:: ŞİİR


Eklenme: 03.09.2020 12:53 


GELDİM!
(BAYBURT’LU AĞLARBABA/İRŞÂDİBABA’YA)
Bak Ümmet’in haline, Emir/Nehiy ne halde?
Bu Millet’in hali ne?, Günah/Vebâl yük belde.
Baksana eşkaline, Yalan/Bühtanlar dilde,
Sorsana ahvaline, ne taşınır çift elde?
YARATAN KAPISINDA, FERYÂT AMANA GELDİM!

Yedi kat Gök üstünde, Arş Kat’ı bekler bizi.
Esir olan büstünde, secdeye koy sen dizi.
Nefse neden küstünde, kaybettik doğru izi.
Haram bırak, Helâl de, biliriz hepimizi.
GİDECEK BAŞKA YER YOK, HAKKIN DİVANA GELDİM!

Goncada bülbül bekler, gönüllerde Ölüm var.
Dua eder bebekler, nerede Dost ile Yâr?
Zâyi oldu emekler, her köşede bin ağyâr.
Kabul olmaz dilekler, ne hale geldi didar.
HABER VERİN HEKİME, LOKMAN DERMÂNA GELDİM!

Yüce dağ başında sis, Kardelen/Nergis açar,
Kaldı mı Hicran-ı His, Âşık sevdâdan kaçar.
Fâni dünyadan terhis, kalırız elbet nâçar.
Gıybet ne kadar da pis, etrafa dehşet saçar.
YÜCE DAĞLAR YOL VERDİ, KARA DUMANA GELDİM!

Dünya tadı bal tadı, altında zehir olsa.
Dünya beni aldadı, arayan beni bulsa.
Hele sor bir ahfadı, Fizan ülkede kalsa,
Getir Mâzi-yi Yâdı, “Hasbahçe”de gül solsa.
BİR ÖMÜR BÖYLE GEÇTİ, VAKT-İ HÂZÂN’A GELDİM!

Kurtarıcı tek çare, İman-ı Kâmil olmak.
Ciğerin olsa pâre, sebe arayıp bulmak.
Derd-i Gam, binler yâre, âzap içinde kalmak.
Güller üstende hâre, onlar yanında solmak.
SABRETTİM/ŞÜKÜR ETTİM; KÂMİL İMANA GELDİM!

En üstün yaratılmış, mükâfat Cennet’i var.
Güzelle donatılmış, Vatanı Olmuş diyar.
Geceler karartılmış, Adalet daim mȋyâr.
Çiçekler sarartılmış, bunları bilmez ağyar.
BALÇIKTAN YARATILAN, ÂDEM İNSANA GELDİM

Kul’a “Kul”luk yakışmaz, Allah’a kul olmaktır.
Erimeyen akışmaz, boş olana dolmaktır.
Hakikatler takışmaz, gerçeklerde kalmaktır.
Kir Mümine yapışmaz, tedbirleri almaktır.
SEHER VAKTİ AYAKTA, RABBE İHSANA GELDİM!

Değerlere kar yağdı, At izi İt izinde,
Güya medeni çağdı, herkes şimdi izinde.
Hâzan Mevsimi bağdı,yiğit sâdık sözünde.
Siyah saçlar ağardı, süt emzirmez dizinde.
BU ZAMANDA MUHTACIZ; İLİM/İRFÂNA GELDİM!

Kurtuluş için diril, doğru yol da iz ara.
Zâlime karşı dikil, düşmezsin asla dâra.
Mâzlûm yanında irkil, yüzün hiç olmaz kara.
Mevlâ’yı et Sen Vekil, benzeme sakın mâra.
EMİR BÜYÜK KAPIDAN, ULU FERMÂNA GELDİM!

Karamsar olma sakın, Ye’is büyük bataklık.
Olur dediği hakkın, etme sakın yaltaklık.
Müslüman senin farkın, kahpece bir kaltaklık.
Dönsün daima çarkın, merhâmette kundaklık.
BİNLERCE MÜJDELER VAR; HAYAT GÜMANA GELDİM!

Et/Kemikten ibâret, İnsan bazen şaşışır,
Hedefte tam isâbet, kaptan suyu taşırır.
Doğruluk da inat et, yara alan kaşınır.
Hak’tan bekle inâyet, hakkı olan aşırır.
İSYAN/GÜNAHLARIMI, AKIL NİSYÂNA GELDİM!

Şair/Yazar/Hatip ol, Hakkın rızası için.
Boş olan yerlere dol, komşu ile hoş geçin.
Bırak Sağ ile Sol, bu ayırımlar da niçin?
Kucaklasın seni kol, Vahdet mayayı seçin.
DAMLA OLDUM TAŞINDIM, DERYÂ UMMANA GELDİM!


Meydanda yiğit olmak, önce nefsini yenmek.
Arayıp hakkı bulmak, Hakla/Bâtılı bilmek.
Kanaat ile kalmak, günahın varsa silmek.
Adalet hakkı almak, “Ölmeden Önce ölmek”.
ASÂLET/İLİM/İRFÂNLA, ÂSİL YAMANA GELDİM!

Kıyamet kapısında, Âlâmetler belirdi.
Kâinat yapısında, bize canı O verdi.
Rahmetin tapusunda, tohumlar hep güverdi.
Bu Vatanın sathında, önüne neler serdi.
KEMÂLİ KALEMİNDE, ÂHİR ZAMANA GELDİM!
KEMÂLİ (İLHAN YARDIMCI )
NOT:
1983 yılı baskılı AĞLARBABA-İRŞÂDİ DİVANI isimli eser,Temmuz 1988 Damla Ofsette basılan AĞLARBABA’NIN TASAVVUFİ GÖRÜŞLERİ ve İzmir Uğur Ofsette basılan Muhammed Vehbi Hayyatı Terzibaba KALPLERİN ANAHTARI, AĞLAR İRŞÂDİ BABA İNNÂENZELNA SURESİNİN TEFSİRİ VE ŞAM’UN GAZİ’NİN BİN AY SAVAŞLARI RİSÂLESİ isimli üç kitap Kadir Cengiz ile birlikte tarafımdan hazırlanmış, Kadir Cengiz ile aramızda Nefs-i Menfaat anlaşmazlıkları meydana gelmiş, eserlerde Kadir Cengiz tarafından birçok tashih hataları yapılmıştır.
Hazretin değerli eserlerine sahip çıkan kendi torunları ile Gönül dostları yeniden basarak, ücretsiz dağıtmış, Bayburt Üniversitesi tarafından KISAS-I ENBİYA isimli eseri de basılmıştır.
AĞLARBABA/İRŞÂDİ KİMDİR
Ağlarbaba 1880 yılında Bayburt'un Oruçbeyli (Siptoros) köyünde dünyâya gelmiştir. Asıl adı İrşâdî'dir. Babasın adı Ahmet Küşâdî, annesinin adı Ümmü Gülsüm'dür. Soy kütüğü İnsanlığın İftihar Tablosu son elçi Peygamber Efendimize (s.a.v.) dayanmaktadır.
Dedesinin adı da İrşâdî olduğu içün, dedesine Büyük İrşâdî, kendi ise dedesinden sonra madde âlemine geldiğinden kendisine Küçük İrşâdî denmektedir.
Dedesi Büyük İrşâdî Baba Hazretlerini görmemiş yalnız dedesi gibi, Üveysî babından içeri girdiğinden dedesi tarafından manen irşâd olmuştur. Dedesinden feyz-yâb olan Ağlar Baba hazretlerinin mana âlemindeki diğer mürşidi dedesini de etkileyen Erzincânlı Vehbi Hayyatî (Terzi Baba) Hazretleri'dir. Bunu bir çok şiirinde görmek mümkündür.

Dünyânın gavsıymış ol Vehbî Hayyât
Ol sultanı sana hem mürşîd etmiş



Yine başka bir şiirinde şöyle demektedir:

İki tek mürşidi dîl gözüm gördü
Vehbi Hayyatî'de dersimi verdi

Ağlarbaba günün hemen hemen birkaç saati dışında bütün zamanını ibâdetle geçirmiştir. Mahdûmu Ahmet Baba Hazretleri'nin anlattıklarına göre Ağlar Baba'nın zâhirde herhangi bir mürşidi yoktur. Yattığında bütün vücûdu ile tevhid çekmeye başladığını ve 13 yıl sürekli ağladığını yine Ahmet Baba Hazretleri söylemektedir. Yine bir şiirinde "Aşk-ı Rabbânî'ye düşer göz yaşı döken kişi" demektedir.
Ağlarbaba iki kez evlenmiş olup ilk hanımının ismi Sakine ikincisinin ise Suna'dır.
İçindeki öteler buudlu aşk ve bu aşkın gözyaşlarında tecellisi ile Ağlar Baba olarak anıla gelmiştir. Şair, şiirlerinde de bu mahlası kullanmaktadır.
Ağlarbaba dünyada iken dünya namına her şeyin künhüne ermenin çok ötesinde, öteler ötesinin daha da ötesine sözcüklere sığdırılamayacak sırlara vakıf olmuştur. O Bayburt'un az bulunur manevî dinamiklerinden biri olarak sırrın tarihine damgasını vurmuş, her gönülde yer edinmiştir.
Ağlarbaba dedesi İrşâdî Baba'nın yarıda bıraktığı Kısas-ül Enbiyâ (Peygamberlerin Kıssaları) isimli eseri tamâmlamıştır. Miftâh-ul Kulûb, İnna Enzelna Sûresinin Tefsîri diğer eserleridir.
Ağlarbaba'nın şiirlerinin bir araya getirildiği çeşitli kitaplar bulunmakla beraber, bazı şiirleri de dergilerde yayınlanmıştır.
Şiirlerinde İrşâdî, Ağlar Baba, Ağlar Gülmez ve Bâkî mâhlaslarını kullanmıştır.
Ağlar Baba'nın şiirlerinde tasavvufî coşku had safhayı çoktan aşmış, dünyaüstü bir derinliğe ulaşmıştır. Onun her şiiri bir irşâd soluğu niteliğindedir. Devrinin samimi söyleyiş tarzına sahip şairlerindendir.
Ağlarbaba'nın şiirleri âyetlerle iç içedir. Bir çok şiirindeki esin âyetlerle süslenmekte ve daha bir etkileyicilik kazanmaktadır.
Şiirlerinde bütün bir İslâmî kültür bulunmakla beraber, acziyet ve mahviyet onu ziyâdesiyle etkileyen bir temadır. "Seyrettim âlemin nokta harfini" dizesiyle başlayan şiiri bunu açıkça göstermektedir.
O içindeki sonsuz aşkı ve gücü bütün her şeyi yaratan yüce Allah'tan almıştır. O'nun nûrunda yok olmuş ve onun nûrunda hayat bulmuştur. Bütün varlığını ve öz kul oluşunu o sürekli ağlaması ve cezbesi ile O'na borçludur. O'na teslim olmuş, O'nun aşkıyla yanmıştır. Her zaman O'nda olmak istemiş ve O'nda bulunmak uğruna, hep onda yaşamak adına her türlü meşakkate râzı olduğunu " Tek bulayım Mevlâ'm seni" şiirinde dile getirmiştir.
Gönül eri bu yüce şair ve Allah dostu 13 Temmuz1958 tarihinde bir kuşluk vakti dâr-ı bekaya irtihal etmiştir. Kabr-i şerifi Oruçbeyli köyünde dedesinin kabr-i şerifi yanındadır.

İRŞÂDİBABA
İrşâdî Baba, Buhâra ve Horasan erenlerinden Seyyid Emîr Külâl Hazretlerinin soyundandır. Ailesi, Buhâra’dan gelip önce Konya’ya; oradan sonra da sırasıyla Erzincân’a ve nihayetinde Bayburt’un Sıptoros (Oruçbeyli) köyüne yerleşir...
Fakîr bir ailenin çocuğu olan İrşâdî 1806 yılında doğar. (Vefat tarihi 1877’dir.) Her Müslümân çocuğu gibi o da, çocukluğunu kışın medreselerde Kur’an-ı kerim okumakla, yazın ise ailesine çiftçilik işlerinde yardımla geçirir...
Divânı kaybolur... Güzel ahlâklı ve çalışkan olan İrşâdî, kısa zamanda hocaların takdirini kazanır. Molla olabilmek için Sünür ve Bayburt-Yakutiye medreselerinde tahsilini tamâmlayarak icâzet alır. İrşâdî Baba bir yandan tasavvufî derinliğe erişmek için çalışırken, bir yandan da Ahmediyye ve
Mevlid” gibi eserler meydâna getirir.
İrşâdî Baba’nın başlayıp da bitiremediği bir kitabı torunu “Ağlar Baba” tarafından tamâmlanır. El yazması Dîvân’ını ise seferberlikte kaybeder. Bazı ediplerimiz İrşâdî Baba’yı literatürde incelerken ona halk şâiri demişlerdir. Gerçekte İrşâdî Baba bir halk şâiri değil büyük bir mutasavvıf ve Hak âşığıdır...
Şöyle bir hatıra anlatılır: KENDİNİ GİZLEDİN!..Zamanın büyük alîmlerinden Balahor (Aksar) köyünden Hacı Oslu, İrşâdî Baba’nın sigarasının “germişo” ağacından kesilen çubuğa takıp içmesine çok içerliyormuş. İrşâdî Baba’nın ölümünden sonra kıymetini anlamış ve takdir etmiştir. Şöyle ki: İrşâdî Baba mânevî âlemde, Hacı Hoca Oslu’ya o gün âhirete göçeceğini ve cenâzesinin onun tarafından yıkanıp kaldırılmasını ister. Aynı gün İrşâdî Baba hastalanır. Yakınlarına günün tamâm olduğunu söyler. Cenâzesinin Hacı Hoca Oslu çağrılarak yıkanmasını ister. Ölümünü müteâkip iki kişi Sıptoros köyünden kalkıp, Hacı Oslu’nun köyüne vardıklarında bakarlar ki Hacı Oslu da hazırlanmış köye gelmek üzere... Durumu Hoca’ya arz ederler. Hoca efendi; Zaten İrşâdî bu vazîfeyi bize verdi. Ben de îfâ-yı vazîfe için biraz sonra gelecektim der.
Nihâyet Hacı Oslu gelir. Cenâzeyi yıkarken çok ilginç bir olayla karşılaşır. İrşâdî’yi sağa çevirmek ister, o, sola çevrilir. Oslu Hoca da “Hey koca İrşâdî! Bir çubuğun arkasına gizlendin de seni kimse tanıyamadı” diyerek İrşâdî Baba’nın büyüklüğünü i’tirâf eder...
Bugün Bayburt Siptoros (Oruçbeyli) Köyü mezarlığına gidenler, Ağlarbaba ile İrşâdibaba’nın mezarlarından havaya devamlı bir nûrun yükseldiğini söylerler.

 
Diğer Şiirler

* YANGIN VAR!
* HADDİNİ BİL!
* GÖNÜLDEN DAMLALAR ( 236)
* GÖNÜLDEN DAMLALAR (235)
* GÖNÜLDEN DAMLALAR (230)
* PARA ALMAZ…
* MADDİ SIKINTI
* GÖNÜLDEN DAMLALAR ( 317 )
* GÖNÜLDEN DAMLALAR (315)
* GÖNÜLDEN DAMLALAR ( 310)


Tüm Şiirler

 
© 2006 - 2024 İlhan YARDIMCI
Tasarım & Yazılım Sinan Eldem