:: YAZI

Eklenme: 15.05.2008 02:36 


Dinini, tarihini, geçmişini, kültür değerlerini, gelenek/göreneklerini, adet/ananelerini unutan, unutturulan, geçmişi ile bağ kuramayan ve düşmanlarını bilemeyen bir toplum olduk.
"Hain"lere "Kahraman", kahramanlara hain diyerek, temel değerlerini, aslını/esasını karalayan, geçmiş ile gelecek arasında köprü kuramayan bir millet haline getirildik.
Kanla, canla, irfanla kazanılan Türk İstiklal Savaşında aziz milletimizi sırtından hançerleyen emperyalist güçlerin başında bulunan, bugün hâla ayni zihniyet devam eden İngiliz gibi müstevlilere ele/etek uzattık, karşılarında divan durduk, etek öper hale geldik.
"Hoşgörü, diyalog, medeniyetler arası buluşma ve Globalleşme" dolmalarını yuttuk, midemize inmese bile boğazımızda kaldı, hastanelik olduk.
"Yurtta sulh, cihanda sulh" vecizesini "Bağımsızlık benim karakterimdir" temel taşı ile birbirine karıştırdık, ABD. ve AB. kapılarında birer besleme, tüyleri yolunmuş karga haline getirildik, bağımsızlığımızı pamuk ipliğiyle tavana astık.
Venizelos'un heykeli İzmir'i gösterirken, Yunan okullarında Türk düşmanlığı yapılmasına devam edilmesi, okullarda sabah antlarında Helenizm megale ideasını çocuklarını ezan gibi okuyan, ege adalarını bize karşı silahlandıran ve Kardak kayalıklarında zaman zaman balıkçılarımıza saldıran Yunanlılarığ- ağırlarken "Türk Lokumu Dansöz" ikram etmeyi ihmal etmedik, her zaman zeytin dalı uzattık, başbakanlarına Sirtake Oyunları oynatarak, eşlik ettik.
Türkün kara kitabı içerisinde yerini alan "Ermeni Mezalimi" gerçeklerini dünya kamu oyunda yeteri kadar ispat edemedik, Ermenilere bizim kıyım yaptıklarımızı yazan Orhan Pamuk gibi akl-ı evvellere, beyinsiz adamlara ödül verdik, bağrımıza bastık.
Varşova paktına girmedik, haçlı ittifakı olan Nato Paktında eridik, eritildik. Emperyalist güçlerin bir senaryosu olan 'doğumu kontrol, aile planlaması' oyunlarına gelerek, neslimizi kısırlaştıranlara yardımcı olduk, Başbakanın her Türk ailesi en az üç çocuk yapmalı sözü ile alay ederek, önümüzdeki felaket yıllarını göremez hale geldik.
Ankara'ya 1961 yılında ilk kez gelen kraliçe, Milli Birlik Komitesi Başkanı Cemal Gürsel ile kırk dakikalık bir görüşme yapmış, Adnan Menderes ve arkadaşlarının idamlarının ortadan kaldırılmasını istemişti. 1971 tarihinde de resmi ziyarette bulunarak, dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın konuğu olmuştu. Resmi bir ziyaret için 37 yıl sonra yeniden Türkiye'ye gelen, neden geldiği de kesin olarak bilinmeyen, boyalı basın ile şom ağızların abarta abarta bitiremedikleri, şovmenlerin sütunlarında yer bulamadıkları İngiltere kraliçesi II. Elizabeth ile Edinburg Dükü Prens Philip, Osmanlı'nın dibacesi Bursa'ya da geldi, yer yerinden oynadı..Çankaya köşkünde 250 kişilik seçkin davetlilere verilen yemek, çeşitli ziyaretler, Bursa'da uygulanan debdebeli program ve İngiltere'nin Ankara büyükelçiliğinde verilen resepsiyonla sona eren ziyaret noktalandı.
Bursa'nın tarihi hanlarından biri olan KOZA HAN'da zeytinyağlı ve etli Türk yemekleri ziyafeti, Osmanlı motiflerinin yer aldığı bir defile, Olgunlaşma Enstitüsü öğrencileri tarafından sergilendi. Kraliçeye Koza han hakkında bir kitap, çeşitli hediyeler takdim edildi, Yeşil cami ziyaretinde sebebi bilinmeyen kâinatın denge ve güzellikleriyle Allah'ın nîmetlerinin anlatıldığı, ölçülü ve adaletli davranmanın emredildiği Kuran-ı Kerim Rahman Suresi tilaveti dinletisi ve Yeşil Türbe ziyareti ve Bursa'dan ayrılış tarihe geçti.
Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Celal Sönmez'in basın toplantısında ileri sürdüğü; kraliçenin ziyaret organizasyonunun Bursa'nın marka kent olmasına önemli katkılar sağlayacağı, han sakinlerine büyük ikramiye çıktığı ne derece doğrudur, neler getirir, neler götürür, zaman gösterecek.
Tanzimat'tan bu yana, Batı hayranlığı bizde hastalık haline gelmiş, ruhumuza işlemiş, onulmaz yaralar devam etmektedir. Ne tez unuttuk İngiliz Emperyalizmini, Lavrensleri, Hempertleri, Gâvur imamları?. Türk İstiklal Harbindeki İngiliz oyunlarını ne tez unuttuk, Çanakkale'de şehit düşen Mehmetleri nereye koyacağız? Tarihi gerçekleri ne yapacağız, gelecek nesillerle ne diyeceğiz, ne emanet edeceğiz?...
Ankara Olgunlaşma Enstitüsünün kraliçeye özel defilesinde namahrem bir kadına girdirilen, şehit kanlarından rengini alan mübarek bayrağımızın düşürüldüğü aşağılık affedilmez ve savcıların 'Bayrak Kanunu'na göre dava açması gereken tarihi bir ihanet olarak şehitlerimizin kemiklerini sızlattı.
Değer mi/değmez mi? tartışmaları zaman alacak trilyonluk maddi/manevi masraf, harcamalar ve milletin çektiği sıkıntılar, hayatın birkaç saat olsa bile durmasının vebali kimlere aittir, kimler hesap verecektir?..
AB. için pazarlıklar bitmiyor, bu ziyaretten sonra yenileri eklenebilir. Hiçbir zaman bizim için hayırlı rüya görmeyen emperyalist güçler, sakın ola bizi uyutmasın, tuzağa düşürmesin..
88 yıldan beri varlığımızın sebebi Osmanlı çınarının padişahlarına sövenler, mazi ile gelecek arasında sağlam köprüler kurmayanlar, temel değerlere, gerçeklere sırt dönenler, ecdada saldıranlar, 'yalan söyleyen tarih'in açık kapılarında, çıkmaz sokaklarında, dipsiz kuyularında kaybolanlar kimlerdir; iyi bilmek zorundayız.

  Yorum gönder
 
Diğer yazılar

* ASRIMIZIN BÜYÜK HASTALIĞI ÇIPLAKLIK...
* HASTALAR RİSALESİ HASTALIKLA BARIŞMAYA VE BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRİR
* BİR DAMLA VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
* ŞİKÂYET VE KARAMSARLIK SONSUZU...
* ŞİKAYET!..
* AK PARTİ NEREYE GİDİYOR?...
* ANARŞİ VE TERÖRDEN KURTULMAMIZ “HUCURAT SURESİ” İLKELERİNDE YER ALIYOR
* ERMENİ CEMAATİ VE KÜRT BİLİNEN ERMENİLER
* İBRETLİK BİR HİKÂYE
* ERMENİ CEMAATİ VE KÜRT BİLİNEN ERMENİLER


Tüm Yazılar

 
© 2006 - 2024 İlhan YARDIMCI
Tasarım & Yazılım Sinan Eldem