UYDURMA TANGO BİR OYUN MEHMET TURAN BARI
Eklenme: 09.06.2009 02:52
Yüksek Yayla'da, Çoruh Vadisi tabanında yükselen, Türkiye'nin en küçük ili Bayburt için şimdiye kadar çok sayıda eser yazıldı, kültür değerleri üzerinde tartışmalar yapıldı. "Tarihte ikinci medeniyet merkezi" diyenler yanında, "Birinci medeniyet merkezi" olduğunu ileri sürenler de oldu. "İkinci Plevne" tarihi kaydı yanında, "İkinci Hayber" diyenler de çıktı. Osmanlı döneminde sancak görevi verilen Bayburt; Erzurum, Gümüşhane'ye bağlandıktan sonra, 1989 tarihinde il olmuş, siyasi oyunlar tarih kabristanına gömülmüştür.
Cihan savaşında "Ermeni Mezalimi"ni bütün şiddetiyle yaşayan Bayburt'ta; 18-20 Şubat 1918 tarihinde 380 kişi taş mağazalara doldurularak. Üzerlerine gaz dökülmek suretiyle cayır cayır yakılmış, doğrusu yazılmayan "Hart İsyanı" ile Devr-i Sabık'ta İsmet İnönü'nün bir ziyaretinde çıkan olaylar, Bayburt için kara bir leke olarak tarihteki yerini almıştır.
Bayburt tarihi bir kültür merkezi olduğu kadar, folklor ürünlerimiz bakımından da çok zengin bir Anadolu toprağıdır. "Bar" dediğimiz halk oyunları, Erzurum ve Bayburt'ta az farkla oynanır, ayni temel değerleri bünyesinde taşır.Bütün barlarda, kadın erkeği elele göremezsiniz.
A'dan Z'ye kadar büyük değişimler geçiren, birileri ve bazı skolastik zihniyetler tarafından asimile edilen folklor değerlerimiz arasında bulunan barlar içerisinde,birileri tarafından uydurulan Mehmet Turan Barı vardır. Diğer bir adı da "Atatürk Barı" dır. Özellikle CHP dönemin Milli Şef zamanında pompalanan ve jandarma dipçiği ile taş taşıtılarak yapılan Bayburt Halkevinde oynatılan Mehmet Turan Barı hakkında bugüne kadar birçok kalem ve araştırmacı ağzında ayni cümleler kullanılmış, uydurma ve tango olduğu ileri sürülmüştür.
Akıncı Zülfikâr isimli araştırmacı bir yazar, aynen şöyle yazıyor:
"Bayburt Barları iki çeşittir, erkek barları ve kadın barları,oyunları...
Erkekler düğün nişan söz sünnet karşılama vs ortamlarda oynarlarken bu oyunları,
genelde kına düğün sünnet vs aynı önemli sevinçli günlerde kadın kadına meclislerde umumiyetle kapalı uygun mahrem alanlarda sergilerler oyunlarını..
Kadın erkek ne düğünde ne cenazede ne başka meclislerde "karma" olmadığı gibi hele hele bar oyun eğlence zamanlarında tamamen "haremlik-selâmlık" esas idi.
Bu Bayburt'ta da böyle idi tüm Anadolu'da da diğer İslam Memleketlerimizde de..
Kadınlar kapalı alanda oynarlarken, erkekler her türlü uygun alanda oynarlardı. Diyelim ki bir köy veya mahalle meydanında olmak icap ederse de bazen, kadınlar hemen halka şeklinde çevirirlerdi ekibi, içerde oynayanları sadece kadınlar izlesin onlar da rahatça oynasın diye. Erkekler ne gider bakar, ne de oradan geçerdiler. Bu gün dahi bir çok köy ve mahallede sadece Bayburt'ta da değil Anadolu'da çok yerde bu böyle devam etmektedir..
Bizim barlarımız içinde "bizim" olmayan özellikle bir tane bar vardır ki, bazı il ve ilçelerdeki sonradan uydurulma "kadın erkek karma" bazı halaylardan bile daha
açıkça sırıtmaktadır modern asrın eklentisi olduğu; o da "kadın-erkek dans çiftlisi"
(pas de deux-double step) şeklinde oynanan Mehmet Turan Barı'dır.
Halkımızın bu barı(?) oynamaktan kaçındığı ve hiç bir düğünde dernekte gecede oynanmadığını herkes bilir. Bırakın bu tangoyu, erkek-kadın karma halay türü bir oyunu dahi oynamaz insanımız. Zaten başta da dedim ya, Bayburt barları iki türdür, erkek barları ve kadın barları. Başka bir üçüncü çeşidimiz yoktur. Bir tek erkek-kadın karışık oynanan bar halay oyun vs. yoktur ve bir arada bir mekânda dahi bulunulmaz düğünlerde..
Ama çağdaş ve uydurulmuş karma barların ve özellikle de Mehmet Turan Barı'nın ille de oynandığı ve halka benimsetilmek istendiği bir yer var ki orası da Bayburt Halk Eğitim Merkezidir.. Halkın asla oynamadığı bu sözde barı, hiç bir köyde nahiyede hatta merkezde dahi bir kez dahi oynamamış olduğu bu zırvalığı inadına yaşatmak ve bu doğmadan ölmüş kasıtlı uydurma oyunu hortlatmak istiyorlar...
Tarih boyunca İslam Ümmeti içinde, gerek diğer beldelerde gerek Anadolu da gerek Bayburt da, kadınlı erkekli ne halay ne horon ne başka "karma" bir tek folklor vs olmadığı hemen tümünün sonradan uydurulduğu ve geleneksel folklor kıyafetleri ile sergilenip yayınlanınca insanlara da sanki Osmanlı zamanında da bu böyle imiş gibi lanse edildiği bir gerçek olduğu gibi hele hele "ikili dans-tango" usulünde bire-bir çiftli olanı asla ve asla var olmamıştır.. Her zaman haremlik selamlık var olmuştur..
Halkevleri ve Halkeğitim Merkezleri de Köyenstitüleri gibi en büyük asimile merkezi, Kültür koruyuculuğu adı altında tam bir Emperyalizm ithalciliği yapmışlardır. Kimileri bu oyunda bilerek rol almış özellikle yetkililer, kimileri de cahilliğinden dolayı.. Dediğim gibi, birileri hemen geleneksel kıyafetleri giyindirip oyunculara, oynatınca karma horonu halayı veya bu tarz tango türü zırvalıkları, insanlar da sanıyorlar ki eskiden beri bu böyle idi.. Burada bu pisliklerin ardında evvela büyük başlar olarak Yahudiler var, küçük başlar olarak da onların çanak yalayıcısı ayakçıları olan bazı sistem kuklası memur ve bürokrat kısımlar var..
Tarihi kaynaklarda malumdur ki, Halife-Kanuni Sultan Süleyman'ın tehdit eden fermanı ile "dans" denen "dokunsal zina" Avrupa da bile tarih sahnesine bir asır kadar geç çıkmak zorunda kalmıştır. Böyle bir ümmetin son üç beş nesli ne hale getirildi.. Yazık..
Bakınız;ilk dönem Müslüman Türkleri Oğuzları anlatan en eski kaynak olan Dedekorkut Destanlarında yer aldığı şekle göre; atalarımızın namaz kılan gaza eden amma hala içki de içen yani İslam'ı daha yeni öğrenmiş ve yeni yeni oturtmakta olduğu o ilk başlardaki geçiş döneminde bile bu böyle olmuştur. Haremlik-selamlık kaç-göç hadisesi o zaman dahi varmış. "Kitabı Dedem Korkut Ala Lisanı Taifeyi Oğuzhan" adlı meşhur malum eserin , Prof Muharrem Ergin in Vatikan ve Dresten deki aslına en uygun şekilde çevirdiği basımında okumak mümkündür;
Bamsı Beyreğin ve Bayburt Hisarı bahsinin geçtiği Hikâyede; Beyrek Esir bulunduğu Bayburt Kalesinden yıllar sonra kaçar ve bir deli ozan-çoban kılığında obaya varır, ok atmakta olan beylerle iddialaşır ve yalancı oğlu Yaltacuk ile atışır ve onu yener, dile benden ne dilersen diyen Kazan Bey den "hanımların çadırında bir lahza saz çalmak" isterim der ve
Banu Çiçek ile malum konuşması ve kendini deşifre etmesi orada olur..
Dikkat buyurun, erkekler ok atma idi vs arazide açık alanda eğlenirken hanımlar kına gecesi gibi bir oyun programını çadırda ve ayrı, kaç-göç lü yapmaktalar. Zaten hanımların arasında girmek isteyince Beyler deli ozana kızarlar büyük Bey Salur Kazan onayladığı için ve de altı üstü bir meczup olduğu için ve de zaten kısa süre duracağı için içeri girmesine izin verilir.
Yılların tahribatı ve oyunları ile bu hallere birden bire gelmedik.Mehmet Turan Barı(?) denen tangolara.. Ve oradan da BBG evlerine, flört denen oyunlara, kahpeliklere..
Selçuklu ve Osmanlı İslam Devletlerinde önemli bir merkezdi Bayburt. Ehli Sünnetin temel kaynaklarından da biri olan büyük Hanefi eseri Akidetüt Tahaviyye'nin müfessirlerinden olan Ekmelüddin Bayberdi Hz de Bayburtludur. Allame Ekmelüddin Bayberdi hz, Molla Fenari'nin Mısırdaki talebelik yıllarında birinci hocasıydı o da bildiğimiz gibi Osmanlı Sultanı Fatih'in hocası ve Devletin ilk Şeyhülislamıdır.
Psikolojide "Sistematik Duyarsızlaştırma" denen bir yöntem vardır, Avamcası "Alıştıra Alıştıra" demektir.. Dine ve Ahlaka Kültüre her seferinde azar azar saldırdı azar azar kırptılar ve aşama aşama inkılab denen zorbalıkları, darbeleri yaptılar
Geleyim Bizim Mehmet Turan denen zata, İlhan Yardımcı hoca ve benzer araştırmacıları iş başına davet ediyorum varsa yanlışımız söylesinler; Mehmet Turan denen bey(?) Muhtemelen Bayburt un yerlisi değil, o da Kemalettin Kamu veya Yaşar Nuri Öztürk gibi tipik "Memur Çocuğu" zevattan; ve de orada kendi veya babasının vazifesi icabı bir dönem bulunmuş bir Balkan-Ege-Trakya vs asıllı Sabatay Yahudi kökenli bir klasik Mum Söndü mahsulü ve belki aynı zamanda da Mason, babası ya da kendisi Kaymakam Müfettiş vs gibi üst düzey bir devlet memuru veya tüccar, bu barı bu zatın 1920'lerden sonraki laik dönemde uydurduğu bu yüzden de adını verdiği ve M. Kemal in Trabzon gezisi sırasında bu oyunun da ona sergilendiği ve Führer'in işin aslını hemen anlayıp "bu bizim değildir, bizde kadın erkek ikili danslar yoktur" diye taaccüp ettiği ve sorması üzerine kendisine "efendim Mehmet Turan beyin uyarlamasıdır" diye bilgi verildiği ve Führer'in de bir kaç figür hareket eklediği bu yüzden Mehmet Turan Barı'nın bir diğer adının da Atatürk Barı olduğunu Bayburt lu olup ve de bu işlerle uğraşmış herkes bilir...
Tepeden tırnağa tam tesettürlü geleneksel Bayburt hanım kıyafetleriyle telbis olmuş bir hanım ile yine şalvarından kuşağına geleneksel Bayburt erkek esvabıyla kuşanmış bir beyin "Tango" usulünce dans etmesi üstelik de bu dansı kemanla değil, davul/zurna eşliğinde sergilemeleri tam bir soytarılıktır, maymunluktur. Bu tür ucubelikler, Osmanlı Devletinden Laik Rejime geçiş yılları boyunca devam etmiş olup, ihanet ve ahmaklıklar,değişim ve soysuzlaşmalar katlanarak devam etmektedir..
Efendim küfrün üç derecesi vardır genelde bu asırda; kuklacılar, kuklalar, ve kurbanlar...
Allah; Kuklacılar olan gerek batılı gerek yerli Tağutları ve kuklaları olan emir kulu çanak yalayıcı köpeklerini kahretsin, hem de bizim elimizle; kurbanlar dediğimiz halka da akıl izan ve hidayet versin..."
Gerçek ümmete, inananlara, Müslümanlara, vatanseverlere, memleket sevdalılarına bu sahada da büyüt gayret ve görevler düşer. Tanzimat'la başlayan batılılaşma hareketleri bugünlere kadar aziz insanımıza çok pahalıya mal olmuş, İslami değerler, Kur'an ve sünnet büyük yaralar almış, maddi/manevî hastalıklar çoğalmış, küfrün hakimiyeti nefisleri işgal etmiş, cihat unutulmuş, emr-i bil mâruf rafa kaldırılmış, din sulandırılmış/bulandırılmış, sünnetler terkedilmiş, asır 'Kaos Asrı' olmuştur.
Doğru, güzel ve hak, ezelden beri münakaşa ve münazara götürmez. Birileri, bazıları, sistem ve rejimler şöyle/böyle diyebilir, uygulama yapabilir, kök ve esaslar değişmez. Bizi değiştirenler, bizi imanımızdan, Kur'an'ımızdan ve Peygamberimizden ayıranlar sadece dünya için geçerlidir. Âhiret, Arasat ve Mizan vardır, biz oraya gideceğiz.
Bu tür gerçekleri dile getirenlerin günümüz anlayış ve girdabında "Sivri" olarak nitelendirilmesi, çeşitli ithamlar altında bulundurulması, linç edilmesi, hayat hakkı tanınmaması doğruları ve Hakkın istediğini örtbas edemez. Biz devam edeceğiz!
|