MUTSUZ AİLELER ÇÖKÜYOR, ORTADA ÇOCUKLAR KALIYOR.
Eklenme: 25.06.2008 04:34
'AİLE ÇÖKÜYOR' başlıklı makalemde şöyle demiştim:
"Milleti meydana getiren en küçük topluluk ailedir. Aileler mahalleyi, mahalle beldeyi/kenti, beldeler il/ilçeyi, iller bölgeyi, bölgeler vatan coğrafyasını ve üzerinde yaşayan milleti meydana getirir.
Milleti millet yapan değerler; fertle başlar, aile içinde devam eder, halkalar gibi büyüyerek vatan sathına yükselir.
Fertleri ve aileyi ayakta tutan temel değerler arasında; iman, ilim, irfan, âmel, ahlak, beraberlik, sevgi/saygı, muhabbet, fıtrat değer ve emirleri çerçevesinde huzurla yaşamak, hayatın ve ailenin idamesi ve ilahi son noktada buluşmak gelir.
Helâl kazançla beslenmeyen çocuklar ve ailenin diğer bireyleri, haramı bilmeyen hayat akışı, günahlardan arınmamış nefisler, yaradılış emrini yaşamadan toprak olanlar için aile kutsal bir makam/ocak değildir. "Dünyaya geldim bir kere, yerim/içerim, yaşarım; kime ne kime ne?" sorusu, hülyası, sevdâsı/umudu içerisinde ömür geçirenlerin kendilerini kandırdıkları, hayali emel ve gayeler etrafında son noktaya geldikleri zaman pişmanlığın bir fayda vermeyeceğini bilemezlerse, o insan ve ailenin sonu hüsran ve karanlıktır.
"Evlenmiş çiftler bu kurumu yaşatmak için çaba göstermeli. Taraflar, evliliği bir tahammül, bir mesuliyet ve anlayış olarak sürdürmek zorundadır" uyarısını yapan bilim adamları, toplum liderleri, yol ve yön gösteren ehl-i kâmil insanların mesajları nereye kadar gider, halimiz bu gün nedir, aile düzenimiz ne hale getirildi, medeniyet ve çağdaşlık, ilim/bilim adına işlenen cinayetler, yıkıntı ve yok olmaların neresindeyiz?
Sermayeleri kadın, şehvet, menfaat olan bazı medya organlarının köşelere sıkıştırılmış bir haberinde; Bursa'da yılın üç ayında 464 davanın yüzde 85'ini boşanma davaları oluşturduğu belirtilirken, üç aylık bölümde bin 43 çift boşanırken, 2007'de Bursa'da dört bin çiftin boşandığı belirtildi.
Ekonomik sıkıntı, erken yaşta aşk evliliği, göç edip evlendiği şehirde yakın çevresi olmayan aileler, istikrarlı işi olmayanlarla, çok çabuk iş değiştirenlerin, çocuksuz ailelerin daha kolay boşandıkları belirtilen bilirkişi ifadelerinde aile mahkemelerinin hali yürekler acısı, ibret aynası..
İsmi 'Adliye Sarayı'olduğu halde, adaleti saraya taşıyamayan Bursa'nın yeni yapılan Adliye Sarayı, yetersiz olmaya başladı. Karınca gibi dolup/boşalan, hiç eksilmeyen, duruşma odalarının yetersiz kaldığı, kadroların yetmediği bu mekânı bir ziyaret edin, giriş kapısında beş dakika bekleyin, halimizi görün.. "
Evlilik 'evcilik' değildir. "Bu oyunu beğenmedim" deyip çeker giderseniz, ailenin çökmesi mukadderdir. Sağlam temellerle kurulmayan, mutsuzluğu devam eden çöküntülerin enkazı altından kalkmak, karşılıklı anlayış ve hoşgörü ile mümkün olur.
Ayrıldıktan sonra ortada kalan çocukların sevgi, şefkat ve eğitim ihtiyaçları ananın sırtına yüklenmekte, zaman içinde büyük problemler, uçurumlar meydana gelmektedir.
Evlenen her çiftin, Hilâl Özay'ın 'İslam Hukukunda Anne' isimli eserini okumalarını tavsiye ederim.
"Ayrılacak eşler, başka bir sevgi sebebiyle yavrularına bu ayrılık acısını yaşatacaklarsa, kendileri de sevdikleriyle aynı ayrılık acısını yaşatacaklarını düşünmeli, kararı ona göre vermeliler" diyen ehl-i kâmilin görüşü isâbetlidir.
Ailenin ayakta kalabilmesi için gerekli temel değerlerden biri de ibâdet ve duadır.Otuz yıl boyunca, duanın gücünü araştıran Harvard'lı bilim adamı Dr. Herbert Benson'un aile eşleri ile ilgili dua hakkında bir görüşü enteresandır: "Eşinizle oturun ve ellerinizi açın, birbiriniz için sesli dua edin. Dua etmek istediğinizden emin değil misiniz? O zaman bunun yerine sahip olduğunuz nimetleri saymayı deneyin. Her gün başınıza gelen üç iyi (büyük ya da küçük) şeyi yazın ve bu iyi şey neden gerçekleşti, diye sorun. Üç ay ciddi derecede daha mutlu hale geldiğinizi göreceksiniz."
Hilâl Özay'ın eserinde yer alan iki hadis ile yazımı noktalamak istiyorum:
* "Allah ana ile çocuğunun arasını açanın, kıyamet günü sevdikleri ile arasını açacak, çocuğu sevdiklerinden ayırdıkları gibi, kendileri de sevdiklerinden ayrı kalacaklardır!."
* "Çocuklar için ananın kokusu, okşaması, şefkati, baba yanındaki petekli baldan çok daha lezzetli ve sevimlidir. Ana, evlenmediği müddetçe çocuk bakamına daha layıktır."
Aile 'evcilik oyunu'değil, mezara kadar berâberliktir, unutmamak ve yaşamak gerekir.
|