"MEDENİYETLER İTTİFAKI" NE Kİ?...
Eklenme: 07.04.2009 04:38
Nasıl kurulduğu, niçin kurulduğu ve neye hizmet ettiği bilinen Birleşmiş Milletler bünyesinde faaliyet göstermek üzere, İspanya Başbakanı Jose Luis Rodriguez Zapatero'nun teklifi ile 2005 yılında kurulan, Türkiye ve İspanya'nın eş başkanlıklarını yürüttüğü "Medeniyetler İttifakı" nın ikinci forumu İstanbul Çırağan sarayında görkemli bir şekilde yapıldı.
Birincisi Ocak 2008 de İspanya'da yapılan forumun, ABD.Başkanı Obama'nın Türkiye'ye ziyareti sebebiyle sönük geçmesine rağmen, büyük (!) önem taşıdığı kamu oyuna lanse edildi.
Büyük fabrikalar kuracak, binleri doyuracak, çok sayıda okul yapacak masraflara mal olan forum, rüzgâr gibi geldi, rüzgâr gibi geçti, alaylı/kalaylı konuşmalar baki kalacak boş kubbede yerini aldı, netice ne fayda getirdi?
Türk dış politikasının jeopolitik konumunu öne çıkaran, askeri önceliklerin ağır bastığı bir anlayıştın kimlik, diyalog, barış, adalet gibi yumuşak güç unsurlarının merkeze alındığı bir anlayışa kaymasını hızlandıran bir etki olması bakımından faydaları bulunabilir. Ak partinin Bu projeye verdiği destek, partinin uluslar arası meşruiyetini arttırmak suretiyle, "Muhafazakâr Demokrat" olarak tanımladığı kimliğini dünyaya pazarlayarak güvenirliliğini arttırmış, kazanmış, iç politikada muhaliflerin bir nebze olsa bile sesini kesmiş olarak tanımlanabilir. Ayni zamanda bu olay, ABD'nin de hoşuna gidebilir. Medeniyetler kurmuş, medeniyetleri dünyaya taşımış Osmanlının torunları olarak bize ne getirdi, bizden neler götürdü?
Günümüz Türkiye'sinde; demokratikleşme, laiklik, insan hakları, barış tartışılır ana meseleler arasında yer alır. Kürt sorunu, başörtüsü meselesi, kanayan bir yara İmam-Hatip okulları, alevi vatandaşlar ile gayri Müslim azınlıkların dağ gibi büyüyen meseleleri, ilişkiler ve çözüm yolları bir iç kimlikler ittifakını gerektiren meselelerdir. Kimlik çatışması yaşanan bir ülkede, küresel ölçekte medeniyetleri bir araya getirmek iddiası, gayretinin elle tutulur bir yanı yoktur. Sadece "Gizli Dünya Devleti"ni kurma gayretleri/planları/yatırımları bulunan şer güçlerin işine yarar.
"Medeniyet" in tarifinin zor yapıldığı günümüzde, özellikle Türkiye'de hangi medeniyetten söz ediliyor, tarihte medeniyeti cihana kimler götürmüştür? 24 milyon kilometre kareye giden, on bir milyon kilometrekarede hükümran olan, adalet/müsavat-hürriyet ve medeniyet değerlerini cihana taşıyan, dünyanın en uzun ömürlü İmparatorluğu olan Osmanlı'yı dünya ne çabuk unuttu, unutabilir mi?
Bir zamanların Endülüs'ü olan Kurtuba Üniversitesinde zamanın en büyük ilim adamları, âlimler yetişen, kütüphanede 600 bin cilt kitabın kataloglarının 44 cilt tuttuğu, Gırnata şehrinin Hıristiyan ahalisinin tamamının kendi istekleriyle Müslüman olduğu, Endülüs Halifesi El-Hakim'in 400 bin, Magenta rasathanesinin yöneticisi Besreddin Et- Tuûsi'nin ayni miktar kitabı bulunduğu, İspanya'da bulunan binlerce kitabın yağma edilerek Avrupa'ya kaçırılması sonucunda, keşif ve icatların bizim eserlerimizden alınarak yapılması ve kendilerine mal edilmesi nasıl unutulur, ne çabuk unuttuk?
Günümüzde bazı kuş beyinleri tarafından "Ortaçağ zihniyeti" olarak yorumlanan, aslında İslam'ın zirveye çıktığı bu dönemlerin medeniyet değerlerini nasıl unuturuz? Kendilerini medeni (!) sayan Avrupalının o devirlerde dışkılıklarını lazımlıklarla pencerelerden aşağı atarken, yıkanmayı bilmezken, sadece Bağdat'ta yirmi yedi bin hamamın bulunduğu medeniyeti, kaos asrında başkalarına nasıl mal edebiliriz?
(Daha geniş bilgi için bakınız:Sen Kimsin? İlhan Yardımcı, 456 sayfa, 8. baskı, Dizgi Ofset 2004 Konya)
Soğuk savaş döneminde Türkiye'nin muhafaza edilmesi gereken bir ülke olduğuna kanaat getiren veya zor durumda kalan dünyanın jandarması ABD, Türkiye ile ortaklık kurulması gerektiğine inanmış, Obama ayağının tozu ile soluğu vatanımızda almıştır. Bu ziyareti, madalyonun iki yüzü ile görmek zorundayız. Buz dağları Aysbergler gibi eriyen, Newyork'un arka sokaklarında,karnını doyurmak için çöp bidonlarından ekmek toplayan aç insanların varlığı yanında, uyuşturucu ve içki müptelası, aile içi cinsel sarkıntılıklara varana kadar ahlaki değerlerin bozulması, kilise hakimiyetinin yok olması ve işgal edilen ülkelerin ahı ve ekonomik dengelerin kriz haline gelmesi ABD'yi geleceğin lideri Türkiye ile ortaklık kurmaya mecbur etmiştir. Diğer yüzü ise; Ortadoğu'ya hakimiyet Türkiye'den geçer. "Gizli Dünya Devleti" kurma çabalarında, Türkiye kilit noktasıdır, Türkiye içten fethedilerek köprü görevi yapmalıdır. Gençliği ile doğal zenginlikleri iştah kabartan özellikte olan Türkiye, ayni zamanda İslam âleminin de lideri olacak niteliktedir, gelecek böyle görünmektedir. Obama'nın Türkiye ziyaretinde, İstanbul Sultanahmet camisinde büyülü gösterilmesi, ezan okununcaya kadar gençlerle olan sohbetini bitirmesi ve buradan İslam dünyasına olumlu mesajlar göndermesi, ABD'nin hata yaptığı, bir yandan da Heybeliada Ruhban okulunun açılmasını istemesi, Fener Rum Ortodoks patriği Bartholomeus ile ayrı ve gizli görüşmesi, AB'ne Türkiye'nin alınması altından bir "Çapanoğlu" çıkabilir.
Dünyaya hükmeden, dünyayı kurtaracak olan "İslam Medeniyeti" mutlaka bir gün cihana hakim olacak, insanlık yeniden "Saadet Asrı" yaşayacaktır. Öbürleri fasa/fiso, falan/filandan ibarettir biline!...
|