:: YAZI

Eklenme: 09.08.2008 08:39 


Osmanlının dibâcesi, bugün masonların cirit attığı beynelmilel üs Bursa'da bulunan ilk özel kütüphanemde zaman zaman yapılan ilmî, edebî, siyasi, tarihi, şiirsel ve gönül sohbetlerinde dâvâ insanı ehl-i takva bir dost şöyle derdi:
"İçimizi boşalttılar. Müslümanları ninnilerle uyuttular. Yeni bir din anlayışı getirdiler. Müminleri Kur'an'dan, Peygamberden, sünnetten kopardılar. Asrın girdâbı içerisinde imandan, ilimden, âmelden, takvadan uzak bir hayat ve asrın anlayışı ile Kıyamet'in eşiğine getirdiler. Müslüman rahat, derdi yok, işi çok, kasası dolu, koltuğu sıcak, yazlık/kışlık, arabalar ve hanımları tek değil. Tarikatlar kambur, tebliğce liderler yok, tâvizler veriliyor, her kafadan bir ses geliyor. Ve sair tespit ve teşhisler."
"Yerden Göğe kadar haklı" diye güzel bir deyimimiz var ya...Nereden geldi, kim getirdi, içimize nasıl yerleşti? "Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. Büyük lokma ye, büyük söz söyleme. Neme lazım.. Kaçma, karışma, çalışma. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" diyorlar ya...
Yıllardan beri kalem oynatan, konuşan bu dost gibi daha niceleri; halimizden, yolumuzdan, çaresizliğimizden şikâyetçi değil midir? Yeis ve karamsarlık, mesuliyeti mesuliyet edinmeme hastalığı, cihad emrini bırakın yerine getirmek, unutmak, nemelazımcılık, ölü toprağı altında sessiz kalmak, emr-i bil mârûfu yerine getirmemek hepimizin hasleti ve hayatımızın bir parçası değil mi? günümüz anlayış ve girdabında...
"Çağdaşlık, medenilik, hoşgörü, dinler arası diyalog ve Avrupalılaşma" diye diye, insanımızı temel değerlerden ayırmadılar mı?
En üstün varlık yaratılan ve kâinata hükümran kılınan, mukaddes emanet üzerine yüklenen insanı eşref-i mahlukat sıfatından, en aşağı derece olan esfel-i sâfiline indirmediler mi?
Kuranı, peygamberi, sünneti, takvayı, millî/mânevî, ahlâki değerleri, yaradılış fıtratının emirlerine aykırı halde yorumlayıp, devlet politikası haline getirip, baskı kanunları ve eğitim/öğretim oyunları ile uygulamadılar mı?
"Asr-ı Saadet Devri" ni yaşamış; kurtla kuzunun, Müslüman'la putperestin bir arada yaşadığı, adalet terazisinin asla sarsılmadığı, altın çağların medeniyetini zirvelere taşıyan ecdada "cahil, yobaz, çağdışı, hain" demediler mi?
Canla, kanla, irfanla kazanılan Cumhuriyeti, tarihi bir şahsiyet ve fâni olan Atatürk'ü, ithal malzeme laiklik, demokrasi, hürriyet, medeni kadın hakları, dini, İslam'ı, Hıristiyanlığı ve diğer dinleri kullanarak, toplum yapısını ucûbe bir hale getirmediler mi? Acayip-garaip canavar bir Müslüman tipi yaratıp, canavara kendini yedirmediler mi?
Eğitim öğretimi sistemlerini Batı ve bâtılın çöpe attığı kural ve kaidelerden almadılar mı? İslam'ı, insanı, Kur'an'ı, Peygamberi, ahlaki değerleri, milliyetçiliği, ulusçuluğu ve Kemalizm'i nasıl anlattılar, nasıl uyguladılar? Asırlardan beri direnmeleri neden? Nasıl çalışıyorlar?
Rahat Müslümanlar ne yaptı? Hastalıklar nasıl meydana geldi, hastalıklar masaya neden yatırılmadı? Asrın ayıbı ve kaybı karşısında çareler nasıl arandı, arandı mı? Menfaate dayalı, rant kapısı bazı tarikat ve meşrepler, ot biter gibi çoğalan şeyh efendi, ağabeyler, babalar, dedeler, üstatlar, müritler, din baronları, tâcirler, tüccarlar, istismarcı ve samimi olmayanlar köşeleri dönmedi mi? İslam ve Müslümanlık adına mangalda kül bırakmayan siyaset bezirgânları; Kur'an öpüp, somon balık mezeli sofralarda kafaları çekip, "Manevi Kalkınma Kitapları" yazmadılar mı? Örtünmenin Allah'ın emri olmadığı hezeyanını kusarak, örtünenleri Arabistan'a davet etmediler mi? İslam dininin terörist olduğunu, Kur'an ayetlerinin günümüzde geçerli olamayacağını, bilime ters düştüğü herzesini söylemediler mi?
Binlerce Kur'an kursu, hac ve umre şirketleri, medya kuruluşları, kurum ve kişiler; bu değerleri kullanıp, servet sahibi, holding olmadılar mı?
Yara ve hastalıklar anlatmakla, yazmakla, söylemekle bitmez. Diriliş bekleyen İslâm Âlemi ve içlerinde biz de, sararan, dökülen ve çürüyen yapraklar gibiyiz. İçimizi değil, bizi benliğimizden boşalttılar, aydınlık izden, yoldan ayırdılar. Kur'an ve sünnet ışığından mahrum ettiler. İmanımızı çaldılar, değerlerimizi elimizden ruhumuzdan kopardılar. Karanlığı, cehâleti, ahlaksızlığı, zulmü, haramı, günahı yeni nesillere medeniyet, çağdaşlık ve ilâç diye yutturdular. Kurtuluşu başka kapılarda ve özellikle bâtılda aradılar.
Karamsar değiliz, yeise düşmeyiz amma; gidiş cehennem'dir. Yolumuz açık olsun mu?..

  Yorum gönder
 
Diğer yazılar

* ASRIMIZIN BÜYÜK HASTALIĞI ÇIPLAKLIK...
* HASTALAR RİSALESİ HASTALIKLA BARIŞMAYA VE BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRİR
* BİR DAMLA VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
* ŞİKÂYET VE KARAMSARLIK SONSUZU...
* ŞİKAYET!..
* AK PARTİ NEREYE GİDİYOR?...
* ANARŞİ VE TERÖRDEN KURTULMAMIZ “HUCURAT SURESİ” İLKELERİNDE YER ALIYOR
* ERMENİ CEMAATİ VE KÜRT BİLİNEN ERMENİLER
* İBRETLİK BİR HİKÂYE
* ERMENİ CEMAATİ VE KÜRT BİLİNEN ERMENİLER


Tüm Yazılar

 
© 2006 - 2024 İlhan YARDIMCI
Tasarım & Yazılım Sinan Eldem