:: YAZI

Eklenme: 13.07.2020 11:16 


Yıllardan beri kanayan bir yara, çözülmesi beklenen büyük Kutsal bir Dâva ve Müslümanların acı hasreti, 86 yıllık zelil, Haçlı Seferi mahkûmiyet sona erdi, AYASOFYA Camisi,yeniden cami olarak ibâdete açıldı.

“Papazlar kaldırırken kadehleri Şerefe,
Ayasofya’da maznun Minber ile Şerefe.”

Beyitinde yer alan çığlık feryat, yerini yeniden dirilişin verdiği zevk ve huzura bıraktı.

1952'gde patrik ATENEGORAS, zamanın Cumhurbaşkanı Celal Bayar'dan, Ayasofya'nın kiliseye çevrilerek kendilerine verilmesini istemişti.
Bu haberi duyunca çılgına dönen OSMAN YÜKSEL SERDENGEÇTİ sert bir makale yazdı.
Devlet yetkilileri, "Kim Bu Küstah?" diyerek OSMAN YÜKSEL'in aleyhine "Millî direnişi kırdığı, Türk-Yunan dostluğunu bozduğu" iddiasıyla Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'nde "idam talebiyle" dava açtırdı.
Hazırlanan iddianamede: “ASLINDA KİLİSE OLAN AYASOFYA'NIN evvela cami yapılması, sonra da müze haline konulması idarî bir iştir.” denilmekte idi...
Ankara Ağır Ceza Mahkemesi OSMAN YÜKSEL'i beraat ettirdi. Ankara savcısı beraat hükmüne itiraz etti. Yargıtay, beraat hükmünü doğru buldu.

PRANGA/KELEPÇE/MAHKȖMİYET BİTTİ. AYASOFYA CAMİSİ İBÂDETE AÇILDI. BİR “HAÇLI SEFERİ” DAHA SONA ERDİ.

Sultan 2. Mehmet`in 1453`te İstanbul`u Fethinden sonra Ayasofya`da ilk Cuma namazını kıldığına da değinen Evliya Çelebi, seyahatnamesinde şunları kaydediyor:
"Gazi Mehmet Han, bu eski mabedi pisliklerden, putlardan temizletip öd ve amberler yakıp, cami içinde mihrap, minber, mahfil ve minare ile o cennet görünüşlü makamı ibretle temaşa edilecek Cennet-ül Firdevs gibi cami haline getirdi. Evvela cuma gününde bütün gaziler hazır olup salalar okunup, müezzinler `innallahe ve melaiketehu` ayetini hazin bir sesle okumaya başlayınca Akşemseddin Hazretleri, Sultan Mehmet`in koluna girip büyük bir saygı ile minbere çıkarıp yüksek sesle `Alemlerin Rabb`ine hamdolsun.` deyince büyük gazilere bir hal olup bir sevinç feryadı koptu. O cuma Ayasofya`nın yer altında saklı olan ruhbanlar, İslamlık şerefiyle şereflenen çok yaşlı olan birinin adını da Baba Mehmet koydular. Baba Mehmet, `Mihrabın sağındaki karanlık yer, Hz. Süleyman`a mensup olan eski mabettir.` deyince Sultan Mehmet, orada uğurlu sayarak iki rekat hacet namazı kıldı. Yer altında saklı hazineler tersane bahçesiyle Hazine-i Hümayun`a taşındı.”

Bir mekânın şerefi taştan, duvardan kaynaklanmaz. orayı şereflendiren insandan kaynaklanır. ( MESAJ: Ömer Kaptan)
“Taşköprülüzâde'nin aktardığına göre, bir gün Fatih Sultan Mehmed Han Molla Hüsameddin'in elini öpmek için yanına gider.Elini öptükten sonra “Efendim, bu elinle nereyi işaret ettin?” diye sorar. (Muhtemelen Molla, elini öptüğü esnada sultana avuç içini çevirmiştir.) O da Ayasofya Medresesi’ni işaret ettiğini söyler.
Ayasofya kelimesi,Yunanca olup medresenin bulunduğu yerin adıdır. (Aya-Sofya= Yüce-Bilgelik) Aynı şekilde “aya” kelimesi de Türkçede avuç içi demektir.' der
Bu sözlerden hoşlanan Sultan Mehmed Han bu Medreseyi ona verir.(Şakâ’iku'n-Numaniyye'den)
Bir Arap atasözü şöyle der: "şerefül mekân bil-mekîn"
Kanayan bir yara, kangren olmuş bir vücut, çılgına dönmüş bir beyin taşıyan her Müslümanın, Ayasofya’yı ibadete açma Cihadında, büyük payı vardır.
Kâbus bitmiş, yeniden bir dirilişle Ayasofya ayağa kalkmıştır.
Birilerinin hoşuna gitmese de, anlayan ve yaşayanlar için karardan önce yazdığım bir Akrostiş şiirimi başta Kumandan/Reis, sonra bu Kutsal Dâvâ için çırpınanlara,aziz Milletim, İslam alemi ve siz okurlarıma armağan etmek istiyorum.

AYASOFYA İBÂDETE AÇILDI!
Ayasofya Fethin “Fetih” sembolü,
Yıllar Pranga/Kelepçeli, mahzûn.
Asırlar kocaldı, hasretle dolu.
Sȋne ateş dağlı, Adalet mahrûm.
Oratoryo/Arya, Destanlar yolu.
Fatih kabrinde rahat, değil mahkûm.
Yazıldı yeni bir feth, cami oldu.
Allah’ın “Ol!” emri yerini buldu.

İbâdetler Allah için yapılır,
Baki kalan Kubbede, Arş’a kadar.
Akar gözyaşları, O’na tapılır,
Dünya fâni, günah göstermez radar.
Ezel’den/Ebede, Emr-i İlâhi.
Tevhit/Vahdet; sağlam maya Ervâhı.
Eser seher vakti, zikreder dahi.

Açıldı Ayasofya, mahkûm değil.
Çalış, Şükür et, secdelere eğil.
Islansın gönül, Aşka ver meyil.
Lat/Uzza/Bâtıl putları yıkıldı,
Divân-ı Hakkın, Arş Kat’a çıkıldı.
Irak değil Çağ, meşâle yakıldı.

  Yorum gönder
 
Diğer yazılar

* ASRIMIZIN BÜYÜK HASTALIĞI ÇIPLAKLIK...
* HASTALAR RİSALESİ HASTALIKLA BARIŞMAYA VE BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRİR
* BİR DAMLA VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
* ŞİKÂYET VE KARAMSARLIK SONSUZU...
* ŞİKAYET!..
* AK PARTİ NEREYE GİDİYOR?...
* ANARŞİ VE TERÖRDEN KURTULMAMIZ “HUCURAT SURESİ” İLKELERİNDE YER ALIYOR
* ERMENİ CEMAATİ VE KÜRT BİLİNEN ERMENİLER
* İBRETLİK BİR HİKÂYE
* ERMENİ CEMAATİ VE KÜRT BİLİNEN ERMENİLER


Tüm Yazılar

 
© 2006 - 2024 İlhan YARDIMCI
Tasarım & Yazılım Sinan Eldem