. "Avrupa" nın adı, "Erep" ten gelir. Erep, Fenike kralının güzel kızanın adıdır. Müslümanların anası Havva ise, Avrupalının anası da Erep'tir. Yunan inancının "Tanrı" kabul ettiği "Zeus" tarafından kandırılarak, kaçırılan ve tecavüz edilen Erep...Kökeni "Entrika, aldatma ve tecavüz"le başlayan Europa, yani Avrupa...
Doların karşısına Euro'yu çıkaranlar, Erep'in torunları mı oluyor, iyi düşünmek gerek... "AB bir medeniyet projesi olduğu için giriyoruz" diyenler; bu efsaneyi ve Avrupa'yı iyi bilirler mi?.. Zina üzerine kurulan medeniyet batsın, bir gün gelecek batacak...
Lozan'ın pisliklerinden biri olarak içimize sokulan ve hak tanınan Fener Rum Patrikhanesi, büyük bir ihanet şebekesidir, dünyanın tek din devleti Vatikan'a bağlı olarak çalışır. Türk emniyet güçlerinin içine giremediği, kapalı bir kapısının önünde bir Türk Şeyhülislamı idam edilmedikçe açılmayacağı yemininde korunan, etrafı her geçen gün genişleyen ve bütün misyoner faaliyetlerinin idare edildiği, desteklendiği Patrikhane, ayni zamanda büyük bir İslam düşmanıdır. 1964 tarihinde Ankara'da basılan G. Yetkin- M.Nurettin Yüksel imzalı "TÜRK DÜŞMANI KANLI PAPAZLAR" isimli eserin 11-15. sayfaları arasında yer alan "Fener Patrikhanesinin ihanet programı", ezeli düşmanımızın çirkef gayelerini beyan etmektedir. Patrikhanenin ihanet programı; 1770 tarihinden sonra, Cezayir'li Hasan Paşa'nın müdafaası ile, Edremit'in Cunda-Ali Bey adasında Papaz İkonomoz tarafından kurulan akademinin 1884 tarihli ders programı, adanın eski belediye reisi merhum İzzet Esen tarafından ele geçirilmiştir. 1971 tarihinde İstanbul'da yayınlanan, Kemal Yaman tarafından hazırlanmış "İhanet planları-belgeler" isimli bir eserde de patrikhanenin ihanet programı yer almıştır. "Dinler arası diyalog- medeniyetler buluşması" oyunlarını, masallarını gündeme getiren, patrik Barteliamos'la kucaklaşan kafaların bizi ne hale getirmek istediklerini ibret nazarlarla düşünmeliyiz. "Hoşgörü" yü zehir hale getirenler yanında, bu belgeler iyi tetkik edilmeli, köpek yalağında süt içilmemelidir.
Türkiye'nin sıkıntıda olduğu dönemlerde, iç karışıklıklar çıkarılmak istenirken, Heybeliada'da bulunan "Ruhban Okulu"nun açılması gündeme gelir, pompalanır.
Bugünlerde yeniden ele alınan, gazete ve televizyonlarda uzun bir şekilde anlatılan ve körüklenen ruhban okulu açılması, tarihi bir ihanet, vebal ve hainliktir.
Türkiye ziyaretinin İstanbul ayağının ardından, ikinci ayağı olan Ankara'da temaslarda bulunan Rus Ortodoks Kilisesi patriği Kiril, Heybeli adada ruhban okulunun açılabileceğine dair bilginin kendilerine ulaştığını söylemiş. 54 kişilik heyetle, özel uçakla Ankara'ya giden patrik, hava alanında Diyanet İşleri Başkanlığında bir heyetle karşılanmış, Başbakan Recep Tayip Erdoğan tarafından makamında kabul edilmiş, karşılıklı yağlı/ballı/çörekli/alaylı/kalaylı sözler, vaatler boş kubbede hoş olmayan bir seda olarak tarihe yazılmış olup, Mizan'a taşınacaktır.
Resmi ağızlara göre bugün Türkiye'de 21 ilde 315 kilisenin 73 bin kişilik cemaate hizmet ettiği belirtilmektedir. Kiliselerden 161'i İstanbul'da, 69'u Mardin'de, 14'ünün İzmir'de, 14 tane Hatay'da ve 11 tanesi de Çanakkale'de bulunmaktadır. Hıristiyanlara sağlanan hak ve özgürlüklerin, örtü ve ibadet davasında Müslümanlara sağlanmaması, hatta baskı ve zulüm yapılması gerçeği, asrın ayıbı haline gelmiştir. Yunanistan ve Bulgaristan'da bulunan camilerin yıkılması, mezarlıkların yok edilmesi, Müslümanların dini hayatına zulmedici yasaklar getirilmesi, isimlerin değiştirilmesi gerçeklerini zamanın neresine koyacağız, tarih olup/bitenleri nasıl anlatır?
Asıl adı Giambattista Pamphili olan Innocentus 70 yaşında papa olmuş, 1655 ölüm tarihine kadar 11 yıl boyunca Avrupa'daki Türk varlığını ortadan kaldırmak, dünya üzerinden Türkleri silmek "Megale İdeası" nı taşıyan, Venedik'i Türkiye'ye karşı savaşa teşvik ederek her türlü mali desteği sağlayan Hıristiyan din adamının heykeli önünde "AB. Anayasası Nihaî Senedi" 2004 yılının Ekim ayında, Türkiye Cumhuriyetinin başbakanı ve Dış işleri bakanı, İtalya'nın başkenti Roma'nın Conservetori sarayı arkasında bulunan heykel önüne konulan masada imzalanmıştı. Aradan yıllar geçti, hâla AB. ne girmeyi bekliyoruz. Bu olay; tarihin bir cilvesi mi, yoksa bir tuzak mıdır, düşünmek gerekir..
Zaman içinde, asrın kaosunda yalan söyleyen tarihin nice yalanları bize yutturuldu, yutturulma ya da devam ediyor.
"Ruhban Okulu"nu açmak isteyen zihniyet, Osmanlı çınarının dallarından biri olan son kaleyi çökertmek, İslam'ı ve onun cihangir devleti Türkiye'yi yeryüzünden silmek istemektedir. "Megale İdea" aynen devam etmekte, oyunlar tekrarlanmakta, senaryolar uygulanmakta, düşman mihrakların gayret ve çalışmaları daha çok hızlanmaktadır.
AK Parti'nin mayası sağlamdır. Millî İradenin iktidarı oyunlara, tuzaklara gelmeyecektir. Recep Tayyip Erdoğan, güller gülü Abdullah Gül işini bilir.
BİR NOT
"Türkiye'de Moskova Pravda'nın kopyası" olarak nitelendirilen, kemikleşmiş mahut fikir sahibi Cumhuriyet Gazetesinin 07.07.2009 tarihli nüshasında Yrd. Doç. Dr. Orhan Çekiç imzalı "Türkiye bir hukuk devletiyse, Ruhban Okulu açılamaz" başlıklı bir yazı yayınlandı.
Hakkın ve aklın yolu bir olduğundan; zaman içinde, bazen Allah doğruları, eğrilere de söyletir. Ruhban okulunun açılması Mondros ve Sevr Antlaşmalarının devamı bir zihniyetin tezahürü ve yeniden gündeme getirilmesidir.
Belirtilen yazıdan işte bazı cümleler:
"Heybeliada Ruhban Okulu'nun yeniden açılması sorunu, siyasal gündemimizin baş sıralarını işgal etmeye devam ediyor. Özetle, mevcut anayasamıza göre, bu ruhban okulunun "Fener Rum Patrikhanesi'nin dayattığı şekilde açılmasına" olanak yoktur. Eğer Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletiyse, ne bu iktidar ne de bir başkası, isteseler de böyle bir tasarrufta bulunamazlar.
Lozan'da ise, Osmanlı döneminde azınlık okullarına verilmiş tüm imtiyazlar kaldırılmış, kendileri de birer Türk vatandaşı olan bu azınlığın statüsü Türklerinkine eşit kılınmıştır. Böylece gayrimüslim olarak anılan bir Rum vatandaş da, bir Ermeni, Musevi vatandaş da, bir Türk de, vatandaş olarak aynı ve "eşit" statüye sahip kılınmıştır. Yani bir Türk vatandaşına verilmeyen bir hak, bir Rum veya Ermeni vatandaşımıza da verilemez, aksi halde anayasamızın "eşitlik" ilkesine aykırı düşer.
1971 yılına, hiçbir sorun yaşanmaksızın böylece gelindi. O günlerde hatırlayacağınız gibi Türkiye'de bir "özel yüksekokullar" furyası başlamıştı. Bu okulların açılmasına olanak veren 1965 tarihli ve 625 sayılı "Özel Öğretim Kurumları Kanunu"nun bazı maddelerinin anayasaya aykırı olduğunu saptayan Anayasa Mahkemesi, 12 Ocak 1971 tarih ve 1971-3 sayılı bir kararla "özel yüksekokulların devletleştirilmesine" karar verdi. Bunun üzerine bütün bu özel okullar, Heybeliada Ruhban Okulu dahil kapatıldı. Ne var ki bu icraatın hemen arkasından devlet, bu kez "özel statüdeki bu okulların devlet denetimine alınmak koşuluyla yeniden açılmasına" izin verdi. Buna karşılık Fener Rum Patrikliği bu "denetim" koşulunu reddederek, "Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılmasına" izin vermedi ve halen de vermiyor.
Diğer yandan Patrikliğin "tüzelkişiliği" olmadığı için, bir yüksekokul açma şansı hiçbir şekilde yok. Buna rağmen, bu okulun "özel teoloji yüksekokulu" statüsünde açılmasını istiyor, "Türkiye'deki bütün yüksekokullar YÖK'e bağlıdır" denilince de, adeta Patrikliğe istisna yapılmasını istiyor. "Ben devletin denetimine girmem" diyor. Anlaşılır gibi değil.
Türkiye Cumhuriyeti "bir çadır devleti" değil, "bir hukuk devleti"dir. Batı Trakya'daki soydaşlarımız, daha kendi müftülerini seçme hakkına dahi müstahak görülmezken, kendisi de Türk vatandaşı olan bir Patriğin bu tavrı, bu ülkenin en azından haksız yere prestij kaybetmesine yol açmaktadır. Buna kimsenin hakkı yoktur. Bir patrik bile olsa."
|