MİZAN'A GİTMEK..
Eklenme: 30.10.2008 08:34
"Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar" diye içimize sokulan ve dikiş tutan bir misyoner sözü vardır. Bu tür sözler her nedense hemen tutulur ve dilden dile yayılır.
Günümüz anlayış kaosunda bırakın dokuz köyden kovmayı, on dokuz köyden kovar hale geldiler. Mahut yazar Bekir Coşkun'un "Dokuzuncu Köy" sütun başlığı laf olsun diye konmasa gerek..
Kimseye eğilmeden, bükülmeden, nokta kadar menfaat için virgül kadar kıvrılmadan; doğrunun, güzelin, iyinin ve temel değerlerin ışığında bir gazete çıkarıyor, yazıyor, feryat ediyoruz.
Osmanlının dibâcesi, tarih şehri, ecdadın mirası, altı üstünden canlı Türkiye'nin dördüncü büyük şehri Bursa'da medyanın halini bilirsiniz. 22 yıldan beri değerlerimize saldıran, kadını meta olarak kullanan patron gazeteciliği ile boyalı basının tutumlarını da çok iyi bilirsiniz. 17 yıl yayın yaptıktan sonra, son patron olan bir bakan ve milletvekili tarafından ilan ve yayın hakları kaybedilerek kapatılan Bursa Marmara gazetesinin de yayın hayatındaki mücadelesini ve nasıl kapatıldığını da çok iyi bilirsiniz.
Dinimize, dilimize, ahlak ilkelerimize, milli/manevi değerlerimize, kültürümüze, Bursa'nın değerlerine, tarih yapısına, veliler yumağının iman cevherlerine karşı yayın yapan medya yanında, rahat yaşamayı seven ve davası bulunmayan inananların da hallerini, yollarını iyi bilirsiniz.
Her zaman ve her devirde olduğu gibi; kenar gezip, orta bulunan zevatın, fikir ve siyaset cambazlarının, menfaat bukalemunlarının koltukları oturabilmeleri ve köşeyi dönmeleri için neler yaptıklarını, partilerin kapılarını ve Ankara'nın asfalt yollarını nasıl aşındırdıklarını da bilirsiniz.
Gün gelir seçim sandıkları ortaya konur, yine ayni kişiler meydanlardadır, kazanmak için bin türlü alavere/dalaverelere başvurur, katakulli yapan, antin/kuntin havalarında bulunur ve kazanırlar.
Türkiye Büyük Millet Meclisine gidenlerde olur. Gidiş o gidiş, zaman zaman Bursa'ya gelir, oy potansiyeli fazla olan cemaat ve kişilerle zımmen ve kerhen olsa bile görüşür, öpüşür, sarılır, nargile tüten ayak/bacak üstü tavırlarında büyüklerinin yanında ahkâm keser, nutuk atar, kurdeleler keser, astronomik maaşlarını alır, yan gelir yatarlar.
Zıplayanların, trenden atılanların, oy verenlerin, seçilemeyenlerin, seçmenlerin ve halkın çuval olmadıkları için ağızlarını büzemezsiniz. Bol keseden, haybeden konuşurlar, atıp/tutarlar, şikâyet ederler. "Bir başka baharı bekler..", bir koltuk daha kapabilir miyim? ümidi ile zaman zaman sahte gülücük ve tavırlarla birilerine gözükür, meydanlarda şovmenlik yapar, yazı yazar, arz-ı endam eder, döner keser, dans eder, kıvırır, meddahlık yaparlar.
Bunlar için çeşitli dedikodu, şaye, iddia ve bilgi/belgeler ortaya atılır. İhaleler, satın almalar, pasta dilimleri, yatlar, katlar, villalar, itibar hisseleri ve trilyonlara varan servet sahipleri meydana çıkar. "Nereden çıktı bunlar, nasıl kazandılar...?" demenize gerek yok, kazançların kılıfları hazırdır, işin içinden çıkamazsınız..
Kaymak, pasta dilimi, koltuk, menfaat düşünceleri olmayan, dâvalarına bağlı, Hak ve halk için mücadele veren, yaşayan değerler bir kenara atılır, kenarlardan bakar, unutulurlar.Bir yerlere sürgünleri yapılır, gözden ırak, rahatsız edilir, huzursuz olurlar.
Dünya malı dünyada kalmaz mı? Şan, şöhret, şehvet, sağlık, mal/mülk, makam, koltuk, itibar, ağalık, beylik, paşalık, patronluk, başkanlık, âmirlik/memurluk bir gün sona ermez mi? Ömür elbet bir gün bitmez mi? Her nefis ölümü tatmaz mı? Arasat'ta kurulan Mizan'a gidilmez mi? EVET...EVET.. EVET...
|