:: YAZI

Eklenme: 05.11.2008 02:26 


Dünya coğrafyasında önemli bir yeri bulunan, tarih aynasında kültür değerleriyle büyük bir özellik taşıyan Türkiye, Osmanlının devamı bir yavru vatandır.
Yavru vatanı Osmanlı ulu çınarından ayrı gösteren, kanla, canla, irfanla kurulan Cumhuriyeti başka mecralara çekmek isteyenler az da olsa bile vardır, samimi değillerdir.
Bütün bir milletin istiklali için canını ortaya koyarak kazandığı ve on binlerce şehit verdiği Türk İstiklal Savaşını da, sadece birilerinin sırtına yükleyen ve istismar edenler de yaygara koparırlar, bunlar da samimi değildir.
Başta emperyalist güçlere karşı, içimizdeki besleme düşmanları da yenerek kazanılan "İstiklal Destanı" genç Türkiye Cumhuriyetini meydana getirmiş, sek sen beş yıldan beri yapılanlar meydandadır. Yalaka ve yağdanlık kafalar tarafından, memleketin güllük/gülistanlık gösterilmesi gülünç ve düşündürücü olmalı, gerçekleri savunanlar bilmem nelerle damgalanmamalıdır.
Dalkavuk salatasını yapmayı sevenlerin her fırsatta Atatürk, Cumhuriyet, Laiklik, Demokrasi, insan hakları, Mevlana, Yunus, Hacı Bektaşi Veli ve diğer temel değerlerimizi can kurtaran simidi gibi kullanmaları, menfaatlerine âlet etmeleri bilinen gerçekler arasındadır.
Fâni Mustafa Kemal'i Allah ve Peygamber mesabesine çıkaranlar, Ergenekon çeteleri gibi Kemalizm'i kendi çıkarlarında kullananlar, Nutku hiç okumayanlar, inkılaplara devrim diyenlerin cehaleti devam ediyor, zararı millî birlik ve bütünlük alıyor.
Can Dündar isimli gramı belli bir kişi, sirozlu "Sarı Zeybek" belgeselinden sonra, Yunan'lı çocuk Yorgo'nun rol aldığı karga kovalamasıyla başlayan MUSTAFA isimli 110 dakikalık bir film yapıyor, Mustafa Kemal'i içkici, kadın düşkünü, yalnız bir adam, yakın arkadaşlarını arkadan vuran kişi olarak gösteriyor, milyarları kazanıyor ses çıkmıyor. Üstelik mahut medya tarafından film göklere çıkarılıyor, seyredenlerin timsah gözyaşları, beyanatları filme yeni bir rant kapısı açıyor.
"Dinin toplumsal hayattan tasfiye edilmesi gereğine ilişkin Atatürk'ün görüşlerinin yer aldığı filme sponsor olmaktan vaz geçen Turkcell'in millet nezdinde kaygı taşıdığı görüşleri ise, ayrı bir tehdit unsuru olarak gündeme geliyor. Birileri, birilerini kullanarak, kendi görüş ve düşüncelerine göre bir şey hazırlayacak, birilerinin destek olmasını isteyecek, neticede gelsin cebe paralar... Böyle bir zihniyet olur mu? Yapanlar "Atatürkçü", bilmem neci olur?
Can Dündar daha önceki birkaç yazısında da Atatürk'ün dini tasfiye etme gayretlerinden bahsetmiş, bazı vesikalar yayınlamıştı. Bazı belgelerin ortaya çıktığını, günlerdir Milliyet Gazetesinde ballandıra ballandıra anlatıyor. Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı ( ATASE ) elinde bulunan, 70 yıldan beri açıklanmayan bilgi ve belgeler derhal açıklanmalı, tabular yıkılmalı, herkese göre bir Atatürk tarifi yapılmamalıdır. Günde 15 kahve, üç paket sigara ve her gece bir büyük rakı içen. Çapkınlık yapan, "Ordular idare ettim, ama bir kadın idare edemedim" diyerek Latife Hanımdan ayrıldıktan sonra yalnızlıktan bunalan ve "Azgın ulusalcılar" dışında kimsenin ciddiye almadığı bazı bilge ve belgeler, günlükler, mektuplar, özellikle Latife hanım'ın hatıraları yayınlanmalı, Atatürk'ü kullananlara, istismar edenlere, rant kapısı olarak proje üretenlere meydan verilmemelidir.
Ayhan Aktar'ın 3.11.2008 tarihli Taraf Gazetesinde yazdığı gibi; Atatürk'ün ittihatçılığı, Enver ve İsmet Paşa ile olan rekabeti, Serbest Fırka kapatıldıktan sonra çıktığı bazılarının yazdığı gibi üç haftalık değil, üç aylık yurt gezisi "Üstün insan" imajını yıkmış, millî kahramanların zaafları yeniden kurgulanmaya başlamıştır. Mustafa filmi, bunun en güzel örneğidir.
Tarihi gerçeklere baktığımız zaman; Mustafa Kemal'in İslâm Dinine bakışı 1923'ten önce başka, 1923'ten sonra daha başkadır. Zahiriyle dinin bütünüyle lehinde gibi görünen sözlerinin hiç birine 1923 tarihinden sonra rastlayamazsınız. Hilâfetin kaldırıldığı 1924'ten sonra hiç rastlayamadığımız gibi, Dündar'ın ifadesiyle "Dinin sosyal hayattan tasfiye edilmesine ilişkin olarak hem radikal, hem de devrim niteliğinde icraatlarını görürsünüz Mustafa Kemal'in. Bunun aksini iddia edenler varsa, beri gelsin..
(Yasaklanan H. C. Armstrong'un 2Grey Wolf (Bozkurt) isimli kitabı ile, İngiliz tarihçi G.H. Welsin'in "Tarihin Ana Hatları" ve TIME Dergisinin "Atatürk ve Devrimleri" özel sayısı okunmalı, tetkik edilmelidir.)
Eylül 2006 tarihli Zaman Turkuaz ekinde haberi çıkan Can Dündar'ın "Said Nursi Belgeseli" bugüne kadar yapılmadı. Girişim durdu, tökezlendi veya sponsor bulunamadı. Bunun da bir menfaat kapısı olarak açıldığı, istismarı görenlerin yardımcı olmadığı gerçeğinin bilinmesi gereklidir. Mustafa kemal'le zıt kutuplarda bulunan Said Nursi'yi kullanarak para kazanmak isteyen zihniyet samimi değildir, bazı oyunlar peşindedir. Bir zamanlar tarihçi yazar Cemal Kutay ayni senaryoyu hazırlamış, yüzüne/gözüne bulaştırmıştı. Ömrü samimi olmayan oyunlarına yetmedi, öldü gitti, işi bitti...
"Kemalist geçinmeye" sağdaki ve soldaki demokratlar prim vermiyorlar. Yoğun rüşvet ve destekleme ile susturulan medyaya ulaşamayan oyun ve tepkilerin bir gün duyulacağını ümit ederiz.
12 Eylül ve 28 Şubat süreçlerinde aşırı yoğunlukta kullanılan Kemalizm'in ve M. Kemalin istismarının boyutlarını "Ergenekon" yapılanması çalışmalarında kısmen olsa bile gördük, bu millet gördü, yaşadı. Devlet kurumlarının M. Kemal'in resim ve büstleriyle doldurulması, bu sahada yapılan bütün yayınların desteklenmesi, Milli Eğitim müfredatlarına "ikrah" ettirecek derecede Kemalizm'in yükseltilmesi, resmi tahattur günleri bahanesiyle fukara milletin paralarının bu istikamette sokaklarda ve balolarda çarçur edilmesi, cami hutbelerine kadar hazır metinlerle girilmesi "Atatürkçülük, Cumhuriyetçilik ve laikçilik" hiç değildir. Dini siyasete âlet etmek ne kadar yanlış ise, milliyetçiliği ve ırkçılığı istismar o denli yanlıştır. Kemalizm'in bu istikamette kullanılmasının; millete, vatana ve dine daha fazla zarar vereceği kanaatindeyim.
Bir dost yazarın dediği gibi; "Konjoktürel med ve cezirlerle kamuoyu oluşturanlar, suların fıtrî mecralarına dönüşünü belki geciktirebilirler, ama engelleyemezler. Nice maddi menfaatlerin, makamların, şöhretlerin ve servetlerin sabun köpüğü gibi kaybolduğu tarih, bunun ibret verici örnekleriyle doludur.
Mustafa Kemal'e 85 senedir koşanların iradeleri ile millet iradesinin çeliştiği iktidar partisi bile millet iradesine kulak vermek yerine, Kemalizm'in meddahlığını tercih ederse, kendi sonunu hazırlamış olur. Ergenekoncuları yuhalarken bir başka formatta Kemalist olmayı "Millet İrâdesi" kabul etmez.
(Bakınız : 31 Ekim 2008/Cuma, Yeni Asya gazetesi, Şükrü Bulut )
İstanbul ziyaretinde kalabalık halkın huzurunda sigarasını tüttüren Atatürk'ün bir sözü enteresandır: "Beyler unutmayın ki! Zafer paylaşmak için buraya toplanan o gördüğünüz halk, yarın yaşadığımız bir başarısızlıkla bizi linç etmeye de gelir."
Günümüz Türkiye'sinde siyasi ve ideolojik linç olaylarını her gün yaşamıyor muyuz?
Atatürkçülük, Cumhuriyetçilik ve bütün "cilik"ler lafla olmaz, icraat ve imanla olur. Biline...

  Yorum gönder
 
Diğer yazılar

* ASRIMIZIN BÜYÜK HASTALIĞI ÇIPLAKLIK...
* HASTALAR RİSALESİ HASTALIKLA BARIŞMAYA VE BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRİR
* BİR DAMLA VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
* ŞİKÂYET VE KARAMSARLIK SONSUZU...
* ŞİKAYET!..
* AK PARTİ NEREYE GİDİYOR?...
* ANARŞİ VE TERÖRDEN KURTULMAMIZ “HUCURAT SURESİ” İLKELERİNDE YER ALIYOR
* ERMENİ CEMAATİ VE KÜRT BİLİNEN ERMENİLER
* İBRETLİK BİR HİKÂYE
* ERMENİ CEMAATİ VE KÜRT BİLİNEN ERMENİLER


Tüm Yazılar

 
© 2006 - 2024 İlhan YARDIMCI
Tasarım & Yazılım Sinan Eldem